Muslukların Fatihi

Meral Apla, Ekrem Başgan’ı Fatih Sultan Mehmed Han’a bile benzetti, baksanıza! Fethi, şehrin kapılarını açmak değil de musluk açmak sanıyor ellaam. Bu kadar millet yanılıyor olamaz ya! Bunca rezilliğe rağmen her şey -hâlâ- çok güzelse, bunun tek açıklaması var: Bizim estetik ve güzellikten anladığımız, farklı şeyler…

HAKLARINI teslim etmek lâzım, sözlerinin eri çıktılar.

Plânları, projeleri yoktu ama “her şey çok güzel olacaktı” ve vaatleri herkesi kucaklamaktan ibaretti.

Söylediklerini yaptılar ve her şey çok güzel oldu İstanbul’da ve dahi Ankara’da.

İzmir’den bahsetmeye gerek yok zâten, orada yıllardır her şey çok güzel. Hâllerinden memnunlar.

İstanbul caddelerinde, meydanlarında, hâttâ Boğaz köprülerinde arıza yapmış, kenara çekmiş ve dörtlülerini yakmış otobüsler, metrobüsler görmek vaka-i âdiyeden artık.

Başta yolcular “Elimize mi yapışacak?” diye koca koca otobüsleri itiyor, şoförler de o koca koca otobüsleri vurdurarak çalıştırmaya gayret ediyorlardı.

Şimdi Ekrem Başgan, halkın bu eğlencesini elinden aldı maalesef ve otobüs itmeyi yasakladı. Şık durmuyormuş.

Orta refüjde ya da kaldırımda asılı kalan otobüsleri sallayarak kurtarmaya çalışmak İstanbulluların yeni eğlencesi şu aralar.

Yanan otobüsleri mi ararsın, su kaynatanları mı, eceliyle arıza yapanı mı? Bunlara vatandaşın yapacak bir şeyi yok artık. Kenardan manzarayı izliyor ve bir sonraki otobüsün gelmesini bekliyor. Çok eğleniyoruz anlayacağınız çok!

Yeniler bilmez, eskiler de unutmuştur muhtemelen; İETT’nin açılımı “İneklik Etme Taksi Tut” idi bizim zamanımızda. İETT demek, zulüm demekti. EGO’nun açılımı da “Erken Gelen Oturur” idi, geç gelenler de balık istifi ayakta…

Şimdilerde otobüs ve metro duraklarında bile insanlarımız balık istifi. Kucaklaşalım, muhabbetimiz pekişsin.

Otuz yıl öncesine döndük yeniden. Nostalji iyidir çoğu zaman.

Çok güzel oldu her şey çok!

Nakit para basan, öyle aman aman personel masrafı da olmayan İSPARK, 150 milyon lira zarardaymış elan. Yakında konkordato da geliyormuş. Gözümüz aydın!

Duyduğuma göre İSPARK otoparklarının arsa sahiplerinin Kandil’den oğulları gelmiş, arsa kiralarına zam yapmış. O yüzden İSPARK zarar ediyormuş. Ekrem Başgan’ın kabahati yok yani.

İSPARK’ta da her şey çok güzel oldu anlayacağınız.

Duyduk ki, kuyu suyunu “Hamidiye Su” diye satmaya başlamış Ekrem Başgan. Böylece açılan kuyunun bir marka değeri olmuş. Süper fikir!

Gerçi Hamidiye damacanalarına basılan suyun kontrolleri, tahlilleri yapılamıyormuş, damacanalar dezenfekte edilemiyormuş ama dert değil.

Dağın başındaki kuyu suyunun kim ve nasıl ölçecek şimdi PH’ını, sertliğini, kalsiyumunu, manganezini? Kim dezenfekte edecek damacanaları? Uzun iş vesselâm, bas geç! Doldur gelsin!

Her şey çok güzel oldu çok! Öyle böyle değil!

İBB’nin kontrolündeki hayvan barınaklarında hayvanların durumu da içler acısı. Kaybolan -ya da ne bileyim, itlâf edilen- atlardan bahsetmeyeyim bile.

Barınaklara pislikten, hastalıktan, mikroptan girilmiyor. Hayvanlar pislik içerisinde ölüme terk edilmiş durumda.

Daha geçen gün sosyal medyada paylaşılan bir videoda kısırlaştırılmış ama henüz tedavisi tamamlanmadan sokağa salınan bir köpekcağız -kusura bakmayınız ama- bağırsakları sarkmış şekilde dolaşıyordu. Ölmek için uygun bir yer arıyordu kendine.

On yıllar sonra hayvanlara hayvan oldukları hatırlatıldı İBB tarafından. Hayvana da ancak bu şekilde muamele edilir, öyle değil mi?

Anlayacağınız, İBB’nin hayvan barınaklarında da her şey çok güzel oldu.

Boğaz ve Marmara’daki musilaj, Haliç’teki pislik ve koku başlı başına bir güzellik zâten.

İSKİ, İstanbul’un on altı adet arıtma tesisine ihtiyacı olduğunu söylüyor. Demek ki Ekrem Başgan, daha on altı adet “temel atmama töreni” yapacak. Ağaçlar yapraklarıyla çılgınca alkışlayacaklar.

Bu arada, benden duymuş olmayın, İSKİ de konkordatonun kıyısında dolaşıyormuş. Battı batacak!

Olsun, yine de her şey çok güzel olacak.

İstanbul’un neresinden tutsan elinde kalıyor ama seçmen gayet memnun. Bırakınız seçmeni, büyükşehirlerin belediye başganları bile ilâç niyetine bir iki proje/icraat sayamıyorlar.

Ama her şey gayet güzel. Hâttâ Meral Apla, Ekrem Başgan’ı Fatih Sultan Mehmed Han’a bile benzetti, baksanıza! Fethi, şehrin kapılarını açmak değil de musluk açmak sanıyor ellaam.

Bu kadar millet yanılıyor olamaz ya! Bunca rezilliğe rağmen her şey -hâlâ- çok güzelse, bunun tek açıklaması var: Bizim estetik ve güzellikten anladığımız, farklı şeyler…

Sonuçta bu kitle de yıllardır yapılan yolları, köprüleri, havaalanlarını, tünelleri, tüp geçitleri, hastaneleri, üniversiteleri, İHA, SİHA, Akıncı’yı, Altay tankını, Atak helikopterini, yerli otomobili estetik bulmuyor.

Güzellik gerçekten göreceli bir kavram. Yapacak bir şey yok. Bu saatten sonra insanların estetik anlayışlarını değiştirecek hâlimiz yok ya…

Gönül bu işte, nereye konacağı belli olmaz, bilirsiniz.

Kalınız sağlıcakla efendim…