“KÜRŞAT Ayvatoğlu” diye bir ergen çıktı, muhalefet ayağa
kalktı. “Çocuk”, AK Parti Genel Merkezi’nde büro çalışanı. İşe alınmadan önce
mutlaka bir araştırma yapılmıştır hakkında. Ancak sabıka kaydı, referansları ve
kariyer geçmişi bakılabilir bu tür işe alımlarda. Neticede büro elemanı
alıyorsunuz işe, istihbarat elemanı ya da asker değil… Kalkıp kanında
uyuşturucu arayacak değilsiniz ya!
Neyse, bu çocuk biraz gösterişli hayatı seven, biraz
haşarı, hatta yaramaz çıkmış. Geçtiğimiz hafta, 2018’de çekilmiş bir videosu
sosyal medyaya düşünce yaramazlıklarından biri çıktı ortaya. Görüntülere
bakınca, lüks bir araç içinde arkadaşlarıyla uyuşturucu madde kullanıyor
diyebiliriz. Eğer bu doğru ise bir suçtur ve adâlet gereğini yapar. Ve eğer
doğru ise, sıradan bir işyerinde işvereni de iş akdini fesheder ve konu
kapanır.
Ancak çalıştığı yer sıradan bir iş yeri değil de
iktidar partisinin genel merkezi olunca, birileri, ağızlarından salyalar
akıtarak ellerini ovuşturmaya ve buradan siyâsî bir rant devşirmeye çalıştılar.
Öncelikle şunu kabul etmemiz gerekir ki, görev gereği
işlenmiş olanlar istisna, her suç şahsîdir!
Meselâ, mudilerin hesapları üzerinden haksız kazanç
sağlayan bankacının suçundan banka da sorumludur ama o bankada çalışan
bankacının dışarıda taciz ve tecavüz suçu işlemesinden bankası sorumlu
tutulamaz. Ya da bir marketler zincirinin dana eti yerine at eti satmasından
sorumlu olan çalışanının hatası marketi bağlar ama aynı çalışan, alkollü araç
kullanırken yakalanırsa bu sadece kendini bağlar. O hâlde, AK Parti büro
çalışanı hakkında gerek sosyal medyada, gerek siyâsî arenada varılmak istenen, partiyi
karalama hayâli abesle iştigaldir. Bunu yapanların, düşünmesi gereken ve yakın
döneme ait altından kalkamayacakları bir taciz ve tecavüz skandalı var ki, o
bile partinin tüzel kişiliğine yamanmaya çalışılmamış, sadece suskunluk
üzerinden bir siyâsî baskı unsuru yapılmıştır.
Şimdi, Kürşat Ayvatoğlu isimli ergen, suç teşkil
edebilecek bir görüntüyle medyada boy göstermiş, işvereni olan AK Parti, en
azından uyuşturucuya özendirme gerekçesiyle de olsa iş akdini feshetmiş, adlî
süreç işlemiş, gözaltı işlemi ardından adlî kontrol şartıyla serbest
bırakılmış, soruşturma derinleştirilip yanındaki arkadaşları da gözaltına
alınmış, ifadeleri suçlayıcı nitelikte olunca Ayvatoğlu tekrar gözaltına
alınmış. Adlî süreç ise devam etmektedir. Bunları ve suçsuz olduğunu iddia eden
zanlı hakkında, deliller ışığında kuvvetli suç şüphesi oluştuğunu açıklayan da
işveren konumundaki AK Parti’nin İçişleri Bakanı…
Yani neymiş? AK Parti, bir çalışanının işlediği suçu
görmezden gelip sumen altı etmek şöyle dursun, olayın üzerine gidip adâletin
yerini bulması için uğraşıyormuş.
Bu ergenin, Kastamonu Belediyesi personeli olduğu
dönemi, gazeteci sıfatıyla Muhammed Vefa isimli şahıs anlatıyor. Ona göre
Kürşat, belediyede işe başladıktan sonra maddî olarak sürekli yükselmiş. Bozuk
bir arabayla başladığı belediyeden lüks araçlarla ayrılmış. O dönemlerde de
uyuşturucu ile bağı olduğu duyuluyormuş.
O zaman biz de merak ediyoruz tabiî; sen nasıl bir
gazetecisin ki, bildiğin, gördüğün yanlışlara senelerce göz yumup olay medyaya
yansıdığında “Ben zaten biliyordum” diye çıkıyorsun?
Acaba senin de bu şahıstan elde ettiğin bir menfaat mi
vardı? Videonun, alacak verecek meselesi üzerinden bir şantaj sonucu
yayınlandığı iddiası var. Yoksa sen de o şantaj çetesinin bir parçası mısın?
Kürşat Ayvatoğlu, ortaya çıkan görüntülerinden dolayı
benim gözümde de suçludur. Ancak bu suç, onun AK Parti ile olan ilişkisine bağlı
bir suç olmadığı için siyâsî değildir. Aynen CHP içindeki taciz suçu
işleyenleri siyâsî suç işlemiş olarak görmediğim gibi… Dolayısıyla bizim de ne
zanlıyı, ne de AK Parti’yi aklamaya çalışma gibi bir misyonumuz olamaz.
Kastamonu Belediyesi geçmişine ait iddialar ise zamanlaması itibarıyla manidar olsa da araştırılacaktır diye düşünüyorum. Ama ısrarla söylüyorum ki, kendi belediyelerindeki belgelenmiş yolsuzlukları bile görmezden gelenlerin, bir büro personeli üzerinden AK Parti’yi hırpalama çabası ahlâkî değildir.