Ne işimiz var Afrika’da?

Yıllarca at koşturdukları, yeraltı ve yer üstü zenginliklerini sömürdükleri, kültürel olarak uyuşturdukları Afrika’da artık yeni bir aktör var. Afrika’da dengeler Türkiye lehine ve sömürgeci Kıta Avrupa’sı aleyhine dramatik şekilde ve hızla değişiyor. Türkiye, Avrupa’ya ve özellikle de Fransa’ya, Afrika’nın babalarının çiftliği olmadığını hatırlatıyor.

GENÇ Fransız muhabirler rahatsız. Hem de çok rahatsız!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta dört günlük bir Afrika gezisinde bulundu malûmunuz. Genç Fransız muhabirler diyesilermiş ki, “Afrika elden gideyaahh”.

Le Monde’si, Le Figaro’su, La Tribune’si, hattâ La Fontaine’i şu aralar ciddî gaz ağrısı çekmekteler. Sancılarını da La Gazettalarında açık açık yazıyorlar.

Diyorlar ki, “Erdoğan, Afrika’daki varlığını güçlendiriyor”.

Diyorlar ki, “Batılı sömürgeci güçlerin Afrika’ya ilgisi azaldı ve Türkiye öncelikle Somali ve daha sonra Libya gibi Müslüman Afrikalı ülkelerde varlık göstermeye başladı”.

Diyorlar ki, “Erdoğan’ın Angola ve Nijerya ziyareti sonrasında bu ülkelere Türk silahlarını satması söz konusu olacak, özellikle SİHA’lar 4 cephede kendini gösterdiği için Afrika’da peynir ekmek gibi satılabilecek”.

Diyorlar ki, “Bu SİHA’lar dünyadaki savaşlarda hayâl edilen silahlardır. Savaş uçaklarından 20 kat daha ucuz ve hiçbir pilotunun hayatını tehlikeye atmıyor”.

Diyorlar ki, “Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya da Türk etkisinin bir vektörü hâline geldi. Erdoğan’ın ABD, Çin ve Rusya gibi kendisinden daha güçlü ülkelerle çatışmaya girmeden akıllıca geliştirdiği etkidir bu”.

Diyorlar ki, “Ancak Erdoğan, Fransa gibi daha az güçlü ülkelere meydan okumaktan çekinmiyor. Fransa’ya karşı Haziran 2020’de Libya açıklarında bilek güreşini kazandı”.

Diyorlar ki, “Fransız sanayisi, SİHA üretiminde ABD, İsrail ve hattâ Türkiye’nin nasıl bu kadar gerisinde kalabildi?”.

Diyorlar ki, “Erdoğan Afrika’daki etkisini yaymaya çalışıyor. Erdoğan bu ziyaretleri tamamladığında Afrika’da 30 ülkeye gitmiş olacak”.

Diyorlar ki, “Türkiye bir zamanlar Afrika ile ilişkilerini sadece ekonomik boyutuyla ele alıyordu ancak mevcut durumda bu ilişkilerin güvenlik konularını da kapsadığı görülüyor”.

Diyorlar ki, “Türkiye’nin Angola ziyaretindeki hedefi ticaret hacmini 176 milyon dolardan 500 milyon dolara çıkarmak”.

Diyorlar ki, “Angola ayrıca Türkiye’nin Orta Afrika Cumhuriyeti’nde ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ndeki hedefleri için güvenebileceği bölgesel bir güç”.

Diyorlar ki, “Türkiye 20 yılda Afrika’daki büyükelçilik sayısını 9’dan 43’e çıkardı ve ticaret hacmini de 4 milyar dolardan 26 milyar dolara yükseltti”.

Diyorlar da diyorlar velhasıl…

Sonuçta bir karın ağrısı, gaz sancısı mevcut. Diyecekler.


Yıllarca at koşturdukları, yeraltı ve yer üstü zenginliklerini sömürdükleri, kültürel olarak uyuşturdukları Afrika’da artık yeni bir aktör var. Afrika’da dengeler Türkiye lehine ve sömürgeci Kıta Avrupa’sı aleyhine dramatik şekilde ve hızla değişiyor.

Türkiye, Avrupa’ya ve özellikle de Fransa’ya, Afrika’nın babalarının çiftliği olmadığını hatırlatıyor.

Adamlar elbette rahatsız olacaklar. Empati yapmak gerek. Siz olsanız rahatsız olmaz mıydınız?

Gözümü kapatıyorum, empati yapıyorum, tüylerim diken diken oluyor: “Afrika elden gideyaahh!”

Tamam, onlar rahatsız. Peki, içimizdeki rahatsızlara ne demeli?

Bizimkiler de rahatsız lâkin onların rahatsızlıkları ve hassasiyetleri biraz farklı: Erdoğan’ın uçağı çok benzin yakıyormuş.

O kadar yol için dünya kadar benzin gidermiş, haberimiz var mıymış? Bu yakıtın parası cebimizden çıkıyormuş. Zaten ekonominin durumu ortadaymış.

Haksız da sayılmazlar, bence uçaklara tüp taktırsak daha az masraf olmaz mı? Cumhurbaşkanlığına önerebileceğim iyi bir tüp ustası var bu arada, yeri gelmişken söylemiş olayım.

Bir de o uçakların her kalkışında inişinde tekerler eskiyor. Muhalefet, iktidara gelince bu uçakları satacak. Soruyorum size, kabak lâstikli uçağı kim alır?

Hem o kadar kilometre yapmış uçak nasıl satılacak? Uçak dediğin bayandan, az kullanılmış, on iki binde filan olmalı ki kolay satılsın.

Meselâ geçenlerde İstanbul şeyisi de “atalarının binlerce yıl önce inşâ ettiği yerleri” ziyaret etmek üzere Yunanistan’a gitmişti.

Ekrem Başkan, Yunanistan ziyaretine şaha kalkmış İBB otobüsü ile gittiği için Erdoğan kadar tepki görmedi hâliyle.

Hattâ terörist kellerinin duvarını süslediği Diyarbakır’daki Hafıza Odası ziyaretine de İBB’nin kiralık bisikletiyle gitmişti Ekremciğim.

Ekremciğim de bu ziyaretlerine uçakla gitmiş olsaydı, aynı eleştirileri alırdı aynı çevrelerden. Hiç şüpheniz olmasın.

Kalınız sağlıcakla efendim…