Nato kafa, nato mermer

Biden’in Erdoğan’ın ayağına kadar gelmesi, Erdoğan’ın onu peşin satan gibi oturarak karşılaması, Biden’in ceketinin düğmeleri ilikli iken Erdoğan’ın önünün açık olması, Biden’in eğilerek Erdoğan’ı selâmlaması, Erdoğan’ın da kerhen ve ayıp olmasın diye lûtfen ayağa kalkması, aralarında konuşurken Erdoğan’ın Biden’in kolunu kavraması… Velhasıl, bu ayaküstü görüşmenin öncesi ve sonrası muhalif kardeşlerimizin pek hoşuna gitmedi maalesef…

GEÇEN hafta bir NATO zirvesini daha geride bıraktık.

Bu tip uluslararası toplantılar -bilirsiniz- aynı zamanda muhalif dostlarımız tarafından Erdoğan’ın falsolarını yakalayabilme ve ifşa edebilme için fırsat günleridir.

Bu dostlarımızın Erdoğan ilgisi böyle zirvelerde zirve yapar. Yakalayacakları bir falsoyu da organize şekilde paylaşıma sürerler. Beğeniler, kalpler, likeler havalarda uçuşur, arzular şelâle olur.

Bu kardeşlerimiz, nedendir bilinmez, ülkelerinin cumhurbaşkanının diğer devlet liderlerinin karşısında rezil rüsva olmasını ümit ederler, beklerler; böyle bir durum hâsıl olursa da çılgınca sevinip mutlu olurlar.

Maalesef son NATO zirvesi bu açıdan pek de verimli geçmedi bu kardeşlerimiz için.

Bir ara FETÖ’cü Emre Uslu’nun yemlemesine gelip Erdoğan’ın Biden’in elini öptüğünü sanarak cuşa gelmiş olsalar da paylaşıma sokulan bu görüntünün videosu ortaya çıkınca keyifleri biraz kaçtı ister istemez.

FETÖ’cülerden Cumhuriyet gazetesine kadar geniş bir yelpazede dalga dalga büyüyen bu ortak sevinç hâli fazla uzun sürmedi yani.

Videoda Biden’in Erdoğan’ın ayağına kadar gelmesi, Erdoğan’ın onu peşin satan gibi oturarak karşılaması, Biden’in ceketinin düğmeleri ilikli iken Erdoğan’ın önünün açık olması, Biden’in eğilerek Erdoğan’ı selâmlaması, Erdoğan’ın da kerhen ve ayıp olmasın diye lûtfen ayağa kalkması, aralarında konuşurken Erdoğan’ın Biden’in kolunu kavraması… Velhasıl, bu ayaküstü görüşmenin öncesi ve sonrası muhalif kardeşlerimizin pek hoşuna gitmedi maalesef.

Biden’in bu hâlleri, “demokratik yollarla iktidara getireceği dostları” tarafından tam bir hayâl kırıklığı oldu.

Oysa Biden’in dostları, Erdoğan’a karşı ABD’li dostlarından öldürücü darbeler beklemekteydi.

Biden, ayakları masasının üzerinde, kafasında bir kovboy şapkası ve elinde bir beysbol sopası olduğu hâlde Erdoğan’ı yanına getirtmiş olsaydı NATO zirvesi “dadından yinmezdi” meselâ.

NATO zirvesinin aile fotoğrafı sahnesi ise tam bir fiyaskoydu. Erdoğan, ön sırada ve fotoğrafın göbeğinde değil de Angela Merkel, Emmanuel Macron ya da Boris Johnson gibi arka sıralarda, kıyıda köşede bir yerlerde olsaydı, bu kardeşlerimiz için “İşte Türkiye’nin NATO’daki yeri” deme fırsatı doğacaktı.

Maatteessüf bu da olmadı.

Kala kala, Erdoğan-Biden görüşmesinin süresi kalmıştı elde. Biden, diğer liderlere ayırdığı gibi “dostları ile birlikte devireceği” Erdoğan’a da on beş yirmi dakika -mümkünse daha az- zaman ayırmış olsaydı belki buradan bir malzeme çıkabilirdi. Lâkin baş başa bu görüşme de seksen dakika sürdü. Hay bin kunduz!

Üstelik bu görüşmede Erdoğan’ın tercümanı, “Bu kadına hâddini bildiriniz” veciz sözü ile Meclis’ten atılan başörtülü vekil Merve Kavakçı’nın kızı olmasın mı? Buyurun buradan yakın!

Bu mesaj ABD’ye miydi, yoksa “28 Şubat bin yıl sürecek” diyen zihniyete mi? Kim bilir, belki de her ikisine de…

Biz burada bu kin ve nefret hâlinin kara mizahını yapıyoruz ama üzülerek söylemeliyim ki, bu patolojik durum kronik bir hâl aldı. İşin kara mizahını yaparken dahi içim sızlıyor.

Elbette herkesin Erdoğan’ın sevmesini, beğenmesini, takdir etmesini bekleyemeyiz.

Ancak Erdoğan NATO zirvesinde Türkiye’yi temsil ediyor. Erdoğan’ın o zirvedeki performansı, Türkiye Cumhuriyeti’nin performansı ve onun masada güçlü duruşu, Türkiye Cumhuriyeti’nin de gücü aynı zamanda.

İçindeki Erdoğan düşmanlığının ülke düşmanlığına dönüşmüş olduğunu anlayamayan, anlasa bile bu durumdan rahatsızlık duymayan, Erdoğan’ı bir kez olsun yenilmiş ya da başarısız görmek için ülkesinde muhtemel her türlü felâkete razı ve bu uğurda PKK, PYD, FETÖ gibi örgütlerin söylemlerine sarılmış bir zihniyet ile karşı karşıyayız maalesef.

Ve maalesef bu zihniyetin kahir-i ekserisi de “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal’in askerleri oldukları iddiasında.

Malzeme bu, kafa bu! Hani nasıl derler, “nato kafa, nato mermer”…

Ne diyelim, Allah akıl, fikir, hidayet nasip etsin!

Kalınız sağlıcakla efendim…