“Ne çektin be Kemal!”

Kılıçdaroğlu, geri plânda kurduğu organik ve inorganik temaslarla girdiği her seçimde oylarını arttırdığı CHP’ye bir yerel seçimle en önemli galibiyetlerini yaşatmışken, özellikle iki büyükşehir belediye başkanı, bazı ilçe belediye başkanları, iki CHP il örgüt başkanı ve de ortağı olduğu ittifakın ikinci büyük ortağının genel başkanı tarafından büyük bir kumpasın içine çekildi. Şimdi biz söyleyelim: Hey gidi Kılıçdaroğlu, ne çektin be!

DENİZ Baykal’ın liderliğindeki CHP’nin son aylarında sadece prim yapmak üzere eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Melih Gökçek ile ekranlarda girdiği polemiklerle gözde politika vitrinine çıkması sağlanan 1948 doğumlu Kemal Kılıçdaroğlu, Ankaralı Gökçek ile girdiği polemiklere rağmen İstanbul’dan büyükşehir belediye başkanlığına aday gösterilerek istediğini almıştı.

Ancak o, kendisine daha önce SSK Genel Müdürlüğü ile verilen fırsatı nasıl o büyük kurumu iflâs ettirerek boşa harcamışsa İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığını da çarçur etmişti.

Öyle ya, 2009’un Nisan ayında herkesin konuştuğu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi kendisine oy veremeyişiydi.

O gün başlanmıştı aslında “Ne çektin be Kemal!” denmeye…

Tabiî CHP’de işler böyle gaflara bakılmadan yürütülüyordu. Birileri ille de onun başarılı olmasını istiyorlardı. Zira 2009’da aday olduğu yerel seçimlerde kendi kendisine oy veremeyen biri olarak partisinin İstanbul’daki yerel seçim oylarını arttırabilmişti.

2010 Mayıs’ının meşhur kaset şantajıyla CHP Genel Başkanlığından istifa eden Deniz Baykal’ın yeri için bütün medya aracılığıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun ismi konuşulur olmuştu.

Bu istifadan bir hafta sonra Kılıçdaroğlu, Genel Başkanlığa adaylığını açıkladı ve olağanüstü kongreyle CHP’nin yeni Genel Başkanı oldu.

Kılıçdaroğlu, aday olduğu 2009’daki İstanbul seçiminde CHP oylarını yüzde 25’ten yüzde 37’ye yükselttiği için başarılı addedilmişti. 2014’teki seçimde CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösterilen Mustafa Sarıgül, CHP oylarını bu kez yüzde 40’a yükseltti. Sarıgül, az kalsın Kılıçdaroğlu’nu koltuğundan edecekti ama Kılıçdaroğlu kurtulmayı başardı. Sarıgül’ü bir otelin odasına davet ederek neyle tehdit ettikleri hâlâ akıllarda bir soru işaretidir.

Neyse… Kılıçdaroğlu için birileri o günlerde de “Ne çektin be Kemal!” demişlerdi.

Kılıçdaroğlu, partisinin başında girdiği her genel seçimde mağlûbiyet aldı. Ancak şu da bir gerçek ki, onun liderliğiyle girdiği her genel seçimde CHP, oylarını biraz daha arttırdı. Fakat her seçimin ardından CHP içindeki refleks grupları tarafından koltuğundan edilmeye çalışıldı. Her seçim, her olağan ve olağanüstü kongre sonrasında yine “Ne çektin be Kemal!” dediler. Belki o dahi aynaya bakıp yılların geçtiğini de gördükçe “Ne çektin be!” diye hayıflandı kendi kendine…

Ve Kemal Kılıçdaroğlu, geri plânda kurduğu organik ve inorganik temaslarla girdiği her seçimde oylarını arttırdığı CHP’ye bir yerel seçimle en önemli galibiyetlerini yaşatmışken, özellikle iki büyükşehir belediye başkanı, bazı ilçe belediye başkanları, iki CHP il örgüt başkanı ve de ortağı olduğu ittifakın ikinci büyük ortağının genel başkanı tarafından büyük bir kumpasın içine çekildi.

Şimdi biz söyleyelim: Hey gidi Kılıçdaroğlu, ne çektin be!

O kadar taviz verip temas kurarak oyları arttırmışken, belki de ilk kez rakibini oy oranları hakkında bu kadar düşündüren bir pozisyona getirmişken, kendi öz elleriyle aday ettiği biri, Anadolu’da gezintilere bile çıkmaya başlamış hâlde cumhurbaşkanlığı için…

Ve Kılıçdaroğlu şunu biliyor: Millet İttifakı veya adı her ne neyse, Türkiye’ye Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni getirmeyi isteyen ve halkın desteğiyle ilk uygulayan Cumhur İttifakı ve AK Parti’nin yerine iktidara kim gelirse gelsin, Türkiye’nin 2023’ten sonraki hükûmet modeli zaten başkanlık sistemi olacaktı. Çünkü ona böyle söylenmişti.

Ah be Kılıçdaroğlu!

Yüzdürdünüz, yüzdürdünüz, buraya kadar getirdiniz. Peki, böyle mi olacak, böyle mi bitecekti her şey? Arkanızdan iş de mi çevireceklerdi?

Kaç yaşında adama bu yapılır mı?

ABD neyse de, Türkiye’de Biden gibi yaşlı biri tutmaz, biliyorlar. O yüzden sizi de böyle kullanıp attılar!

En son, “Pensilvanya’nın söylediklerine bütün kalbimle itimat ediyorum” diyen Deniz Baykal için böyle üzülmüştüm. Sizin için de son derece üzgünüm.

Ancak partide yapacaklarınızla bu işi çevirmek sizin elinizde!

Rozetini Meclis Grup Salonu’nda bizzat taktığınız Alaaddin Aldemir’le konuşma vakti gelmedi mi?