BAŞKA insanî konuları
yazmak ne iyi olurdu Ukrayna’ya yapılan işgal girişimi olmasaydı. Bir de “Ukrayna
Savaşı” ifadesi ne acı! Bağımsız bir devlete güçlü bir başka devletin yaptığı işgal
girişiminin farklı bir şekilde telaffuz edilmesi bir garip. Demek ki bir olay
karşısında doğru adlandırma yapmak çok önemli oluyor.
Bağımsız
bir devletten başka bir bağımsız devlete karşı saldırı veya saldırı şüphesi
yoksa işgal girişimi için üretilen diğer bütün argümanlar boşa çıkıyor. Rusya’nın
Ukrayna’yı işgal girişiminin sadece iki devlet arasında gerçekleştiğini ifade
etmek güçleşiyor. Zira arka plânda sürekli olarak Ukrayna tarafının da savaşı
sürdürmesi için itici etkilerin giderek yükseldiğini görmek zor değil.
Bir
olayın konumunun, hızının ve anî değişimlerinin zamanla değişmeleri
birbirlerine doğrudan bağlıdır. Buna göre bir olayın gelişim hızının zamanla
değişimi bilinirse, olayın hangi konumda ne durumda olacağı rahatlıkla tespit
edilir. Benzer şekilde, konumun zamanla değişimi bilinen bir olayda da hızının
zamanla nasıl evirileceği ise olay olmadan önce açıkça ortaya konulabilir.
Bir
olayı başlatan, sürdüren ve durduran etki, güç ve kuvvettir. Bu nedenle olayın
çıkışı arkasındaki güç ve kuvvete bakmak gerekiyor. Aristotales’ten Platon’a,
İbn-i Sina’dan Galileo’ya kadar zamanla değişen olaylar hakkındaki görüşleri, günümüzde
evrensel bir bütün hâline gelmiştir. Zamanla değişen asırlık olay analizi
anlayışı, Ukrayna’nın Rusya tarafından işgalinin asıl etkin kuvvetinin ve
gücünün ne olduğunun ortaya konulmasını açık ediyor. Fen bilimleri açısından
ortaya konulan “zamana bağlı değişen olayları anlama ve kavrama bakışı” Fransız
muhalif lider tarafından dillendirildi.
Fransa
Cumhurbaşkanı adayı Valerie Pecresse’nin, dünyanın Rusya-Ukrayna Savaşı’nı
kilitlenmesi aşamasında Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde yerinin olmadığını
söylemesi, içerinin açığa vurulmasıdır. Bu açıklamanın iki önemli ayağı
görülebilir: Birincisi, Türkiye’nin AB’yi eleştirmesinden sonra gelmiş olması
ve Türkiye’ye bir gözdağı olarak görülmesi; diğeri ise Ukrayna’ya Rusya
tarafından yapılan işgal girişiminin nihaî hedefi hakkındaki ipuçları...
Pecresse,
cumhurbaşkanlığı adaylığını Türkiye ve İslâm düşmanlığı üzerinden güçlendirmek
isteyerek kendi iç kamuoyuna sinyal göndermiş olabilir. Ancak bunun diğer asıl
hedefleri arasında, Ukrayna’yı işgal girişimi sonrasında kurulacak olan yeni
düzende başrol oynamanın ilk adımları da vardır.
Fransa
Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Ukrayna’yı işgal etme talimatı veren Rusya
Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “diktatör” olduğunu söyledi ki bu da aynı
minvâlde bir çıkıştır. Asıl çıkış ise, Macron’un, “NATO’nun beyin ölümünü
gerçekleştirmiştir” ifadesidir. Rusya’nın Ukrayna’daki girişiminin Macron’un
söyleminden sonra çıkması tesadüf değildir.
Fransa’da
bütün yollar NATO’ya bir başkaldırı olarak görülmüştür. Bunu fark eden gizli
Rus ortağı ABD, hemen Ukrayna’ya bütün desteğini vereceğini söyleyerek ateşe
körükle gitmiştir. Bundan sonra Ukrayna’da olacakları ve akacak kanları tarif
etmek, insanlığa sığacak cinsten değil.
Bu
noktada Almanya, tarihinde en fazla savunmaya bütçe ayırma girişimini başlattı.
Bundan sonra ne Avrupa Birliği, ne de Rusya Türkiye’den vazgeçebilir. Bunu
gören Türkiye, Ukrayna ve Rusya arasında taraf olmayarak “barış” söylemini
eyleme döken ilk ülke olmuştur. Ayrıca Fransız siyasetçilerin Türkiye üzerine
oyun oynamalarına karşın Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt
Çavuşoğlu, tarihî bir adım atarak Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ı
Antalya Diplomasi Forumu’na davet etmiş ve katılımlarından dolayı da teşekkür
etmiştir. Bu çıkış bile Fransa’yı çileden çıkarmıştır. Fransa’nın yeni düzende
Türkiye’ye biçtiği rolü Türkiye’nin giymeyeceğini ve büyük oyuncu olduğunu
ortaya koymuştur. Dünyanın beşten büyük olduğu söyleminin bir yansıması olarak
ortaya atılan Fransa’nın NATO’ya başkaldırı girişimi, tarihin yeni
girişimlerini göstermektedir. ABD ise ayakta kalmak için son hamlelerini yapma
derdine düşmüştür. Ne kadar çok silah satarsa o kadar çok ayakta kalacağını çok
iyi bilmektedir.