MÜSLÜMAN olduğunu söylemekle Müslümanca yaşamak arasında çok büyük bir fark vardır. Allah’ın istediği ise Müslümanca yaşamaktır. Peki, her milletin geleceği olan “gençlik” ile ilgili gerek ebeveynlerin, gerekse devlet aklının tasavvuru nasıl olmalıdır?
Gençlik, insan hayatının en kritik anıdır. Bu dönemde insan hayırda da, şerde de büyük mesafeler alabilir. Gençlik, kontrolsüz ve gelişigüzel geçirilen bir dönemin adı olmamalıdır.
Malûm, günümüzde ahlâkî çöküntü had safhaya ulaştı. Ahlâktan çok ahlâksızlığın ön plâna çıktığı yaşayış tarzları gündemi meşgul ediyor. Gençler dinî duyarlılık kazanmamış iseler ahlâkî konularda problemleri olur. İçki, kumar, uyuşturucu, zina, hırsızlık, kapkaç gibi kötü alışkanlıklar edinirler. Ayrıca stres, panik atak, depresyon, ruhsal bunalım ve sürekli tatminsizlik gibi sorunlar bu çağın hastalıkları olarak görülmektedir.
Gençliğin hazine değerinde görülmesi isabetli bir düşüncedir. Zira gençlik çağı, insan ömrünün en güçlü, en verimli ve en dinamik dönemidir. Gelişmeler ve toplumsal hâdiselerle alâkadar olma hususunda gençler daha hassas olabilmektedir. Örneğin adalet, eşitlik, özgürlük gibi değerleri savunmada, bireysellikten çok toplumun ortak çıkarlarını düşünmede genel olarak gençlerin daha aktif oldukları görülmektedir. Bu sebeple her toplum iyi eğitilmiş, ilim ve irfanla donatılmış gençliğe muhtaçtır. Çünkü gençlik, toplumun geleceğidir.
Her toplum, kendi geleceğini güvence altına alacak, kendi değerlerini yüceltecek ve geliştirecek fertler yetiştirmeyi önemsemek durumundadır. Ruhen ve bedenen sağlıklı genç nesiller, Kur’ân’ın çağlar üstü mesajlarına bağlı yetiştikleri ölçüde toplumları için güç kaynağı olacak, insanlık böylece huzurlu olacaktır. Yani Kur’ân ile iletişimleri sağlıklı olan, istikamet üzere yetişen gençlik aile, millet ve tüm insanlık için huzur ve mutluluk kaynağıdır.
İlâhî mesajları dikkate almadan yetişen gençliğinse fert ve cemiyet açısından çeşitli zararları olabilmektedir. Dolayısıyla gençliğin, Kur’ân’ın mesajlarını, özellikle Kur’ân’da hayatlarından kesitler sunulan genç şahsiyetleri iyi tanımaları, o şahsiyetlerin yaşadıkları olaylardan dersler çıkarmaları ve bunları örnek alarak yetiştirilmeleri elzemdir. Zira Kur’ân, kendisine hakkıyla tâbi olan müminleri en doğru olana iletir. Bireysel ve toplumsal hayatta saygıya, aşırılıklardan uzak durmaya ve ölçülü olmaya sevk eder. Böylece dünya ve ahirette gerçek mutluluğa eriştirir: “Şüphesiz ki bu Kur’ân, en doğru yola iletir; iyi davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” (İsra, 9)
Peki, gençliği bekleyen tehlikeler nelerdir?
Dinî etkinin zayıflaması, ahlâkî çöküntüye ve çeşitli menfiliklere/olumsuzluklara sebep olmaktadır. Allah-u Teâlâ şöyle buyurur: “Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki bunlar namazı bıraktılar, nefislerinin (kötü) arzularına uydular. Bu yüzden ileride azgınlıklarının cezasını çekecekler.” (Meryem, 58)
Dinî değerlerimize uygun davranışlar sergileyemeyen kimseler için her arzu ve tutku, her türlü ideoloji, cinsellik, moda, gösteriş, aşırı tüketim, eğlence, zina, alkol, uyuşturucu ya da birtakım sapık inançlar (ateizm, deizm ve nihilizm gibi din karşıtı akımlar) ve düşünceler gençlerimizin hayatını bütünüyle kuşatmaktadır. Günümüz gençliğinin en önemli sorunu, yaratılış gayesinden habersiz olmalarıdır.
Gençlik, bir nevi belirsizlik, arayış ve şekillenme dönemidir. Gençler arasında yaygın olarak kullanılan, “Hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun”, “Atın ölümü arpadan olsun”, “Gençliğini yaşayacaksın” gibi sözler, kural tanımazlıklarını meşrulaştırmaya yönelik olumsuz beyanlardır.
Gençlik aşk, para, zevk, eğlence ve top peşinde koşmakta ve bunlarla kendini ispatlama çabasındadır. Zira insana verilen ömür, geri dönüşümü olmayan bir fırsattır. Yaratılış gayesinden uzak ve sorumsuzca bir hayat yaşayan gençler, kötü ve zararlı alışkanlıklar edinmektedirler. Böylece hem kendilerine, hem de başkalarına zarar vermektedirler. Çünkü düzenli çalışma, ana-babaya, büyüklere ve çevreye saygı, hoşgörü, sabır ve yardımlaşma, Allah, Peygamber ve insan sevgisi, kurallara uyma, doğruluk, inanç, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olma bilinci, güzel erdemler bu dönemde kazanılır.
Gençlik; çalışıp kazanma, evlenip aile kurma, insanlara yararlı olma ve Allah’a ibadet etme bakımından hayatın en verimli çağıdır. Arzulanan gençlik nasıl olmalıdır? Bu sorunun cevabı ise Kur’ân’ın ışığında ve Nebevî formüldedir.
(Devam edecek…)