BİR
reddiyede bulunacaksan, arkasında duracaksın. Sosyal medyada klavye
delikanlılığı gafletine düşüp ucuz hakaretler savuracaksan, ya yazdıklarını
silmeyeceksin ya da sonradan pişman olduysan muhataplarından özür dileyeceksin.
CHP’nin, kurulduğu günden
beri, din ve dindarla kavga içinde olduğunu biliyoruz. Kılıçdaroğlu’nun “Yanlış
yaptık” diyerek geçmişle hesaplaşma görüntüsü, çarşaflılara rozet takıp
başörtülü hanımları aday göstermesi, her gün Cuma kılan Muharrem İnce’den sonra
Yasin okuyan tekfur çıkarması bir göz boyamadan öteye geçemez.
Zira CHP’nin kemik seçmen kitlesi,
putlaştırılmış bir ataya tapan, “göklerden geldiği iddia edilen” dinlere
inanmayan, beyinleri yıkanmış bir neslin çocukları...
Ve bu neslin çocukları,
yeni nesiller yetiştiriyor, yetiştirecek…
Mücahit Avcı diye bir
zavallı delikanlı var; yeni nesil CHP’li… Adının hakkını vermekten aciz bir
“deli-kanlı”. Soyadına özenmiş de av olma ihtimâlini aklından geçirmiyor.
Mücahit, sosyal medya ve
iletişim alanlarında Kılıçdaroğlu’nun A takımında. Ağzından çıkan her söz,
paylaştığı her fotoğraf, yazdığı her mesaj partisini bağlar. İşte bu zavallı
Avcı, AK Parti Gençlik Kolları tarafından hazırlanan “Sen Kimsin?” videosunu
seyretmiş ve öyle etkilenmiş, öyle büyülenmiş, öyle özenmiş ki AK Gençliğe…
Sonra birden kendine
gelmiş de, “Neler oluyor bana! Hemen bir açığını bulmalıyım bunların” demiş.
Açmış bilgisayarını, yazmaya başlamış videoda geçen gençlere örnek gösterilen
isimleri. Wikipedia, bu araştırma için biçilmiş kaftan! Nasıl olsa hiçbir Türk
ve Müslüman için büyük methiyeler düzmez bu site. Ama varsa ufacık bir açığı
bile başlık yapar, gözüne sokar araştıranın…
Neyse, yazdığı ilk isim,
videoda ilk anılan “Mus’ab bin Umeyr”…
Malûm sitede onu anlatan
ilk cümle şudur: “İslâm Peygamberi Muhammed'in arkadaşlarındandır. Mekke’nin
en zengin ailelerinden birine mensuptu. Muhammed ondan şu sözlerle bahseder: ‘Mekke’de
Mus’ab bin Umeyr’den daha güzel giyinen, daha yakışıklı ve nimetler içinde
yüzen başka bir genç görmedim.’…”
Bizim ergen Mücahit’in
gözleri fal taşı gibi açılır. Av bulmuş avcı gibi sevinir bu bilgiye. Niye mi?
Çünkü onların zihniyetine göre Müslüman zengin olmaz, iyi giyinmez. “O hâlde
buradan vurmak gerekir ilk darbeyi” diye düşünür deli-kanlı, gerisini okumaz.
Başka kaynağa da gerek duymaz. Belki de fazlasını bulmak için okumuş,
araştırmış olabilir de işine gelmemiştir. Nasıl olsa araştırmadan inanacak bir
kitlesi var hitap ettiği.
Velhasıl, geçer klavyenin
başına ve ailesinin zenginliğinin yanına bir de şatafatı sevdiğini ekleyip, “Yaşasaydı AK Parti Gençlik Kolları Başkanı
ya da ihale takipçisi olurdu” diye yazıp çekilir kenara.
Hiçbir CHP’li araştırma
gereği duymayacağı için, Mus’ab bin Umeyr’in İslâm’ın ilk muallimi, Bedir ve
Uhud’un sancaktarı olduğunu, İslâm’ı seçerek ailesinin tüm zenginliğinden
feragat ettiğini, şehit olduğunda na’şının sarılacağı bir kefen bile
bulunamadığını bilmeyecektir. Onların aklında kalan, Hakk yolunu seçmeden önce
yaşadığı zenginlik ve şatafat olacaktır...
Elbette bu yalan, on binlerce
mesajla tekzip edildi. Deyim yerindeyse, Mücahit Avcı bizimkiler tarafından
paramparça edildi. Ergen iletişimci, bu kadar tepkiye göğüs geremeyip yaptığı
terbiyesizliği kendi sayfasından kaldırdı.
Ancak bu arada amaca
ulaşılmış oldu. Daha önce adını duymamış milyonlar bile Mücahit Avcı’yı tanıyor
artık. “Reklâmın iyisi kötüsü olmaz” derler ya, işte o hesap, kötü de olsa
tanıttı kendini.
Geçenlerde Abdurrahman
Uzun buna benzer yalan bilgilerin, biz üzerinde kafa patlatalım, yalancının
adını yayıp meşhur edelim diye özellikle servis edildiğini iddia eden güzel bir
video hazırlamıştı; herkese tavsiye ederim. Naçizane ben de İstanbul tekfuru
için benzer bir yazı kaleme almış ve onu daha fazla parlatmamak için hakkında
fazla yazı yazmamak gerektiğini ifade etmiştim. Ama bu tuzağa hepimiz düşüyoruz
maalesef.
Hâlbuki yetkili ve etkili,
hattâ mevki olarak denk birkaç isim tepkisini gösterse, milyonlara ulaşan bu
haberler ve mesajlarla yalancılar parlatılmasa daha güzel olmaz mıydı?
Özdağ’ın düşündürdükleri
Ümit Özdağ, daha
kurulmadan önce FETÖ’cülükle suçlanan, ittifak döneminde HDP ile ortak hareket
etmekle suçlanıp her defasında bu iddiaları sert üslûplarla yalanlayan İyi
Parti hakkında düşündüklerimizi doğrulayan açıklamalar yaptı.
Evet, illegal bir örgütün
legal partisiyle kol kola girmek etik olarak yanlış olsa da kanunen suç teşkil
etmez. Tamam, bir il başkanı FETÖ’cü olunca partinin de aynı terör örgütünden
yana olduğu söylenemez. Keza İstanbul İl Başkanı hakkındaki iddia, Özdağ’ın
kendi iddiası...
Ancak Meral Akşener’in
çıkıp, iddia hakkında cevap vermek yerine konuyu gündeme getiren AK Parti Grup
Başkanvekili Bülent Turan üzerinden algı yönünü değiştirme çabaları anlaşılır
gibi değildir.
Ümit Özdağ, aktif bir İyi
Parti milletvekili sıfatıyla partisine hukukî, siyasî ve de etik suçlamalarda
bulunmuş, söylediklerini -kendi çapında- delillendirmiş, bunu yaparak hem
partisini karıştırmış, hem de siyâsetin gündemine oturmayı becermiştir.
Geçmişi benim için çok da
iç açıcı olmayan Özdağ’ın söyledikleri genel çerçevede bizim bildiklerimizle
örtüşüyor olduğu için, “Doğrudur” diyebiliyoruz. Özellikle FETÖ suçlamaları,
parti içi tartışma şeklinde değerlendirilemez. İl Başkanı gerçekten FETÖ’cü
müdür, eğer öyleyse bir diyet olarak mı İstanbul teşkilâtı kendisine teslim
edilmiştir, bilemiyoruz. Ancak bunun İyi Parti’nin bir iç meselesi olmaktan
çıkıp Millî Güvenlik meselesi olarak yargıya taşınması kaçınılmazdır.
CHP’nin kiralık vekil hüllesiyle grup kuran, milliyetçilik vurgusuyla kurulup terör örgütleriyle iş tutan bu tâze partinin ömrü Ümit Özdağ’ın iddialarının arasında mı gizli, göreceğiz.