KENDİSİNİ “SİHA Sezgin”
olarak tanırsınız. CHP’li milletvekili… Bu ismi de -bilirsiniz- İHA ve
SİHA’ları ne kadar çok sevdiği için almıştır(!).
Ayrıyeten
kendilerini terörist cenazelerinde gözyaşı dökerken yahut mezarlarına karanfil
koyarken hatırlarsınız.
Aynı
zamanda “TR705” kodlu Sezginciğim, CIA’nın güvenilir haber kaynağıdır Stratfor
belgelerine göre.
CHP
iktidara gelirse -hani, olur ya- olabilecekler hakkında öngörülerde bulunan bir
Twitter hesabının paylaşımı pek bi’ hoşuna gitmiş Sezginciğimin.
Nasıl
hoşuna gitmesin? Mesajda Sezginciğim Dışişleri Bakanı olmuş, Bayraktar SİHA
üretimi durdurulmuş, savaş suçu işleyen bu SİHA’ların üretimini yurtdışına
taşıması için Selçuk Bayraktar’a iki hafta süre verilmiş...
Sezginciğimden,
“Yok canım, ne münasebet! İHA/SİHA hem terörle mücadelede, hem de sınır
güvenliğinde çok önemli görevler üstleniyor. Bu konudaki yatırımlar ve
destekler artarak devam edecek” demesini beklemiyorduk sanırım.
Darı
ambarına düşmüş aç tavuk misali cevap vermiş Sezginciğim: “Emin olun, adil
olacağız.”
İçinin
yağları da erimiştir sanırım bu satırları yazarken.
Adil
olacaklarını öğrenince benim de içim rahatladı şahsen.
***
Yalım
Eralp, emekli büyükelçi. Monşer yani…
“Monşer”
olarak anılmaktan rahatsız değil, zira Bir Monşer’den Anekdotlar ve Bir
Monşer’in Hatıratı isminde iki kitabı da mevcut.
Bir
dönem Yunanistan’da da görev yapmışlığı var.
Eralp,
25 Eylül 2021’de CHP’ye resmen üye oldu ve rozetini yakasına bizzat genel müdür
takıverdi.
Monşerciğimiz
geçen hafta bir açıklamada bulundu: “Lozan üç milin dışındaki adaları,
beğenelim ya da beğenmeyelim, Yunanistan’a vermiştir.”
Ben,
beğenmeme hakkımı kullanıyorum şahsen. Kendileri beğenebilirler.
Biz
Adaları Lozan’da verdiğimizi söylediğimizde kıyametler kopuyordu. Monşerimiz en
azından bu gerçeği ifade etmiş, buna da şükür.
Hatta,
“Mısır ve Kıbrıs da, hatta Musul, Kerkük, Telafer, Süleymaniye, Batı Trakya,
Batum da Lozan’da elimizden alındı” dediğimizde ne linçlere gelmişliğimiz
vakidir.
Üstelik
Lozan’ın ilgili maddelerini gözlerine sokmuş olmamıza rağmen… Neyse…
Monşerimizin
ifadelerindeki tek doğru nokta, Adaların Lozan’da verilmiş olduğudur.
Lozan’da
üç mil geçmez meselâ… Ve Adalar Yunanistan’a değil, İtalya’ya verilmişti. Ancak
1940’larda Yunanistan’a geçmişti.
Üstelik
İtalya önce bize devretmeyi önerdiği hâlde, İnönü’nün “O adalara bakacak
durumumuz yok” demesiyle şu an o adalar Yunanistan’ın elinde.
Gerçeklerden
bu denli habersiz monşerimiz, muhtemelen bu adaların Lozan’a göre silahsız ve
askersiz bölgeler olarak kalması gerektiğini de bilmiyordur.
Elan
mezkûr adaların içerisinde askerî üs olmayanı kalmadı. Her bir adada Yunanistan
tarafından askerî yığınaklar yapılmış, askerî birlikler, hatta askerî
havaalanları kurulmuş vaziyette.
Yani
monşerimiz beğensin ya da beğenmesin, Lozan’ın şartları çoktan delinmiş
durumda.
Bu
şeraitte Türkiye olarak biz ne yapacağız peki? Lozan’ın bize dayattığı şartlara
kuzu kuzu uymaya devam mı edeceğiz monşer?
***
Daha
önceki birçok yazımızda CHP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan
Yardımcısı ve muhtemel Dışişleri Bakanı namzedi Ünal Çeviköz’den bahsetmiştik.
Kendileri
-malûmunuz- Libya’daki varlığımızdan rahatsız ve onun gözünde oradaki
askerlerimiz birer “lejyoner”.
Mavi
Vatan ile ilgili haklı mücadelemiz Çeviköz’e göre “yayılmacı ve saldırgan bir
tutum”.
Karabağ
Savaşı’nda Türkiye’nin Azerbaycan’a maalesef silah desteği sağladığından ve “cihatçı”
gönderdiğinden de şikâyetçi idi Çeviköz. Ve bu şikâyetlerini dünya kamuoyu ile
paylaşmaktan imtina etmiyordu.
Sınır
ötesi harekâtlar için yapılan tezkere oylamasında CHP’nin -HDP’nin talimatı
üzerine- firesiz “Hayır” dediğini de biliyoruz.
Hâsılıkelâm,
körün taşı, kelin başı olur da, CHP (yani yedili ittifak) iktidara gelirse
neler yapacaklarını eylemleri ve söylemleri ile açık açık ifade ediyorlar.
Bir
de kendisine sorulan “HDP’ye bakanlık verecek misiniz?” sorusuna “Hayır”
diyemeyen Faik Öztrak’ı da bu denkleme eklerseniz, tablo daha da netleşecektir.
Allah
muhafaza, iktidara gelecek olsalar, üç beş yıl sonra neler diyeceklerini şimdiden
duyar gibiyim:
“Ne
işimiz var Kıbrıs’ta?”, “Ne işimiz var İzmir’de?”, “Ne işimiz var
Güneydoğu’da?”, “Ne işimiz var Boğazlarda?”…
Leblebisi
ile ünlü Çorum ülkemiz, çok zengin Konya ülkemiz, güneydoğunun incisi Mersin
ülkemiz, Trakya’nın illerinin ilçelerinin illeri, pek tabiî baş ülke olarak
Ankara ülkemiz neyimize yetmiyor?
Adam
olana çok bile!
Kalınız sağlıcakla...