HAKLARINI teslim etmek lâzım,
sözlerinin eri çıktılar.
Plânları,
projeleri yoktu ama “her şey çok güzel olacaktı” ve vaatleri herkesi
kucaklamaktan ibaretti.
Söylediklerini
yaptılar ve her şey çok güzel oldu İstanbul’da ve dahi Ankara’da.
İzmir’den
bahsetmeye gerek yok zâten, orada yıllardır her şey çok güzel. Hâllerinden
memnunlar.
İstanbul
caddelerinde, meydanlarında, hâttâ Boğaz köprülerinde arıza yapmış, kenara
çekmiş ve dörtlülerini yakmış otobüsler, metrobüsler görmek vaka-i âdiyeden
artık.
Başta
yolcular “Elimize mi yapışacak?” diye koca koca otobüsleri itiyor, şoförler de
o koca koca otobüsleri vurdurarak çalıştırmaya gayret ediyorlardı.
Şimdi
Ekrem Başgan, halkın bu eğlencesini elinden aldı maalesef ve otobüs itmeyi
yasakladı. Şık durmuyormuş.
Orta
refüjde ya da kaldırımda asılı kalan otobüsleri sallayarak kurtarmaya çalışmak
İstanbulluların yeni eğlencesi şu aralar.
Yanan
otobüsleri mi ararsın, su kaynatanları mı, eceliyle arıza yapanı mı? Bunlara
vatandaşın yapacak bir şeyi yok artık. Kenardan manzarayı izliyor ve bir
sonraki otobüsün gelmesini bekliyor. Çok eğleniyoruz anlayacağınız çok!
Yeniler
bilmez, eskiler de unutmuştur muhtemelen; İETT’nin açılımı “İneklik Etme Taksi
Tut” idi bizim zamanımızda. İETT demek, zulüm demekti. EGO’nun açılımı da
“Erken Gelen Oturur” idi, geç gelenler de balık istifi ayakta…
Şimdilerde
otobüs ve metro duraklarında bile insanlarımız balık istifi. Kucaklaşalım,
muhabbetimiz pekişsin.
Otuz
yıl öncesine döndük yeniden. Nostalji iyidir çoğu zaman.
Çok
güzel oldu her şey çok!
Nakit
para basan, öyle aman aman personel masrafı da olmayan İSPARK, 150 milyon lira
zarardaymış elan. Yakında konkordato da geliyormuş. Gözümüz aydın!
Duyduğuma
göre İSPARK otoparklarının arsa sahiplerinin Kandil’den oğulları gelmiş, arsa
kiralarına zam yapmış. O yüzden İSPARK zarar ediyormuş. Ekrem Başgan’ın
kabahati yok yani.
İSPARK’ta
da her şey çok güzel oldu anlayacağınız.
Duyduk
ki, kuyu suyunu “Hamidiye Su” diye satmaya başlamış Ekrem Başgan. Böylece
açılan kuyunun bir marka değeri olmuş. Süper fikir!
Gerçi
Hamidiye damacanalarına basılan suyun kontrolleri, tahlilleri yapılamıyormuş,
damacanalar dezenfekte edilemiyormuş ama dert değil.
Dağın
başındaki kuyu suyunun kim ve nasıl ölçecek şimdi PH’ını, sertliğini,
kalsiyumunu, manganezini? Kim dezenfekte edecek damacanaları? Uzun iş vesselâm,
bas geç! Doldur gelsin!
Her
şey çok güzel oldu çok! Öyle böyle değil!
İBB’nin
kontrolündeki hayvan barınaklarında hayvanların durumu da içler acısı. Kaybolan
-ya da ne bileyim, itlâf edilen- atlardan bahsetmeyeyim bile.
Barınaklara
pislikten, hastalıktan, mikroptan girilmiyor. Hayvanlar pislik içerisinde ölüme
terk edilmiş durumda.
Daha
geçen gün sosyal medyada paylaşılan bir videoda kısırlaştırılmış ama henüz
tedavisi tamamlanmadan sokağa salınan bir köpekcağız -kusura bakmayınız ama-
bağırsakları sarkmış şekilde dolaşıyordu. Ölmek için uygun bir yer arıyordu
kendine.
On
yıllar sonra hayvanlara hayvan oldukları hatırlatıldı İBB tarafından. Hayvana
da ancak bu şekilde muamele edilir, öyle değil mi?
Anlayacağınız,
İBB’nin hayvan barınaklarında da her şey çok güzel oldu.
Boğaz
ve Marmara’daki musilaj, Haliç’teki pislik ve koku başlı başına bir güzellik zâten.
İSKİ,
İstanbul’un on altı adet arıtma tesisine ihtiyacı olduğunu söylüyor. Demek ki
Ekrem Başgan, daha on altı adet “temel atmama töreni” yapacak. Ağaçlar
yapraklarıyla çılgınca alkışlayacaklar.
Bu
arada, benden duymuş olmayın, İSKİ de konkordatonun kıyısında dolaşıyormuş.
Battı batacak!
Olsun,
yine de her şey çok güzel olacak.
İstanbul’un
neresinden tutsan elinde kalıyor ama seçmen gayet memnun. Bırakınız seçmeni,
büyükşehirlerin belediye başganları bile ilâç niyetine bir iki proje/icraat
sayamıyorlar.
Ama
her şey gayet güzel. Hâttâ Meral Apla, Ekrem Başgan’ı Fatih Sultan Mehmed Han’a
bile benzetti, baksanıza! Fethi, şehrin kapılarını açmak değil de musluk açmak
sanıyor ellaam.
Bu
kadar millet yanılıyor olamaz ya! Bunca rezilliğe rağmen her şey -hâlâ- çok
güzelse, bunun tek açıklaması var: Bizim estetik ve güzellikten anladığımız, farklı
şeyler…
Sonuçta
bu kitle de yıllardır yapılan yolları, köprüleri, havaalanlarını, tünelleri,
tüp geçitleri, hastaneleri, üniversiteleri, İHA, SİHA, Akıncı’yı, Altay
tankını, Atak helikopterini, yerli otomobili estetik bulmuyor.
Güzellik
gerçekten göreceli bir kavram. Yapacak bir şey yok. Bu saatten sonra insanların
estetik anlayışlarını değiştirecek hâlimiz yok ya…
Gönül
bu işte, nereye konacağı belli olmaz, bilirsiniz.
Kalınız
sağlıcakla efendim…