NEYMİŞ efendim, “Deniz
temizleniyor diye tören mi yapılırmış?”… Böyle diyor etkisiz birim eleman.
Birader, Ekrem Başkan “temel atmama töreni” yaparken, ağaçlarla birlikte sen de
alkışlıyordun çılgınca, unuttun mu?
Bir
şey yapmamak için tören yapılırken iyiydi de koca denizi kurtarmak için yapılan
küçük bir törencikten mi rahatsız oldun? Canım ya, kıyamam.
Ne
diyordu o “temel atmama töreninde” Ekrem Başkan’ın, hatırladın mı? Ben hatırlatayım:
“Arkadaşlarımız önceki dönemde başlatılan projeleri araştırıyorlar. Bunu da
araştırdılar. Böyle bir arıtma tesisine gerek yok. Projeyi durdurduk. Böyle birçok
projeyi durdurduk.”
Ekrem
Başkan’ın gereksiz bulup durdurduğu birkaç proje daha sayayım istersen… Yüzde
sekseni tamamlanmış metro hatları hafriyatla dolduruluyor elan.
Yüzde
yetmişi bitmiş olan Levazım Tüneli ise kaderine terk edilmiş durumda.
Yapımı
tamamlanmış koca hastanenin üç beş adımlık bağlantı yoluna asfalt dök(e)meme de
başlı başına bir belediyecilik başarısıdır!
Allah’tan,
Ekrem Başkan gelene kadar Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü,
İstanbul Havaalanı tamamlanmıştı. Yoksa Ekrem Başkan’ın “arkadaşları” bu
yatırımlar için de “Gerek yok” derlerdi kesin.
Oysa
tarihî çeşmeye takılan 6 bin liralık musluk önemli bir projeydi elbette ve
elbette “Musluk takma törenini” hak etmişti. Törende dağıtılan 70 bin liralık
hediyelik maketler de israf sınıfına girmez kesinlikle.
İşte
yeni tip vizyoner (!) belediyecilik anlayışı!
Allah’tan
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum o kadar vizyoner değil de “Marmara
Denizi Eylem Plânı”nı başlattı. Hükûmet, mevcut müsilaj probleminin belediyenin
-daha doğrusu Ekrem Başkan’ın- insafına ya da inisiyatifine bırakılamayacağını biraz
geç de olsa anladı.
Bu
eylem plânı Caddebostan Sahili’nde başlatılırken de küçük çaplı bir tören
düzenlendi. Elemanı rahatsız eden tören bu işte!
Eylem
plânı çerçevesinde denizden toplanan müsilaj miktarı (Ekrem Başkan’ın el
kepçesi ile toplattıklarını da sayarsak) an itibariyle bin tonu geçti. Hükûmet
ve Bakanlık canhıraş denizi temizleyedursun, ajans da İmamoğlu’nu aklamak
paklamak için yoğun çaba içerisinde.
Müsilajın
nedeni sadece kirlilik değilmiş. Denizdeki aşırı ısınma ve durgunluk da
müsilaja sebebiyet verirmiş.
Sanırsınız
Marmara Denizi yirmi dereceydi de birden kırk dereceye çıkıverdi. Ulan
-affedersiniz- aylardan Haziran oldu, daha havalar ısınmadı bir türlü; başka
bahane bulamadınız mı?
Elbette
buldular: Denizhıyarları...
Güya
denizhıyarları (veya deniz patlıcanları) denizi temizliyorlarmış, Denizcilik
Bakanlığı da denizhıyarlarının bilinçsizce avlanmasına izin vermiş. Bu yüzden
müsilaj oluşmuşmuş. Okuyucularını hıyar yerine koymayı alışkanlık hâline
getirmiş Yılmaz Özdil’in yalancısıyım...
Bir
kere insanları hıyar yerine koymadan önce şuna karar verelim: Müsilajın nedeni
kirlilik mi, değil mi? Kirlilikse, öncelikle “Gerek yok” diye projesi
durdurulan arıtma tesisi için iki kelâm ediniz lûtfen. Ayrıca iki yıldır toplam
arıtılmış su miktarı düşen mevcut arıtma tesislerinin neden doğru düzgün
çalıştırılamadığını sorgulayın. Denizin temizlenmesini denizhıyarlarından
beklemeyin, denizin kirlenmesini önleyin evvelâ. Eminim, Ekrem Başkanınız bu
konuda en az denizhıyarları kadar marifetlidir.
Hoş,
daha üç beş ay önce felâket “Geliyorum!” demiş, Haliç pisliğe gömülmüştü de pet
şişeleri, naylon poşetleri, ambalajları, kola kutularını, hatta su üzerinde
yüzen kanalizasyon artıklarını “Bunlar alg” diye itelemeye
çalışmıştınız.
Ekrem
Başkan’a ne kadar teşekkür etsek azdır. İstanbul sakinleri iki sene içerisinde
algler ve müsilaj konusunda bilgi sahibi oldu sayesinde. Bakalım sırada
öğrenecek nelerimiz var.
Ajansın,
bu krizi fırsata çevirme konusunda çalışması da takdire şayan doğrusu. Kanal
İstanbul yapılırsa Karadeniz’in suyu Marmara Denizi’ni daha çok kirletirmiş ve tamamen
öldürürmüş. Vay anasını!
Sanırsınız,
İstanbul Boğazı’ndan Marmara Denizi’ne Karadeniz’in suyu gelmiyor. Ulan -yine
affedersiniz- Boğaz akıntısı olmasaydı Marmara çoktan ölmüştü denizhıyarı!
Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde -içine ettiğiniz- Haliç’i nasıl
temizledi sanıyorsun? Karadeniz’den su basarak...
Üfür
üfürebildiğin kadar. Kitle müsait…
Ne
de olsa müsilaj ortaya çıkınca çevreciler, adanın atları katledilince hayvan severler,
Nişantaşı’nda başörtülü kadın darp edilirken mor halkalılar tam siper
oluyorlar, gıkları çıkmıyor.
Denizhıyarından
bile cacık olur da bu zihniyetten bir cacık olmaz. Siz bu kafayla devam edin
bakalım. Bir sonraki -maazallah- felâkette görüşürüz…
Kalınız sağlıcakla efendim.