GEÇEN hafta sadece
ülkemizin değil, neredeyse tüm dünyanın gündemi Türkiye ile İsveç ve Finlandiya
arasında geçen müzakereler ve karşılıklı imzalanan memorandum oldu.
Hâliyle
bu görüşmeler ve memorandum ile alınan kararlar dünyanın önde gelen tüm basın-yayın
organlarında geniş şekilde yer aldı.
BBC,
CNN, Routers, AP gibi deve dişi haber kanallarında bu görüşmelere ilişkin haber
başlıkları üç aşağı beş yukarı aynı gibiydi: “Türkiye’nin diplomatik zaferi”,
“Türkiye istediklerini aldı”, “Türkiye kazandı”, “Türkiye dize getirdi”
vesaire…
Gelişmelerden
haberdar olmasak, dış basındaki haber başlıklarını ahan da bu gözlerle görmesek
bizim muhalefet ve onun fondaş basın organlarına inanacağız neredeyse.
Türkiye’nin
anahtarını İsveç’e ve Finlandiya’ya verdik sanacağız. Karalar bağlayacağız,
saçımızı başımızı yola yola ağlayacağız.
Tamam,
bizim muhalefetin ana görevi CHP’li Engin Altay’ın dediği gibi “Hükûmet
dünyanın en iyi işini yapsa yine de onu eleştirmek”, biliyoruz; lâkin bu kadarı
da biraz fazla değil mi?
Memorandum
metni ortada iken, tüm dünya basını açık seçik Türkiye’nin diplomatik
başarısından bahsederken, muhalefetteki bu beğenmeme hâli -ne bileyim- biraz
komik kaçıyor sanki.
İmza
altına alınan memorandumla PKK ile birlikte ilk kez PYD ve bileşenlerinin yanı
sıra FETÖ uluslararası bir metinde birer terör örgütü olarak resmen tanınıyor
ve kayıtlara geçiyor.
Bu
terör örgütlerine karşı alınacak önlemler sıralanıyor, iade süreçleri karara
bağlanıyor ve en önemlisi de bu kararların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek
için bir mekanizma kuruluyor.
Bu
metin, yıllardır teröre ve teröristlere kol kanat geren İsveç ve Finlandiya’ya
karşı Türkiye’nin açık ve seçik diplomatik zaferidir.
Peki,
bu durumdan bizim muhalefet ve muhalif medya neden rahatsız acaba?
Bu
psikolojiyi anlayabilmek için yakın tarihimizde şöyle üstünkörü bir taramak
yapmak yeterli olacaktır kanaatindeyim.
Bizdeki
muhalefet, İran ile savaşırsak İran’ın yanında olacağını, Esad ile karşı
karşıya gelirsek Esad’ın tarafında duracağını -rahatlıkla- söyleyebilen bir
muhalefet.
Muhalefetimiz,
Karabağ Savaşı’nda Ermenistan’ın, Yunanistan ile gerildiğimizde de
Yunanistan’ın tezlerini savunan bir kafa yapısına sahip.
Mavi
Vatan’da haklarımızı aradığımızda hamlelerimizi “yayılmacı ve kışkırtıcı bir
politika” olarak görebilen bir zihniyet.
Sınırımızda
kurulmak istenen terör devletine karşı yaptığımız harekâtlar için yapılan
tezkere oylamalarında oylarının rengi kırmızı ve elbette “Ne işimiz var
Suriye’de”?
Suriye’deki,
Libya’daki, Azerbaycan’daki askerlerimiz muhalefetimizin gözünde birer
“lejyoner”.
YPG,
kendi topraklarını savunan silahlı bir oluşum, hem “YPG bize mi saldıracak”?
FETÖ
bir terör örgütü olarak görülmediği gibi, iktidar olmaları durumunda istisnasız
bütün KHK’lılara görevleri iade edilecek. Gelsin Zekeriya Özler, gitsin Adil
Öksüzler…
15
Temmuz zaten bir “tiyatro” ve de “kontrollü darbe”.
Terörist
cenazelerinde gözyaşı döken, hafıza odasında terörist maskları önünde sırıtarak
poz veren bir zihniyetten başka ne beklenebilir ki zaten?
PKK’nın
siyâsî kanadı HDP ile ortaklıklarını gizlemeyen, eli kanlı Demirtaş’a özgürlük
vaat eden, hatta onunla kahvaltı plânları yapan bir muhalefet bu memorandumdan
rahatsız olmasın da ne yapsın?
Daha
bu listeyi epeyce uzatmak pek mümkün ama bence yeterli.
Velhasıl,
Türkiye kimle, hangi ülkeyle, hangi örgütle problem yaşıyorsa, muhalefetimizi
hep karşı tarafla omuz omuza görmek vaka-i adiyeden oldu.
Muhalefetimizin
üzüntüsünün, Türkiye’nin siyâsî ve diplomatik başarısından kaynaklandığı kadar
özellikle FETÖ ve PYD’nin uluslararası bir metinde ilk kez terörist örgüt
olarak yer almasından dolayı olduğunu düşünüyorum şahsen.
Zira
yedili masayı bir araya getiren ve yakın bir zaman içerisinde bu masaya
adaylarını dikte edecek olan “uluslararası karar vericiler” bu terör
örgütlerini de bu masayla aynı potanın içinde eritmekteydi.
Erdoğan,
Madrid’deki diplomatik zaferi ile pişmekte olan bu aşa su katıverdi.
Ne
kadar “ayar olsalar” yeridir yani.
Allah
muhafaza, bu muhalefet iktidar olacak olursa, ilk fırsatta bu memorandumu tek
taraflı feshetmezse ben de bir şey bilmiyorum.
İnanmazsanız
“FAV’a atın, bekleyin”!
Kalınız sağlıcakla.