ABD’NİN 6’ncı Filosu
şimdi yine gelse, acaba ne tepki verilir? Limana demirleyen gemilerden inen ABD
askerleri rahatça sokaklarda yine gezebilirler mi, yoksa semte bile basmak
istemezler mi?
Bu
ve benzeri soruların cevapları, değişimin bir boyutunu ortaya koyuyor.
Birleşik
Amerikalılar diğer toplumlara biraz tepeden bakarlar. Avrupalılar biraz daha
esnek ve çıkar düşüncesiyle yaklaşırlar. Asya toplumları ise kültürel perdenin
arkasından çıkar odaklıdır.
Son
yıllarda güçlenen Türkiye bu bakışları bükmeyi başardı.
Avrupalıların
ülkeye gelmesi tamamen turizm ve ekonomik nedenlerle özendirilmektedir. Bu,
toplumda da karşılık bulmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında büyük bir değişim süreci
şiddetle devam ediyor.
İnsanımızın
bazısının Avrupa’da yaşayan mutlaka bir tanıdığı vardır. Gurbette yaşayan bu
vatandaşlarımızın büyük kısmı, ekonomik getirisinin hatırı sayılır kısmını
Türkiye’de kazanması durumunda vatana geri dönebilir. Gurbet zordur, gurbette
yalnızlık zordur, gurbette bayramlar zordur ve gurbette hastalık daha da
zordur. Ancak Avrupa’da doğup büyüyenlerin hepsinin vatana geri dönme arzusunu
taşıdığından emin değiliz.
Şimdi
ve 20-30 yıl öncesini kıyasladığımızda, tercih ve dönüşümlerin farklı oldukları
görülür. Şimdilerde mal, mülk, para, araba, şöhret ve mâkâm gibi daha çok somut
değerler tercihlerde daha öndedir. 20-30 yıl öncesinde ise millî, mânevî ve
dinî değerler için mücadele edilmişti.
Mücadele
edilen bütün kurumlardaki başörtüsü sorunu çözüldü, dinî görevlerini yerine
getirmek isteyen insanların kamusal alandaki sorunları ortadan kaldırıldı, hekim
seçme hakkı kazanıldı ve tehlikeden korkmanın yerine, sorunların üzerine
gidildi. Bunlara benzer çok sayıda problem de ortadan kaldırıldı.
Başörtüsü
sorunu kazanıldı ama tesettür kaybedildi; dinî vecîbelerini yerine getirmek
isteyenlerin sorunları kalmadı ama camiler de dolmadı. Mal, mülk ve para
kazanıldı ama gençlik kaybedildi. Şehirlerin siluetleri de bize benzemiyor. 200’den
fazla üniversitemiz var ama bazı bölümler boş kaldı. 15 Temmuz gibi tehlikenin
üzerine gidildi ama hainlerin hâlâ sesi gür çıkıyor. Kişisel Verilerin
Korunması Kanunu (KVKK) teklifi işte bunun için gündeme geldi!
Sorun
çözmede odak noktasında insanın bilinç/idrak düzeyinin çok önemli olduğu
gözlerden kaçırıldı. İstenilen gençliği yetiştirmede çok geç kalındı. Vakit
geçmiş değil. Bazı değerler değişerek ve yıpranarak gerçekleşiyor. Oysa
beslenerek ve büyüyerek değişim süreci gerçekleşebilir. Millî, mânevî ve dinî
değerler daha fazla idrak güçlerine cevap verebilir.
Bağdat,
Osmanlı’nın 428 yıl bizzat vali bulundurduğu yer ve biz oradayız. Şam, emanetimiz
ve biz oradayız. Libya gözbebeğimiz ve biz oradayız. Suriyeli, Iraklı, Afganistanlı,
Filistinli ve Afrikalı binlerce genç Türkiye’deki üniversitelerde öğrenimlerine
devam ediyor. Takdiri hak eden bu durum, içeride doğru değişim ve gelişmeyi de
masaya yatırmayı bekliyor.
Dil
ve kültürel değişim ve dönüşümde son derece hassas olunmalı. Kültürel değişim,
modern bilimle taçlandırılmalı ve dil güçlendirilerek güzelleştirmeli, tarihsel
kültür muhafaza edilmeli. Eğitim ve öğretimde gençlerin ve geleceğin gerçek
değişim ve dönüşümü inşâ edilmeli.
Zamanın
rûhuna uygun veriler millî, dinî ve kültürel değerler ile yoğrulmalı.
Gençlerin akıl, kalp, rûh ve hayâllerinin yönü sadece bu dünyada mal, mülk ve para kazanmaya değil, ahirete de çevrilmeli. Gençlerin ufukları gözün kestiği miktar ve hayâlin gittiği yere kadar uzatılmalı. Gençler öyle bir eğitim ve öğretim almalı ki gerçeklerin/hakikatin bütün inceliklerine nüfûz eden bir akla ve kemâlâtın bütün envaına müştak bir kalbin sahibi olmaları sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde yetişen bir gençlik, İslâmiyet suyu ve imanın ziyâsı ile ubûdiyet toprağında filiz verebilir.