
BİR gün bir genç, atının üzerinde ilerlerken yaşlı bir adama rastlar. Adam, “Oğlum, ben yaşlıyım ve bineğim de yok. İzin ver de atına ben bineyim, sen yaya yürü” der. Genç, adamın isteğini kabul ederek attan iner ve yaşlı adam ata biner.
Genç adam, amcanın yüzüne tebessüm ederek yanında yürürken, yaşlı adam bir iki adım sonra atı hızlandırır ve kaçmaya başlar. Maksadı atı çalmaktır. Atının çalındığını gören genç adam ise arkasından şöyle seslenir: “Amca, sen benim atımı değil, huyumu çaldın. Benim evde bir tane daha atım var, ben ona da binerim. Ama bundan sonra her kim benden atımı isterse asla vermem!”
Toplumsal ilişkilerin bireysel değerlerin oluşumundaki temel rolü
İnsanın güzel bir huyunu çalmak, onun kalbini bozmak, vicdanını fesada uğratmak, kişinin güzel cevherlerle donatılmış kalbini alıp pisliğe bulamak gibi davranışlar, aynı zamanda dünyaya fesat tohumları serpmek demektir. Elbette o tohumlar gün gelip filizlenecek, ağaç olacak ve zehirli meyvelerini verecektir. Onun için kimsenin güvenini sarsmamak, kıymetli ve erdemli bir ilkedir.
Arkadaş, dost ve kardeş ilişkilerinin toplum huzuruna etkilerini düşünmeden toplumsal dinamikleri tam anladığımız söylenemez. Kaybettiğimiz ve yitik hazinemiz olan yakın çevre ve akraba ilişkileri neredeyse yok hükmünde. Arkadaş, dost ve kardeş ilişkileri, toplum huzurunun ayrıca temel taşlarından da biri. Bu ilişkiler bireylerin duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayarak toplumsal yapıyı güçlendirir. Arkadaş, dost ve komşu, toplumun parçaları olarak bir bütünü oluşturur.
İşte bu ilişkilerin toplum huzuruna etkilerini şöyle sıralayabiliriz: Güçlü arkadaşlık ve dostluk bağları, bireylerin stresle başa çıkmasını kolaylaştırır. Kardeş ilişkileri aile içi dayanışmayı artırır ve bireylerin daha sağlıklı ve mutlu bir ruh hâline sahip olmasını sağlayarak toplumda genel bir huzur ortamı yaratır. Sağlıklı dostluklar ve kardeş ilişkileri, bireyler arasında güven ve empatiyi pekiştirir ki bu, toplumsal çatışmaların azalmasına ve işbirliğinin artmasına katkıda bulunur.
Bu ilişkiler, yardımlaşma, saygı ve hoşgörü gibi değerlerin bireyler arasında yayılmasını sağlar. Özellikle kardeş ilişkileri, erken yaşta paylaşım ve sorumluluk bilincini geliştirerek topluma olumlu bireyler kazandırır. Güçlü sosyal bağlar, bireyler arasındaki anlaşmazlıkların daha kolay çözülmesine olanak tanır. Arkadaş ve dost çevreleri, bireyleri yalnızlıktan korur ve antisosyal davranışları azaltır. Samimi ve güvenilir ilişkiler, bireylerin topluma olan inancını güçlendirir. Bu, toplumsal huzurun ve barışın sürdürülebilirliğine katkıda bulunur.
Arkadaş, dost ve kardeş ilişkileri, sevgi, güven ve dayanışma gibi değerlerle toplum huzurunu doğrudan destekler. Bu bağların güçlendirilmesi, daha barışçıl ve uyumlu bir toplum için kritik öneme sahiptir.
Ancak bu ilişkilerin olumsuz yönleri de olabilir. Örneğin, toksik arkadaşlıklar veya aile içi çatışmalar, bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkileyerek toplumsal huzursuzluğa yol açabilir. Bu nedenle sağlıklı ve yapıcı ilişkilerin teşvik edilmesi önemlidir.
Mahallenin yazgısı mı değişiyor?
Geçmişte aileden daha öte bir değeri ve desteği olan komşuluk ilişkisi ise, yüksek katlı binalar ve site yaşamı gibi durumlar ortaya çıktığı için artık toplumda bozulmanın merkezi oldu. Acı, ama gerçek bu. Mahalle kültürü, yerini yozlaşmaya bıraktı.
“Mahalle” deyince şöyle bir Osmanlı’ya dönmek isterim. Çünkü örnekleriyle çok önemli ve nereden nereye geldiğimizin göstergesi bu örneklerde. Kaldı ki, mahalle kültürünü kaybetmenin neleri kaybettiğimizi anlamamız açısından da ayrı bir yeri var. Tarihî bir araştırmayla, kaynaklarını da okuyarak paylaşmak istiyorum…
Anadolu’da ilk mahalleler, Ahi ve dervişlerin çevresinde kurulan dinî yapıların etrafında şekillenmiştir. Osmanlı döneminde mahallelerin etnik, dinî, kültürel ve meslekî özelliklere göre türlere sahip olduğu bilinmektedir. Yine Osmanlı’daki mahallelerin yönetsel, mekânsal ve kültürel yapısı, Batı’daki mahallelerden farklılıklar da göstermiştir.
Osmanlı’da her mahalle, oradaki cemaatin varlığına işaret eder ve bu mahalleler, merkezinde ibadethanelerin bulunduğu, dışa kapalı yapılar olarak karizmatik bir lider etrafında kurulmuştur. Osmanlı mahallelerinde güvenlik ve denetim mekanizması da bulunmaktadır. Bu yapı, mahalleleri hukuk sistemi ile iş birliği içinde organize eden bir mekanizmadır.
Osmanlı mahalle sisteminde, mahalleye yerleşimler rastgele gerçekleşmezdi; mahalleye taşınacak olan kişiler, kadı kontrolünde kefalet sistemi aracılığıyla denetlenirlerdi. Mahalleye yerleşecek kişinin “iyi hâl belgesi” alabilmesi için onun hakkında yerli birinin kefil olması gerekirdi. Ayrıca mahalleye taşınan yeni yerleşimci sıkı bir denetimden geçirilir ve en az 5 yıl boyunca mahalleliden sayılmazdı.
Mahalle sakinleri, kendi aralarındaki sorunları genellikle dışarıya yansıtmadan çözmeye çalışırlardı. Zira Osmanlı döneminde mahalle, sadece fiziksel bir yerleşim alanı değil, aynı zamanda sosyal dayanışma, komşuluk ilişkileri ve cemaat yapısının kurulduğu bir mekândı.
Mahalle, “bireylerin birincil ilişkiler geliştirdiği, sosyal bağların güçlü olduğu alan” olarak tanımlanabilir. O kültürü aramamak mümkün mü?
Sadece Osmanlı dönemi değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, Osmanlı’dan miras kalan İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi büyük şehirlerde, Osmanlı mahalle kültürünün 1950’li yıllara kadar devam ettiği görülmektedir. Bu süreçte, ithal-ikameci dönemde sanayi bölgeleri çevresinde gecekondu mahalleleri kurulmuş, bu mahallelerde dayanışmacı ilişkiler ağı örülmüştür. Gecekondu mahallelerinde camiler, kahvehaneler, kapı önü sohbetleri ve bakkal gibi ticari mekânlar, mahalle kültürünün oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu mekânlar, kolektif kimliğin oluşmasına ve aidiyet duygusunun gelişmesine katkı sağlamıştır.
Mahalle, insanların birbirleriyle kurdukları ilişkiler, sorumluluklar ve bağlılıklar üzerinden şekillenen bir yaşam alanı olarak, dışarıdakileri “Öteki”, içeridekileri ise “Bizim mahalleden” olarak tanımlayan bir sosyal yapı oluşturmuştur. Ancak aynı mahalleler, kentleşme ve modernleşme süreçlerinden de etkilenmeye başlamıştır.
Kırsaldan kente göçlerin artması ve şehirleşmenin hızlanmasıyla mahallelerin demografik yapısı değişmiştir. Mahalleler, bir zamanlar sosyal bağların güçlü olduğu yerlerken, modernleşme ile bu bağlar zayıflamaya başlamıştır.
Dikey yaşamın artıları-eksileri
İyi analiz etmemiz lâzım ki, 1970’li yılların ortasından başlayarak, 1980’lerden itibaren uygulanan neoliberal politikalar, başka birçok alanda olduğu gibi Türkiye’de kentsel yapının da önemli ölçüde değişmesine neden olmuştur. Bu politikalar, kentsel dönüşüm projeleri ile modern kent yapılarının (villalar, siteler ve rezidansların) yaygınlaşmasını hızlandırmıştır. Bu süreçse mahallelerin sosyal dokusunu bozmuştur. Geleneksel mahalleler önemli bir oranda kentsel dönüşümle ortadan kalkarken, yerini çok katlı, karmaşık mimariye sahip ve bireylerin izole yaşadığı mekânlara bırakmıştır. Var olan mahalleler ise geleneksel kültür yapısı bakımından bozulmaya ve manzara “çöküntü mahallelere” dönüşmeye başlamıştır.
Neo-liberal kentleşme politikaları, sosyal ilişkilerin zayıfladığı ve kentsel aidiyet duygusunu ortadan kaldıran bir yapıya zemin hazırlamıştır. İşte bütün mesele de bundan ibarettir. Öyle ya, sadece mahallemizi kaybetmedik, ne acı ki insanlığımızı, yardımlaşma kültürümüzü ve “Komşusu açken tok yatan, bizden değildir” hadisini de unuttuk.
Şimdi, “Nerede o güzel mahallemiz? Nerede o eski dostluklar, yardımlaşmalar?”demeyenimiz var mı? Birinin cenazesi olsa bütün mahalle yas tutar, mahalleden kimse televizyonunu açmaz, bütün mahalle cenaze evine taşınırdı. Ya şimdi? Rezidansın beşinci katında ölen insandan onuncu kattaki insanın haberi dahi olmuyor. Olsa da umurunda değil.
Modern şehirlerde yüksek katlı binalarda yaşayan bireylerin hayat tarzı, komşuluk ilişkileri üzerinde hem olumlu, hem de olumsuz etkiler yaratır bir duruma geldi. Apartmanlarda spor salonları, havuzlar veya sosyal alanlar gibi ortak mekânlar, komşular arasında etkileşimi artırabilir ki bu alanlar, tanışma ve dayanışma fırsatları sunar. Dikey yaşam, komşuların birbirine daha yakın fiziksel mesafede olmasını sağlar. Acil durumlarda (örneğin, hastalık veya afet) komşular hızlıca birbirine destek olabilir. Site yönetimleri veya apartman toplantıları, komşuların ortak sorunlar için bir araya gelmesini teşvik eder.
Bu, sorumluluk bilinci ve toplumsal bağları güçlendirebilir. Ancak yüksek katlı binalarda yaşayan bireyler, komşularıyla yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Yoğun iş temposu ve özel alanlara çekilme isteği, komşuluk bağlarını zayıflatabilir. Dikey yaşamda komşuların birbirine yakın yaşaması, mahremiyet ihlâli endişesi de yaratabilir. Bu, güvensizlik ve mesafeli ilişkilere yol açabilir. Gürültü, park yeri veya ortak alan kullanımı gibi konular, komşular arasında anlaşmazlıklara neden olabilir. Bu tür çatışmalar huzursuzluk yaratabilir.
Dikey yaşam ve komşuluğun toplum huzuruna etkisini düşündüğümüzde, bu durum toplumsal huzur için olumlu katkılar olarak sağlıklı komşuluk ilişkileri, bireylerin yalnızlık hissini azaltır ve sosyal destek ağları oluşturur. Komşular arasında güven ve yardımlaşma, toplumda barışçıl bir ortam yaratır. Örneğin, komşuların birbirine küçük yardımlarda bulunması (alışveriş yapma, çocuk bakımı) toplumsal dayanışmayı artırır.
Tabiî huzursuzluğun riskleri de mevcuttur; zayıf veya çatışmalı komşuluk ilişkileri, bireyler arasında gerginlik yaratabilir. Bu, özellikle dikey yaşamın yoğun ve stresli doğasıyla birleştiğinde toplumsal huzuru olumsuz etkileyebilir. Günümüzde kaybolan komşuluk ilişkilerini güçlendirmek için apartman veya site yönetimleri, piknik, spor turnuvaları veya kültürel etkinlikler gibi komşuları bir araya getirecek aktiviteler düzenleyebilir, iletişim grupları veya duyuru panoları gibi platformlar kurarak komşular arasında bilgi paylaşımını ve dayanışmayı kolaylaştırabilir, komşuların birbirinin mahremiyetine ve ihtiyaçlarına saygı göstermesini sağlayarak çatışmaları azaltabiliriz. Bu, güven ortamı oluşturur.
Toplumsal huzurun inşâsı için mahallenin huzuru şart
Yeni yaşam düzeni yani dikey yaşam, komşuluk ilişkilerini yeniden şekillendirirken hem fırsatlar, hem de zorluklar sunar. Sağlıklı komşuluk bağları, dikey yaşamın getirdiği yalnızlaşma ve stresle başa çıkmada önemli bir rol oynar. Komşular arasında güven, saygı ve dayanışma teşvik edildiğinde, dikey yaşam toplum huzuruna olumlu katkılar sağlar. Ancak bu bağların zayıf olduğu durumlarda bireysellik ve çatışmalar huzursuzluk yaratabilir. Bu nedenle komşuluk ilişkilerini güçlendirecek adımlar, modern şehirlerde huzurlu bir yaşam için kritik öneme sahiptir.
Toplumda asayişi tehdit eden alışkanlıklar, davranışlar ve riskler, sosyal düzeni bozarak huzursuzluk ve güvensizlik yaratabilir. Meselâ alkol, uyuşturucu veya sentetik madde kullanımı, bireylerin kontrol kaybına ve agresif davranışlara yol açabilir. Bu da hırsızlık, şiddet veya trafik kazaları gibi suçları tetikleyebilir, toplumda korku ve güvensizlik artar, aile yapısı zarar görür.
Aile içi şiddet, sokak kavgaları veya siber zorbalık, bireyler ve gruplar arasında çatışma yaratır; sosyal bağları zayıflatır, topluluklarda güven ortamını azaltır. Aşırı hız, alkollü araç kullanımı veya yaya geçitlerine saygısızlık, kazalara ve can kayıplarına neden olabilir. Toplumda kaos ve güvenlik endişesi oluşturur. Ev veya iş yeri hırsızlığı, siber dolandırıcılık veya sahtecilik, maddi ve manevi zararlara yol açabilir. Bireylerin mal güvenliğine yönelik tehdit, toplumsal huzuru bozar.
Etnik, dinî veya siyâsî farklılıklara dayalı ötekileştirme, nefret söylemi veya ayrımcı davranışlar, toplumda gerginliği arttırır, sosyal uyum zarar görür. Gece yüksek sesle müzik çalma, çöp atma veya kamu alanlarını kirletmek de toplumsal huzura kasteden eylemlerdendir. Komşuluk ilişkilerini bozar, yaşam kalitesini düşürür. Kimlik hırsızlığı, hack veya sosyal medyada taciz olayları, bireylerin mahremiyet ve güvenliğini tehdit altına sokar.
Zaten maalesef asayişi tehdit eden risklerle beraber yaşıyoruz. Öyle ya, içinde bulunulan durum kötüye kullanılırsa işsizlik veya yoksulluk, suç oranlarını artırabilir. Bilinçsiz bireyler suç ve zararlı alışkanlıklara daha yatkın olabilirler. Kolluk kuvvetlerinin veya yerel yönetimlerin zayıf denetimi de suçların artmasına yol açabilir. Yahut sosyal medya veya oyun bağımlılığı, gençlerde agresif davranışları tetikleyebilir. Dikey yaşamın yoğunluğu, bireyler arasında çatışmayı artırabilir. Yıllar içerisinde kırsaldan şehirlere göç, yurtdışından gelen göçmenler, eğitim tahsili gibi sebeplerle gelen yabancılar, toplumda çok farklı sorunlara neden olmuştur, yaşayarak görüldü.
Kısaca, şehir hayatının sorunları olarak anlaşılsa da tüm yaşam yerlerinde (şiddeti farklı olmakla beraber) aynı sorunlar yaşanmaktadır. Toplumsal huzuru sağlayabilmek için bu sorunların uzlaşıyla ve hızla çözülmesi gerekmektedir. Peki, bu sorunların çözülmesi için neler yapılabilir?
Okullarda ve toplumda ahlâkî değerler, empati ve trafik kuralları gibi konularda eğitim programları düzenlenebilir. Madde bağımlılığı ve siber suçlar hakkında bilgilendirme kampanyaları yapılabilir. Polis ve jandarma gibi kolluk kuvvetlerinin etkinliği artırılıp güvenlik kameraları yaygınlaştırılabilir. Daha çok apartman ve sitede güvenlik sistemleri (kapı şifreleri, bekçi) kullanılabilir. Yerel yönetimler gençler için spor ve kültür aktiviteleri sunarak suç eğilimini azaltabilir. Suçlara caydırıcı cezalar uygulanabilir, trafik ve çevre kurallarına uymayanlara yaptırımlar artırılabilir. Siber suçlarla mücadele için daha çok uzman ekip kurulabilir. Madde bağımlıları için rehabilitasyon merkezleri yaygınlaştırılabilir, psikolojik destek sağlanabilir. Ekonomik sorun yaşayan bireylere iş ve sosyal yardım imkânları artırılabilir. Ayrıca dikey yaşam alanlarında yeşil alanlar ve sosyal mekanlar artırılmalı ve bununla beraber bireylerin stres düzeyi azaltılmalıdır. Toplu taşıma ve altyapı iyileştirilerek trafik sorunları hafifletilmelidir.
Her iyi ve kötü davranışın insanlar üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Yüce Allah, bizi İslâm ahlâkına uymayan yanlış davranışlar sergileyerek, başkalarını da yanlış davranışlara sevk ederek kötülüğün yayılmasına vesile olacak her türlü söz, fiil ve davranıştan bizleri muhafaza eylesin. Bilakis etrafımızı hayra ve hakka sevk edecek, güzel ahlâk özellikleri barındıran hayırlı ameller işlemeye muvaffak kılsın. (Âmin.)