TAKVİMLERİN Cuma’yı
gösterdiği ilk saatlerde yayınlanacak bu yazıyı yazmak ne kadar zormuş!
Milyonların heyecanla beklediği müjdeyi öğrenmeden yazacağımız her ne olursa
olsun, gündemin çok gerisinde kalacak, eminim.
“Kara
Cuma” dayatmalarından kurtulup “müjdeli Cumalara” kavuştuk, çok şükür!
Senelerdir
Cuma namazlarının ardından konuşmayı alışkanlık hâline getiren Erdoğan, bir
randevu daha verdi bugüne. Namaz sonrası mı konuşur, başka bir plâtform mu
seçer, bilinmez. Ama İslâm’ın kutlu gününe kutlu haberlerle katkı vermeye devam
edecek inşâallâh.
Şimdi
herkes gibi biz de şansımızı deneyelim ve birkaç tahminde bulunalım…
Herkesin
beklentisi, Türkiye için ekonomik katkı sağlayacak bir müjde gelmesi yönünde.
Borsanın yükselmesi, dövizin düşmesi de bu beklentinin bir göstergesi…
Erdoğan’ın konuşmasını ve vurgularını tekrar tekrar dinleyince, ben de çok
yüksek ihtimâlle ekonomiye güç katacak bir müjde bekliyorum. Bu konuşmanın bir
enerji üretim fabrikasının açılışında yapılması da enerji endeksli bir
beklentiyi güçlendiriyor.
Aslında
güncel olaylar üzerinden gidersek, en ağırlıklı tahmin, Akdeniz’de büyük bir
enerji yatağı bulunduğu, hattâ bunun çıkarılmaya hazır olduğunun açıklanmasıdır.
Ancak çok daha önceden arama faaliyetlerinin yapıldığı Karadeniz’den gelecek
bir haber daha mantıklı duruyor şu anda. Bunun gaz ya da petrol olması fark
etmez!
Yer
altı enerji piyasasında neredeyse tamamen dışa bağımlı olan Türkiye’nin, meselâ
doğalgaz ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak bir kaynağa ulaşması bile müjde
olarak yeter de artar bize!
Farklı
bir gündem de Kovid-19 aşısı… “Rusya’nın
bulduğu aşı güvensiz, ABD daha önde, Çin de patent aldı, Almanya 2021 başında
üretecek” gibi haberlerin arasına sıkışıp kalan Türkiye’nin aşı çalışmaları
son aşamaya gelmiş, üretime başlamak için gün sayıyor olabilir. Bu da birkaç
yıl için geçerli olacak bir ekonomik müjde kabul edilebilir elbette…
Herkes
petrol ya da doğalgaza odaklanmışken, farklı bir yerden de gelebilir müjde. F-35’lerle
ilgili lehimize bir gelişme, Fransa ile Akdeniz’de ortak sondaj çalışmalarının
başlayacağı, Lozan’ın prangalarından kurtulmak için taraf ülkelerle yeniden
masaya oturulacağı gibi haberler de ekonomimize kısmî bir dinamizm sağlayabilir
ve bunların her biri, Erdoğan’ın “Yeni
bir dönem” vurgusuna uygun müjdeler olabilir.
Bazı
siyasal hamleler de bir müjde olabilir memlekete; ABD ile FETÖ elebaşının
iadesi konusunda anlaşma, Yunanistan ile 12 Ada konusunda bir uzlaşma, AB’ye
tam üyelik müzakerelerinde beklenmeyen bir gelişme, Türk Birliği’nin gerçek bir
hayatiyet kazanması gibi…
Bunlar
da kısa vadede bahar rüzgârları, uzun vadede ekonomide süper lig habercisi
olabilirler.
Tüm
silahlı gücünü ve yönetim kademesini kaybeden PKK’nın kendini feshettiği haberi
de onlarca yıldır dağa taşa gömdüğümüz milyar dolarların devletin kasasında
kalacağı hesabıyla büyük bir ekonomik müjde olur elbette.
Peki,
hiç kimsenin aklından bile geçmeyen bir müjdeyle karşımıza çıkarsa Erdoğan bu
Cuma günü?
Meselâ,
“Hazreti Süleyman’ın hazînesini, Ahit Sandığı’nı bulduk!” deyip trilyonlarca
dolarlık bir kaynağın haberini verse, nasıl olur?
Her
şey bir yana, AK Partililerin çoğu için varlığı ve sağlığı bile müjde olan
Başkan’ın ağzından çıkacaklar, mutlaka Türkiye’yi uçurmaya adaydır. Yeni
dönemin başlangıcı olacağını iddia ettiği müjdeyi, ben de vatan âşıkı milyonlar
gibi sabırsızlıkla bekliyorum.
Cuma
günü kimlerin ağlayıp sızlayacağı, kimlerin havalara zıplayacağı konusunda
kehanette bulunmaya gerek yok. Memleket için hayırlı olacak her haberde olduğu
gibi, muhalefet dışarıdaki müttefikleriyle birlikte saldırıya geçecektir, hiç
şüpheniz olmasın!
Velhasıl,
Çarşamba günü verilen müjde haberinin, beklentileri boşa çıkarmayacak bir
heybeti olacağına dair kanaatim çok yüksek. En azından, Bush’un “milenyumun
icadı” diye tanıttığı ve binmeyi bile beceremediği o gereksiz ulaşım aracındaki
hayâl kırıklığı olmayacaktır.
Ama…
Türkiye,
AK Parti döneminde büyük ekonomik yatırımlar yaptı. Ancak en büyük sıkıntı,
ekonominin en iyi olduğu günlerde bile makroekonomik verilerin ve güçlü hazîne
yapısının vatandaşın cebine yeteri kadar yansımamış olmasıydı.
Vizontele’nin
meşhur repliğidir: “Zeki Müren de bizi görecek mi?” Şimdi asıl soru şu
olmalıdır: “Müjde de bizi görecek mi?”