Namerdin tehdidi

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yargı erki bir karar vermiş, Gezi Olaylarını bir terör eylemi olarak nitelemiş. Öyleyse bu saatten sonra her Gezi zekâlı aklını başına devşirecek ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muhatap aldığı bütün sivil toplum kuruluşlarından elini ayağını çekecek! Bu karara karşı çıkan ve azgınlaşan bütün cazgırcılara sesleniyorum: Geliyor gelmekte olan, savulun!

PENÇE-Kilit Operasyonu ile PKK terör örgütünün sofra altına kaçan son artıklarını temizleyerek hamilerine acı çığlıklar attırdığımız son demde, ayrıca Gezi Kalkışması’nın finansörü olduğu iddianamelere yansıyan ama hakkındaki nihaî kararı uzun süredir beklediğimiz Osman Kavala’ya müebbet hapis cezası karara bağlandı.

Ve böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yürütme ve yargı erklerinin eş bir zamana rastlayan hamleleriyle tam bağımsızlık ve huzur ortamı yolunda çok ama çok önemli bir eşiği geçti.

PKK’nın tamamen vakumlandığı, FETÖ’nün oyun dışı bırakıldığı ve bu ikisini himaye edenlerin tam da Ukrayna-Rusya Savaşı sürecinde Türkiye’nin sadece gözünün içine baktığı anın keyfini çıkarıyor, memleketimi dinliyorum gözlerim kapalı…

Dinliyorum dinlemesine de, azgın çok azgın!

Arif Nihat Asya’nın bir şiiri geliyor aklıma o azgınları duyduğumda…

Adamlar bilirim coşkun,
Adamlar bilirim durgun.
Adamlar bilirim adları
Boylarından uzun.

Adamlar bilirim iri,
Adamlar bilirim ufak,
Adamlar bilirim ki sözleri
Eserlerinden parlak.

Adamlar bilirim sönük,
Adamlar bilirim çürük.
Adamlar bilirim rozetleri
Yüreklerinden büyük.

Adamlar bilirim anlamamış,
Anlamayacak ne olduğunu;
Adamlar bilirim dolduramamış,
Dolduramayacak koltuğunu.

Adamlar bilirim yamuk, eğri;
Adamlar bilirim maskara.
Adamlar bilirim elleri
Eldivenlerinden kara.

Sabahlar bilir, öğlenler,
İkindiler, akşamlar bilirim.
Ve günlerin gecelerin
Dışında yaşayan adamlar bilirim.”

İşte bunlardan biri, alınan Osman Kavala kararı üzerine yırtındı da yırtındı. Öyle böyle değil!

Sadece o değil, birçoğu kendini parçaladı. Ama onun gibi değil!

“Anladım ki hiç kimse, hiç kimse o değil”…

Ve anladım ki tehdit de ikiye ayrılır: Biri merdânedir, yüz yüzedir. Diğeri arkadan ve korkakça…

Recep Tayyip Erdoğan’ı, siyasete girdiği ilk günden itibaren yüz yüze gelip, gelebilip de tehdit etmiş biri anasının karnından doğmamıştır.

Ancak o azgının ve onun benzeri tiplerin tehdit dilinden anladığı ne üsluptur, ne de mertlik. Zaten o ve onun gibileri, tehdit sözcüklerine taşıdıkları isimleri hedef almazlar, alamazlar aslında. Çünkü maçaları yemez!

O azgın ve onun gibilerinin tehdit sözcüklerinin asıl muhatapları, aslında bağlı oldukları merkezlerdir. Yaptıkları gürültüyle, “Bakın, buradayım! Beni daha yüksek mâkâmlarda kullanmanızı istirham ediyorum efendim” mesajı verirler.

O azgın ve onun gibileri, sadece muhalefetin iktidarının başı olmayı umarlar. Hatta her sahte muhalefet lideri gibi iktidar olmak istemezler.

Kaldı ki, yaptıkları gürültü de sadece bunun içindir. Zira daha fazlası için kalibreleri yetmez. Bu yüzden demeli ki bu tiplere, “Recep Tayyip Erdoğan’ı tehdit etmek kim, sen kimsin (ulan)?”. Hatta demeli ki, “Hangi merkezden görmelerini istiyorsan iki katını verelim, gözümüzün önünden kaybol!”.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yargı erki bir karar vermiş, Gezi Olaylarını bir terör eylemi olarak nitelemiş. Öyleyse bu saatten sonra her Gezi zekâlı aklını başına devşirecek ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muhatap aldığı bütün sivil toplum kuruluşlarından elini ayağını çekecek! Bu karara karşı çıkan ve azgınlaşan bütün cazgırcılara sesleniyorum: Geliyor gelmekte olan, savulun!