Münafık

İnsanoğlu bu, çiğ süt emmiş. Bazılarında o sütün çiğliği kalmış, bazılarında süt mayalanmış, yoğurt veya peynir olmuş. Bazısında süt kesilmiş, pelte olmuş; bazısında süt hepten bozulmuş. Ne yaparsak yapalım, mühim olan, kendi imtihanımızı hayırlı kılmak, hayır konuşmak ve gerektiğinde hayır için susmak.

“MÜSLÜMAN” kelimesi Farsça olup, Arapça “Müslim” kelimesinin çoğuludur. Müslim ise Arapça سلام kökünden gelip “sağlam olma, güvende olma, barışık olma” anlamındadır. 

“Münafık” kelimesi ise Arapça “nfḳ”  منافق kökünden gelir ve “yalancı, ikiyüzlü” sözcüğünden alıntıdır. Yine aynı kökten gelen nifāḳ نفاق ve  nafaḳ نفق  “çıkma, çıkarma” sözcüğünden türetilmiştir; “her türlü çıkıntı ve genelde bölücülük, hizipçilik” anlamlarına gelir. Fāṣiḳ فاصق  ise “doğru yoldan sapan, ahlâksız” olarak tanımlanır. 

Peki, kimlere münafık denir? Konuştuğunda yalan söyleyen, konuştuğu herkesle başka konuşan yani konuştuğu kişinin söylemlerine göre kendi konuşmasını şekillendiren kişilere, insanların arasını açmak için (ikilik çıkarma adına) her türlü riyakârlığı yapmak suretiyle nifak tohumlarını etrafa saçan insanlara “münafık” denir. 

Münafık kimsenin kalbi ile ağzının söylediği bir değildir. Yani iman ettiğini söyler ancak kalbiyle bunu tasdiklemez. Hâsılı münafıklığı “göründüğü gibi olmamak, sözünün arkasında durmamak” olarak tanımlayabiliriz. Bazı insanlara bakınca gözlemliyorsunuz bunu. Size önceden söz verip bir konu hakkında ikna ediyorlar; siz ikna olduktan sonra ise söylediklerini inkâr ediyor yahut birileri ardından kötü bir şekilde konuşuyor, onlara kendi söyledikleri hatırlatılınca da yine inkâr ediyorlar. Filhakika kendi ağızlarıyla söyleyip kendi kulaklarıyla işittiklerini inkâr ediyorlar. Yani kendi azâlarının (ağız, kulak) dahi hakkına giriyorlar. 

Kendi kelimelerine hâkim olamayıp kendi kelâmlarını yalanlıyorlar. Böyle insanlara Müslüman denir mi? İnsanların arasına nifak koyucu eylemlerde bulunup, nifak fünyelerini aramıza atıp, fitilin ateşlenmesini usulca bekliyorlar. Ateş düştüğü yeri öyle alelâde yakmıyor; yanmasını sağlayan uygun ortam, bazen bu nifak koyucular tarafından sağlanıyor. 

Kâfirlik ile müminlik arasında kalan kimse olarak tanımlanabilecek olan münafıkların kâfirlerden de aşağıda konumlanmasının nedenlerinden biri ve en önemlisi, insanları ve kendilerini kandırmak. Kendi lisanına hâkim olamayan insan neye hâkim olabilir? Kendi kelimeleriyle barışık olmayan insan kiminle barışabilir? Bir insan bir laf konuştuğunda ardında durmalı, ardında durmayacağı kelimeyi konuşmamalı. Ya düzgün söylemeli ya da düzgünce susmalı.

Peygamber Efendimizin tanımlamasıyla münafıklığın alâmeti dörttür: Birincisi, konuştuğu zaman yalan söyler. İkincisi, söz verdiği zaman yerine getirmez. Üçüncüsü, emanete hıyanet eder. Dördüncüsü, biriyle tartıştığı zaman kötü sözler sarf eder. Yani buna göre tanım, “konuştuğu yalan doğrultusunda verdiği sözleri yerine getirmeyip yerine getirmediği sözleri inkâr ettikten sonra muhatabına kötü sözler sarf ederek emanete hıyanet (söze) eden kişi” olarak birleştirilebilir. Söylediği sözle asıl niyeti başka olan insanın davranışına güvenmemek lâzım.

Neticede insanoğlu bu, çiğ süt emmiş. Bazılarında o sütün çiğliği kalmış, bazılarında süt mayalanmış, yoğurt veya peynir olmuş. Bazısında süt kesilmiş, pelte olmuş; bazısında süt hepten bozulmuş. Ne yaparsak yapalım, mühim olan, kendi imtihanımızı hayırlı kılmak, hayır konuşmak ve gerektiğinde hayır için susmak.

Öyle tuhaf ki bu dünya, bazı şeyleri kaldıramıyoruz. Ama bu dünya en nihayetinde, üzerinde olacak şeyleri kaldıramayıp kendi patlamasını sağlamayacak mı? Koskoca dünyanın bile bir sonu var. Bir patlama sonucu oluşan dünya, bir patlama sonucu son bulmayacak mı? Kıyamet, belki de bundan gelecek. Göründüğü gibi olmayan insanların sözleri, davranışları, eylemleri ve çevrelerine olan etkileriyle… Mevlâna bu konuda ne güzel söylemiş: “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!”