Muharref Tevrat’ın tezviratından maşeri vicdanın himayesine

İsrail eski Başbakanlarından Menachem Begin, “Bizim ırkımız, üstün ırktır. Biz Yahudiler bu gezegendeki ilâhî tanrılarız. Biz aşağı ırklardan, onlardan böceklerden olduğu kadar farklıyız. Aslında bizim ırkımızla kıyaslandığında diğer ırklar hayvandır; en iyi ihtimalle sığır. Diğer ırklar insan dışkısı sayılır” der. Ne ilginçtir ki, bu sözleri söyleyen Begin’e Nobel Barış Ödülü verilmiştir.

MEDENî gelişimini tamamlamış ve iletişim/bilim çağının altın dönemini yaşayan dünya, sekiz aydır karanlık çağlarda bile olmayan bir soykırımı izliyor. Milât’tan sonra 2020’li yıllardayız; bu çağda Gazze’de toplu çocuk mezarları oluşuyor, 6-8 yaşlarında çocuklar tutuklanıyor, bebekler öldürülüyor. Buna engel olmak için ne uluslararası barış örgütleri, ne de İslâm İşbirliği Teşkilâtı savaşı durdurmak için hakkı ile çalışıyor. Hatta bazı ülkelerde devlet adamları çıkıp katliamı savunuyor. 

Peygamberlerini öldüren, kutsal kitaplarını tahrif eden, Medîne Sözleşmesi başta olmak üzere tarih boyu hiçbir ahit ve anlaşmalarına sadık kalmayan, kanun ve kural tanımayan, işkence, sapkınlık ve azgınlıkta sınır tanımayan, insanlığın başına belâ olan Siyonist Yahudiler, Beni-İsrail kimdir? Kimdir bunlar? 

“Beni-İsrail” kelimesine etimolojik açıdan bakalım: “Beni” kelimesi “ibn” kökünden türeyen “oğulları” mânâsındadır. “İsrail” kelimesi ise Yahova’yı (Tanrı’yı) güreşte mağlûp ettiğini iddia ettikleri Hazreti Yakub’un ismidir. Hülâsa Beni-İsrail, “Hazret Yakub’un oğulları” demektir. Beni-İsrail için Kur’ân-ı Kerim, Âl-i İmran Sûresi’nin 21’inci ayetinde, “Şüphesiz ki Allah’ın (cc) ayetlerini inkâr eden, haksız yere peygamberlerini öldüren ve insanlar arasından adaleti emredenleri öldüren kimseler var ya, onları can yakıcı bir azapla müjdele!” der.

Beni-İsrail, Hazreti Zekeriya’yı ağaç kovuğunda, ağacı ikiye bölerek şehit etmişti. Hazreti Yahya’nın başını keserek şehit etmişlerdi. Ve yine Hazreti İsa’yı öldürmek için çarmıha germeyi istemişlerdi. Bütün insanların kendilerine hizmet için yaratıldığına inanmışlar, bu minvâlde Tevrat’a yalan ayetler eklemişler, peygamberlere iftira atmaktan çekinmemişlerdir. Kur’ân-ı Kerim Nisâ Sûresi 46’ncı ayette, “Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden saptırıyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak ‘İşittik ve karşı geldik’ diyorlar” buyurur. Bu ayette Yahudilerin peygamberlerini alaya almasından bahsedilir ve ayet, “Allah onları lânetlemiştir” ifadesiyle hitama erdirilir. 

Peki, Beni-İsrail’in tahakkümü ve yayılmacı gücü nereden geliyor? 

ABD Başkanı Joe Biden açıkça, “Siyonist olmanız için Yahudi olmanıza gerek yok. Ben Siyonist’im. İsrail olmasaydı, dünyada tek bir Yahudi bile güvende olmazdı” diyenlerden biri. Siyonistlerin dünyanın tepesinden kılcalına kadar nasıl hükmettiğini, ABD Demokratlarından Alexandria Ocasio-Cortez’in, “ABD’de siyasetçilerin Yahudi lobisinin kıskacında olduğunu, korkudan kimsenin İsrail’i eleştirmeyi göze alamadığını” söylemesinden de anlayabiliriz.

Yahudi olup da Siyonistlere karşı çıkanlar da var. O hâlde Siyonizm’i Yahudilikten ayıran nokta nedir? Siyonistler, Babil Kralı İkinci Nabukadnezar’ın yıktığı Süleyman Mabedini yeniden inşâ edip  Arz-ı Mevud’a, sonra bütün dünyaya hâkim olmak gibi bir yegâne hedefe, bunun yanında Nil’den Fırat’a kadar buradaki insanları yok etmeye kilitlenmiş ve bu ham hayâllerini de Tevrat’ı tahrif edip ayetlere dahi ekleyerek ve bunun için Allah’a iftira atmaktan hayâ etmeyen bir topluluktur: “O zaman Rab bütün milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız; sınırınız çölden ve Lübnan’dan, Fırat ırmağından Garp denizine kadar olacaktır.” (Tesniye, Bab 12)

Bu sapkın inançlarından dolayı bozgunculuk çıkaran Siyonist Yahudiler, tarih boyu gittikleri yerlerden sürülmüşlerdir. Günümüzde Holokost’u bahane ederek mağduru oynayan, Semitizm ile gözdağı veren Siyonistlerin tarihî kinleri hep diridir ve savaş ahlâkına dahi hiçbir zaman riayet etmemişlerdir. Onların ellerine güç geçince en acımasız katliamları yapmışlar, bunu da sözde “Tanrı’nın emri” diyerek sürdürmüş ve suçu Tanrı’ya yıkmışlardır: “Ve Rab onu senin eline verdiği zaman, onun her erkeğini kılıçtan geçireceksin, kadınları ve çocukları ve hayvanları ve şehirde olan her şeyi, bütün malını kendin için çapul edeceksin. Rabbin sana verdiği düşmanlarının malını yiyeceksin, şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın, tamamen yok edeceksin.” (Tesniye, Bab 20; 13-17)

Gazze’de çocukların kanları ile abdest alan Siyonist Yahudiler, bunu dinî bir prestij olarak görmüşlerdir. Yine tahrif edilmiş Tevrat’ta, “Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek” demektedir (Isaya, Bab 13; 15). 

Siyonistler, bürokratından diplomatına, din adamından genç askerine bütünüyle akıl almaz şekilde sapkın inançlarına hizmet etmektedirler. Meselâ İsrail’in eski Dışişleri Bakanlarından Tzipi Livni, kendisi de bir kadın olduğu hâlde İsrail askerlerine, “Filistinli erkekleri değil, öncelikle kadınları ve çocukları öldürün ki nesilleri kesilsin” demiştir. 

Bir diğer örnek şöyle: İsrail eski Başbakanlarından Menachem Begin, “Bizim ırkımız, üstün ırktır. Biz Yahudiler bu gezegendeki ilâhî tanrılarız. Biz aşağı ırklardan, onlardan böceklerden olduğu kadar farklıyız. Aslında bizim ırkımızla kıyaslandığında diğer ırklar hayvandır; en iyi ihtimalle sığır. Diğer ırklar insan dışkısı sayılır” der. Ne ilginçtir ki, bu sözleri söyleyen Begin’e Nobel Barış Ödülü verilmiştir.  

Son dönem ABD Temsilciler Meclisi Başkanları Mike Johnson da bu konuda dehşetengiz şeyler söylemiştir. Johnson, Gazze’deki katliam için, “Binlerce yıl önce İbrahim’e, İshak’a ve Yakup’a verilen vaatlerin gerçekleşmesini kutluyoruz. Babil sürgününden, İslâm Hilâfetinden ve Nazi soykırımından sağ kurtulanlar için buyurulan vaatler gerçek oldu. Siyonist rüya gerçeğe dönüştü” demiştir.  

Ezcümle, Siyonist Yahudiler, yaptıkları sapkın kıyımları ile Hazreti Musa’yı bile utandırdılar. Kutsal kitaplarını tahrif ederek kendi vahşi hayâllerini “Tanrı sözü” diyerek lanse ettiler. Fakat Siyonistlere şunu anlatmak lâzım: “Hazreti Musa’ya emirler indiğinde yeryüzünde Hıristiyan ve Müslümanlar yoktu; Allah sizden işkence etmeden putperestlere karşı mücadele etmenizi istedi.”

Dünyayı Siyonist mezaliminden ve muharref Tevrat’ın tezviratından insanlığın azimli ve şecaatli maşeri vicdanı kurtaracaktır.