Müslümanın Twitter ile imtihanı

Kullanıcıların birçoğundaki ideolojik körlük ve kibir öyle üst seviyede ki yalan bir haberi, çirkin bir iftirayı, haksız bir karalamayı, sırf aynı görüşte olmadığı için gerçekliğini sorgulamaya bile gerek duymadan hemen paylaşıp yayıyor. Hatta çoğu zaman gerçek ortaya çıkmasına rağmen inatla o yalanı, o iftirayı desteklemeye ve yaymaya devam ediyorlar. Özür dilemek, hata yaptığını kabullenmek, helâlleşmek çok nadir görülüyor, hatta ayıplanıyor…

SOSYAL medya, kabul etsek de, etmesek de dijitalleşen hayatımızın önemli bir parçası hâline geldi. Genci yaşlısı, hemen hemen herkesin sosyal medya plâtformlarında hesabı veya hesapları var. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, internetteki zamanımızın önemli bir kısmını bu plâtformlarda geçiyoruz.

Sosyal medya günümüzde insanlar arasında iletişim kurmanın, takipleşmenin, haberleşmenin, bilgi edinmenin ve gündemi takip etmenin en etkili, hızlı ve kolay yolu.

Sosyal medya plâtformları, sağladığı imkânlar kadar sebep olduğu sıkıntılar yüzünden artıları ve eksileri ile tartışılmaya devam ediliyor. Hızlı bilgi edinme, basit ve kolay kullanım, sansürsüz ve özgür paylaşım imkânları, farklı kaynaklardan bilgi edinebilme, gündemi takip etme, anlık durum paylaşabilme, gelişmeleri sıcağı sıcağına takip imkânı, sınırsız kaynağa kolay ulaşım, geniş öğrenme ve görsel eğitim olanakları gibi konular olumlu yanlarını oluştururken; manipülasyonlara ve bilgi kirliliğine gayet müsait olması, denetlenebilir, şeffaf ve güvenilir olmaması, bilgi güvenliğine ve gerçekliğine garanti sağlanamaması, dijital sosyalleşme ile aslında asosyalleşmeyi getirmesi, bireyselleşmeyi ve sorumsuzluğu arttırması gibi konular olumsuz yanları olarak karşımıza çıkıyor.

Özellikle Amerikan menşeli bir mikroblog ve sosyal ağ plâtformu olan Twitter, bu anlamda en çok tartışılan ve en çok konuşulan sosyal medya mecralarının başında yer alıyor. Twitter, kullanıcıların “tweet” olarak adlandırdıkları “kısa mesajlarını” ve/veya “fotoğraflarını” takipçileri ile paylaşabildikleri, çeşitli anahtar kelimeler veya etiketlerle herkesin görebileceği şekilde etkileşimlerini (izlenme oranlarını) arttırabildikleri bir plâtform. Dünya genelinde 340 milyon kişinin Twitter kullandığı biliniyor. Türkiye, yaklaşık 12 milyon kullanıcı ile en fazla Twitter kullanılan ülkeler sıralamasında 6’ncı sırada yer alıyor.

Twitter, diğer sosyal medya plâtformlarından farklı bir sosyal ağ. Öncelikle kullanım amacı “etkisi” ile paralel olarak zaman içinde değişmiş durumda. Plâtform ülke liderlerinden siyâsetçilere, bakanlıklardan diğer devlet kurumlarına, üniversitelerden belediyelere, büyük şirketlerden resmî ajanslara kadar hemen her kullanıcının âdeta basın açıklaması yaptığı, ânında yayın yapabildiği, gerektiğinde birilerine cevap verdiği bir mecra hâline geldi.

Siyâsetçiler dışında devlet adamları, bürokratlar, gazeteciler, aydınlar, yazarlar, sanatçılar, sporcular, akademisyenler, kısacası pek çok kişi ve kesim bu plâtformları etkin şekilde kullanıyor ve yakından takip ediyor. Bazı hesaplar milyonlarca kişi tarafından takip ediliyor. Bu hesaplarda yapılan paylaşımlar dakikalar içinde yüz binlerce ve hatta milyonlarca kişiye ulaşabiliyor.

Twitter etkileşim gücü öyle etkili ki bir tweet ile gerektiğinde milyonlarca kişiyi ânında harekete geçirme potansiyeli var. Twitter’de attığınız 140 (280) karakterlik bir mesaj ile isterseniz bir devrim başlatabilir, bir ülkeyi karıştırabilir, ekonomik bir krizi kolayca tetikleyebilirsiniz. Yine yaptığınız bir paylaşımla bir doğruyu kolayca yanlış gösterebilir, iyi bir şeyi/olayı/kişiyi kolayca kötüleyebilirsiniz. Bunun yanında, bu etkileşimin olumlu yanlarını kullanıp haksızlığa uğrayıp sesini duyuramayan mazlumların sesi olabilir, adaleti hızlandırabilir, iyiliğe, hayra ve güzelliği sebep olabilirsiniz.

Bu sebeplerle sosyal medya kullanmak, özellikle Twitter gibi bir plâtformu kullanmak, etki gücü ve bahsettiğim zayıflıkları nedeni ile ayrıca kontrol ve sorumluluk isteyen bir konu.

Bu durum; binleri, yüz binleri, hatta milyonları etkileme ve harekete geçirme gücü şeffaf olmayan, denetim ve kontrol mekanizması zayıf, manipülasyonlara ve bilgi kirliliğine açık, algı mühendisliğine müsait bu plâtformu tartışmaların odağı hâline getiriyor.

Ülkemizde Twitter, gündemi belirleyebilecek bir güce sahip. Ülke liderleri, siyâsiler ve devlet adamları basın açıklaması yerine tweet atmayı tercih ediyorlar. Yine iktidarı, muhalifi, Sağcısı, Solcusu, milliyetçisi, komünisti, Alevîsi, Sünnîsi, sanatçısı, aydını, gazetecisi, habercisi tepkilerini ve fikirlerini bu mecra ile paylaşmayı seçiyor.

Hâliyle bu plâtform da tıpkı ülkemiz gibi zaman içinde saflara ayrıştı ve kutuplaştı. Ve maalesef bu mecra da zamanla dijital faşizme, sanal bozgunculuğa ve ötekileştirmeye teslim oldu.

Twitter plâtformu, paylaşmak ve iletişim kurmak dışında daha çok çirkin tartışmaların, karşılıklı hakaret ve küfrün, aşağılamanın, edepsizliğin kürsüsü hâline geldi. Oluşturulan bot hesaplarla ve organize trol gruplarla yargısız infazların ve linçlerin yapıldığına şahit oluyoruz. İnsan şeref ve haysiyetinin kolayca ayaklar altına alındığını, iftira, yalan ve yanlış haberlerle gündem oluşturulduğunu, isimlerin veya kurumların kolayca zan altına alınıp karalanabildiğini görüyoruz.

Böyle bir plâtformu kullanmak “sağduyulu insanlar” için büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Özellikle biz Müslümanlar çok daha fazla sorumlu ve sağduyulu olmalıyız.

Son zamanlarda bazı kardeşlerimizin yaptığı paylaşımlarla bu plâtformun karanlık tarafına çekildiklerine üzülerek şahit oluyoruz. Kardeşlerimiz bu arenada sonu gelmez tartışmalara giriyor ve istemeden cehlin tuzaklarına kanıp dipsiz bataklığına düşebiliyor.

Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması sonrası geçici bir görevlendirme ile imam olarak atanan, aynı zamanda akademisyen olan bir hocamızın da bu mecrada cehlin bataklığına çekilmek istendiğine şahit olduk.

Ayasofya’nın açılmasını hâlâ sindirememiş bir muhalif güruh, hocayı linç etmek için fırsat kolluyordu. İstanbul Sözleşmesi ve faiz konularında Twitter hesabından yaptığı açıklamalar yüzünden çok eleştirildi ve siyâset yapmakla suçlandı. Bu süreçte yıprandı veya yıpratıldı. Görevinden azlini istedi ve ayrıldı.

Geçtiğimiz haftalarda kişisel düşüncelerini paylaşmaya devam etti. Muhalif güruhun temsilcisi olan isimlerin de kışkırtması ile trol ordusu harekete geçti ve hocaya saldırmaya başladılar. Kendisine sataşanlara verdiği ağır cevaplar ile bir anda yeniden gündem oldu. Tuzaklarına düştü.

Bu konuda bazı kişiler hocaya hak veriyor. Kendisine yapılan ağır hakaret ve eleştirilere uygun şekilde karşılık verdiğini düşünüyor. Bazı kişilerse, kabul etsin veya etmesin, temsil ettiği değerler itibari ile verdiği cevapların ağır olduğunu düşünüyor. Paylaşımları kişisel görüşleridir. Doğrudur, yanlıştır, eksiktir, fazladır, bunlar tartışılabilir. Kaldı ki, beyan ettiği görüşlerin ve paylaşımların birçoğuna bizler de iman ettik. Ama ben de eleştireler karşısındaki tavır ve üslûbunu ağır bulduğumu, temsil ettiği değerlere yakıştıramadığımı ifade etmek istiyorum.

Müslümanlar sosyal medya imtihanının neresinde?

Maalesef sadece Twitter değil, bizim diğer paylaşım plâtformlarını da doğru biçimde kullanabildiğimizi düşünmüyorum. Takip ettiğim çok değerli insanlar var. Ve bazen onların da bu tuzaklara düştüğünü, içi boş ve sonu gelmez tartışmalara girildiğini, bazen karşılıklı küfürleşmelere, tehditlere, adlî suç ve dâvâ konusu olacak olaylara kadar gidilebildiğine şahit oluyoruz.

Cehlin gayreti, amacı, ilmi alıp kendi bataklığına sürüklemek. Oysa ilim sabır, hoşgörü, tahammül ve yüksek gayret ister. Bana göre çoğumuz yeterli değiliz. Tartışma kültürünü bilmiyoruz. Çünkü ya bilgimiz yeterli değil, ya ilmimiz yeterli değil ya da yeterince sabrımız ve tahammülümüz yok. Yeterince hoşgörülü değiliz, gündemi takip etmiyoruz, yeterince veya hiç okumuyoruz, yeterince empati yapmıyoruz, yeterince sorgulamıyoruz.

Şunu iyi anlamak gerekli: Twitter bir ilim kürsüsü, tebliğ aracı veya tartışma oturumu plâtformu değil. Bu plâtform insanları ikna etmek, ya da tebliğ ve çağrı yapmak veya birilerine öğüt ve nasihat vermek için kullanılacak bir mecra da değil. Buradaki hesapların ve kullanıcıların büyük bir kısmı plâtformu iki amaç için kullanıyor: Birisi sevdiği, değer verdiği, aynı görüş, düşünce, ideoloji ve inançta olduğu hesapları takip edip desteklemek… Diğeri zıt görüşteki, inançtaki, düşüncedeki, ideolojideki kişileri takip edip eleştirmek…  Yani insanlar bu plâtformda sizinle aynı safta değilse öğrenmeye, dinlemeye, anlamaya asla uğraşmıyorlar.

Hatta kullanıcıların birçoğundaki ideolojik körlük ve kibir öyle üst seviyede ki yalan bir haberi, çirkin bir iftirayı, haksız bir karalamayı, sırf aynı görüşte olmadığı için gerçekliğini sorgulamaya bile gerek duymadan hemen paylaşıp yayıyor. Hatta çoğu zaman gerçek ortaya çıkmasına rağmen inatla o yalanı, o iftirayı desteklemeye ve yaymaya devam ediyorlar. Özür dilemek, hata yaptığını kabullenmek, helâlleşmek çok nadir görülüyor, hatta ayıplanıyor.

Velhasıl, böyle bir plâtformda yazmanın, fikir beyan etmenin, eleştirilere karşılık vermenin yolu bu gerçekleri iyi anlamaktan ve buna göre davranmaktan geçiyor. Sabırlı değilsen, ağır da olsa eleştirilere tahammülün yoksa, en önemlisi cehl ile uğraşmanın ilmini bilmiyorsan, bu mecrada yazmak, paylaşım yapmak bence uygun değil. Hele bazı değerleri, kişi ve kurumları temsil ediyorsan çok daha dikkatli olmak zorundasın.

Müslüman tebliğ yapmasın mı? İyiliği emredip kötülüğe engel olmasın mı? Elbette olsun, olmalı, olacak; ancak cehl ile uğraşmanın ilmini iyi öğrenmek, bilmek lâzım. Eleştirilere öyle güzel cevap vereceksin ki insanlar bu cevaplardan bile bir şeyler öğrenecekler. Öyle güzel bir cevap vereceksin ki zekânı ve aklını görüp “ne derlerse desinler”, seni küfür ve kavga bataklığına çekemeyeceklerini anlayacaklar. Cevaplarınla onları utandıracaksın; tabiri caizse, çıktıkları deliklere geri dönecekler.  

Kötülüğü iyilikle, güzellikle ve sabırla savacaksın. Bakınız, Rabbimiz cehl ehli yobazlarla mücadele için şöyle emrediyor:

“Rahmân’ın kulları ise öyle kimselerdir ki, yeryüzünde tevazu ve vakar içinde yürürler; cahiller onlara bir lâf attıkları zaman, ‘Selâm, Allah selâmet versin’ derler, geçerler.” (Furkan, 63)

“İşte (baskılara karşı) sabretmelerinden ötürü onlara mükâfatları iki defa verilecektir. Onlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar. Onlar boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve ‘Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size. Esen kalın. Bizim cahillerle işimiz yok’ derler.” (Kasas, 54-55)

Onlar öğrenmek, anlamak ve dinlemek için değil, saldırmak, hakaret etmek, küçük düşürmek için geliyorlar. Münakaşa ve kavga konusunda tecrübeliler. Bazılarının zaten işi sadece bu. Onların üslûbu ile cevap vermek, onların küfür inadını daha da arttırmaktan öteye gitmeyecektir. Bizim vazifemiz hakkı ve hakikati bildirmek, ilân etmektir. Sonrası için bize düşen sadece hidayet dilemek ve akıbetleri konusunda duâ etmektir.