Ne yapsın bu çocuklar?

Apartmanların bahçesi yok. “Mahalle” denebilecek bir mekân yok. Çocukların koşup top oynayabilecekleri oyun alanları yok. Güya bahçesi olan sitelerde meyvesi yenebilecek bir tek meyve ağacı yok. Bisiklet sürebilecek bisiklet yolları, uçurtma uçurabilecek bir tepeleri bile yok. Yok, yok, yok! Sonra da, sanki gidebilecek bir yer varmış gibi, büyükler başlıyorlar yakınmaya “Çocuk evden dışarı çıkmıyor, bilgisayardan başını kaldırmıyor” diye…

ŞU sözleri çokça duyar olduk:

“Şimdinin çocukları bir başka, eskisi gibi değiller…”

“Eyvah eyvah, gençlik elden gitmiş, saygı sevgi kalmamış!”

“Şimdinin çocukları evden dışarı çıkmıyor, bilgisayar ve telefondan kafayı kaldırmıyor. Sabahtan akşama kadar bilgisayar oyunu oynuyor. Elinden telefon düşmüyor…”

Bir de X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı türküsü çıktı ki… Aman Allah’ım! Herkesin dilinde “X kuşağı şöyle, Y kuşağı böyle, Z kuşağı bilmem ne”… Aslı astarı yok, bir sürü lakırdı…

İşin aslı, çocuklarda ve gençlerde bir olumsuzluk yok, problem yetişkinlerde.

Meselâ öğretmenlerde… Adam ya da kadın derse giriyor ve öğrenciyi bir çeşit robot zannettiği için sadece matematik, fizik, kimya ya da akaid anlatıp çıkıyor. Eğitim sistemimizde bir de test çözme belâsı var ki sormayın gitsin, evlere şenlik!

Öğretmen bey ya da öğretmen hanım, çocuğun ruh hâli ve problemleri ile hiç ilgilenmiyor. “Şu sorunun cevabı A şıkkı, bu sorunu cevabı B şıkkı” ilâ-âhir... Çocuğun dünyasını A, B, C, D ve E (hiçbiri) şıklarından ibaret hâle getiriyorsun, sonra da çocuktan saygı bekliyor, hürmet istiyorsun. Bu beklediklerini ondan göremezsin Sayın Hocam! Çocuğa ne verdin ki karşılık bekliyorsun?

Problem şehir plâncısında ve mimarda. Ey şehir plâncısı, öyle bir yerleşim plânı çiziyorsun ki çocuğun, içinde yaşadığı dairenin dışına çıkıp oyun oynayacağı bir alan bırakmıyorsun! Ey mimar efendi, 15-20 katlı binalar plânlıyor, koca koca siteler kuruyorsun ama sitenin bir bahçesi bile yok! Ne şehri, ne de meskenleri plânlarken nüfusun yarısının çocuklardan oluşacağını aklına bile getirmiyorsun!

Problem belediye başkanında, imar müdüründe, fen işleri müdüründe… Yollar ve kaldırımlar yapıyorsun ama çocukların çok sevdikleri bisikletlerini sürebilecekleri bir yol bırakmıyorsun. Bırakın bisiklet yolu yapmayı, kaldırımların tam ortasına ağaçlar dikerek yürünemez bir hâle getiriyorsun.

Zavallı çocuklar, babalarının aldığı bisikleti bir heves ile yolda sürmeye kalkınca da azgın şoförlerin gadrine uğruyorlar!

Benim bildiğim birkaç site var. Bahçesinde bir tane meyve ağacı yok. Varsa yoksa çam ve akasya gibi meyvesiz ağaçlar… Benim oturduğum sitede nasıl olmuş ise bir kayısı ile bir kiraz ağacı vardı. Çocuklar meyvelerinden yerdi. Geçenlerde bir komşu, kimse görmeden kökünden kesmiş. Gerekçesi de çocukların meyvelerini yemesiymiş. Şu yetişkin aklına bakın hele!

Daha suçlayacak o kadar çok yetişkin grubu var ki hangi birini sayıp dökeyim? Şimdi bu çocuklar ne yapsınlar, Allah aşkına, siz söyleyin!

Apartmanların bahçesi yok. “Mahalle” denebilecek bir mekân yok. Çocukların koşup top oynayabilecekleri oyun alanları yok. Güya bahçesi olan sitelerde meyvesi yenebilecek bir tek meyve ağacı yok. Bisiklet sürebilecek bisiklet yolları, uçurtma uçurabilecek bir tepeleri bile yok. Yok, yok, yok!

Sonra da, sanki gidebilecek bir yer varmış gibi, büyükler başlıyorlar yakınmaya “Çocuk evden dışarı çıkmıyor, bilgisayardan başını kaldırmıyor” diye…

Şimdi siz söyleyin, ne yapsın bu çocuklar, ey dede ve neneler! Belki siz onların hâllerinden biraz anlarsınız…