Müsilaj ve denizhıyarları

Ajansın, bu krizi fırsata çevirme konusunda çalışması da takdire şayan doğrusu. Kanal İstanbul yapılırsa Karadeniz’in suyu Marmara Denizi’ni daha çok kirletirmiş ve tamamen öldürürmüş. Vay anasını! Sanırsınız, İstanbul Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne Karadeniz’in suyu gelmiyor. Ulan -yine affedersiniz- Boğaz akıntısı olmasaydı Marmara çoktan ölmüştü denizhıyarı! Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde -içine ettiğiniz- Haliç’i nasıl temizledi sanıyorsun? Karadeniz’den su basarak...

NEYMİŞ efendim, “Deniz temizleniyor diye tören mi yapılırmış?”… Böyle diyor etkisiz birim eleman. Birader, Ekrem Başkan “temel atmama töreni” yaparken, ağaçlarla birlikte sen de alkışlıyordun çılgınca, unuttun mu?

Bir şey yapmamak için tören yapılırken iyiydi de koca denizi kurtarmak için yapılan küçük bir törencikten mi rahatsız oldun? Canım ya, kıyamam.

Ne diyordu o “temel atmama töreninde” Ekrem Başkan’ın, hatırladın mı? Ben hatırlatayım: “Arkadaşlarımız önceki dönemde başlatılan projeleri araştırıyorlar. Bunu da araştırdılar. Böyle bir arıtma tesisine gerek yok. Projeyi durdurduk. Böyle birçok projeyi durdurduk.”

Ekrem Başkan’ın gereksiz bulup durdurduğu birkaç proje daha sayayım istersen… Yüzde sekseni tamamlanmış metro hatları hafriyatla dolduruluyor elan.

Yüzde yetmişi bitmiş olan Levazım Tüneli ise kaderine terk edilmiş durumda.

Yapımı tamamlanmış koca hastanenin üç beş adımlık bağlantı yoluna asfalt dök(e)meme de başlı başına bir belediyecilik başarısıdır!

Allah’tan, Ekrem Başkan gelene kadar Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İstanbul Havaalanı tamamlanmıştı. Yoksa Ekrem Başkan’ın “arkadaşları” bu yatırımlar için de “Gerek yok” derlerdi kesin.

Oysa tarihî çeşmeye takılan 6 bin liralık musluk önemli bir projeydi elbette ve elbette “Musluk takma törenini” hak etmişti. Törende dağıtılan 70 bin liralık hediyelik maketler de israf sınıfına girmez kesinlikle.

İşte yeni tip vizyoner (!) belediyecilik anlayışı!

Allah’tan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum o kadar vizyoner değil de “Marmara Denizi Eylem Plânı”nı başlattı. Hükûmet, mevcut müsilaj probleminin belediyenin -daha doğrusu Ekrem Başkan’ın- insafına ya da inisiyatifine bırakılamayacağını biraz geç de olsa anladı.

Bu eylem plânı Caddebostan Sahili’nde başlatılırken de küçük çaplı bir tören düzenlendi. Elemanı rahatsız eden tören bu işte!

Eylem plânı çerçevesinde denizden toplanan müsilaj miktarı (Ekrem Başkan’ın el kepçesi ile toplattıklarını da sayarsak) an itibariyle bin tonu geçti. Hükûmet ve Bakanlık canhıraş denizi temizleyedursun, ajans da İmamoğlu’nu aklamak paklamak için yoğun çaba içerisinde.

Müsilajın nedeni sadece kirlilik değilmiş. Denizdeki aşırı ısınma ve durgunluk da müsilaja sebebiyet verirmiş.

Sanırsınız Marmara Denizi yirmi dereceydi de birden kırk dereceye çıkıverdi. Ulan -affedersiniz- aylardan Haziran oldu, daha havalar ısınmadı bir türlü; başka bahane bulamadınız mı?

Elbette buldular: Denizhıyarları...

Güya denizhıyarları (veya deniz patlıcanları) denizi temizliyorlarmış, Denizcilik Bakanlığı da denizhıyarlarının bilinçsizce avlanmasına izin vermiş. Bu yüzden müsilaj oluşmuşmuş. Okuyucularını hıyar yerine koymayı alışkanlık hâline getirmiş Yılmaz Özdil’in yalancısıyım...

Bir kere insanları hıyar yerine koymadan önce şuna karar verelim: Müsilajın nedeni kirlilik mi, değil mi? Kirlilikse, öncelikle “Gerek yok” diye projesi durdurulan arıtma tesisi için iki kelâm ediniz lûtfen. Ayrıca iki yıldır toplam arıtılmış su miktarı düşen mevcut arıtma tesislerinin neden doğru düzgün çalıştırılamadığını sorgulayın. Denizin temizlenmesini denizhıyarlarından beklemeyin, denizin kirlenmesini önleyin evvelâ. Eminim, Ekrem Başkanınız bu konuda en az denizhıyarları kadar marifetlidir.

Hoş, daha üç beş ay önce felâket “Geliyorum!” demiş, Haliç pisliğe gömülmüştü de pet şişeleri, naylon poşetleri, ambalajları, kola kutularını, hatta su üzerinde yüzen kanalizasyon artıklarını “Bunlar alg” diye itelemeye çalışmıştınız.

Ekrem Başkan’a ne kadar teşekkür etsek azdır. İstanbul sakinleri iki sene içerisinde algler ve müsilaj konusunda bilgi sahibi oldu sayesinde. Bakalım sırada öğrenecek nelerimiz var.

Ajansın, bu krizi fırsata çevirme konusunda çalışması da takdire şayan doğrusu. Kanal İstanbul yapılırsa Karadeniz’in suyu Marmara Denizi’ni daha çok kirletirmiş ve tamamen öldürürmüş. Vay anasını!

Sanırsınız, İstanbul Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne Karadeniz’in suyu gelmiyor. Ulan -yine affedersiniz- Boğaz akıntısı olmasaydı Marmara çoktan ölmüştü denizhıyarı! Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde -içine ettiğiniz- Haliç’i nasıl temizledi sanıyorsun? Karadeniz’den su basarak...

Üfür üfürebildiğin kadar. Kitle müsait…

Ne de olsa müsilaj ortaya çıkınca çevreciler, adanın atları katledilince hayvan severler, Nişantaşı’nda başörtülü kadın darp edilirken mor halkalılar tam siper oluyorlar, gıkları çıkmıyor. 

Denizhıyarından bile cacık olur da bu zihniyetten bir cacık olmaz. Siz bu kafayla devam edin bakalım. Bir sonraki -maazallah- felâkette görüşürüz…

Kalınız sağlıcakla efendim.