Ne gölge, ne dal

Yazık ki, parmağın gösterdiğiyle değil, parmakla meşgul olunuyor. Zira her nîfak hareketi, her münâfık ve muhannet ordusu, gün gelir aynı kalkışmaları, aynı ihanetleri ve aynı yıkıcı sonuçları doğurmak ister. Eğer ihanetin kaynağına, onun bu denli güçlenmesine neden olan altyapıya doğru bakmazsak, parmağın gösterdiğini ıskalamış oluruz…

“YİĞİT olan ata biner, atlanır;

Yiğit olan her cefâya katlanır.

Yiğit duldasında yiğit saklanır,

Muhannete gölge olmaz, dal olmaz.”

***

Karacaoğlan’dan, 17’nci yüzyıldan günümüze ulaşan bu dizeler, ihanet edenin toplumdan dışlandığını, ayıplandığını gösterir.

Artık “muhannet” kelimesi dilimizde yaygın değil. Lâkin Anadolu’da hâlâ kullanılır, en azından türkülerimizde bu ifade yaşar. Erzurumlu Emrah, bir dizesinde Allah’a şöyle dua eder: “Beni muhannete muhtaç eyleme...”

Muhannet, münâfıklığın en alt mertebesinde… Kendisine güvenilip emanet edildiğinde, ona ihanet eder. Yiğit her cefâya katlanarak yiğidi gölgesinde, siperinde saklar. Ama muhannete gölge de olmaz, dal da. Peki, ya muhannete duldasını açana yiğit denir mi?

FETÖ, 7 Şubat 2012’de birdenbire ortaya çıkan bir örgüt değildi. En az 90’ların ikinci yarısından beri nasıl bir karakteri, usulü ve taktiği olduğu açıkça görülüyordu. Yiğitler, onları duldalarına asla almadı! Asla! 

Münâfıklığın alâmeti üçtür; konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde tutmaz ve kendisine emanet edilene hıyanet eder. Yiğitler, bu şaşmaz terazi ile kimin muhannet olduğunu, kimin ikiyüzlü, sahtekâr ve düzenbaz olduğunu tartar. İşte tüm bu süflî münâfıklık özelliklerini ve dahasını bünyesinde barındıran örgütü, dönemin eski tâbiriyle “Fethullaçılar”ı asla dost edinmeyenler, gerçek yiğitlerdir. 

Kalkış noktası ikiyüzlülük ve takıyye olan Fethullahçılık, tam anlamıyla bir muhannet cemiyetine dönüştüğünde, artık toplumda yiğit geçinenlerin itibar ettiği, esnafın haftanın belli bir günü toplantılarına katılıp para verdiği, ailelerin çocuklarını yurtlarına vermek zorunda bırakıldığı, gelecek ve kariyer hesaplarının bu cemaate yakın olmaktan geçtiği düşüncesinin yaygınlaştığı bir süreçten söz ediyoruz.

Yani toplumun büyük bir kısmının artık yakınından ya da uzağından temas edip meşru kıldığı cesametli bir muhannet ordusu...

FETÖ’yle mücadele, muhannete itibarın sonucu ortaya çıkan bir tuğyânın sonucuyla alâkadâr olmak demektir. Lâkin yiğidin mebdesi, muhannetle mücadeledir; münâfıklıkla, nîfakla...

Yazık ki, parmağın gösterdiğiyle değil, parmakla meşgul olunuyor. Zira her nîfak hareketi, her münâfık ve muhannet ordusu, gün gelir aynı kalkışmaları, aynı ihanetleri ve aynı yıkıcı sonuçları doğurmak ister. Eğer ihanetin kaynağına, onun bu denli güçlenmesine neden olan altyapıya doğru bakmazsak, parmağın gösterdiğini ıskalamış oluruz. 

Yiğitlere kulak verin! Çünkü onlar ata biner atlanır, her cefâya katlanır...