“İKTİDARA gelince Kanal
İstanbul’un parasını ödemeyeceğiz. Kimse oraya boş yere yatırım yapmasın.”
“İktidara
gelince yetkilerimizi kullanmayacağız.”
“İktidara
gelince derhâl sistemi değiştirecek ve parlamenter sisteme döneceğiz.”
“Erken
seçimi daha çok biz iktidara gelmek için değil, bu millet belâdan kurtulsun
diye istiyoruz.”
Bu
cümleler, ismini yazmasak da anlaşılacağı üzere, ana muhalefet partisinin
başındaki Kemal Bey’den.
Her
biri inci…
Saçtıkça
saçıyor.
Çok
bol olduğu için, esirgemiyor.
Neredeyse
her gün bu tür inciler ürettiği, derinlerden çıkardığı için eli açık.
Bazı
konuşmalarında önceki sözlerinin tersini söylediği de oluyor.
Onun
değerli açıklamalarını, eğlenmek maksadıyla bir araya getirenler de var.
İnternette
rastlayınca bakıp gülüyoruz ama aslında ağlansa yeridir.
Bu
zat-ı muhterem, ana muhalefet partisini yönetiyor.
Şüphesiz
bütün sözleri çerçeveye alınıp duvara asılacak cinsten.
Ben
en çok “Hangi cümlem yanlış? Hangi cümlem yanlış?” deyişini severim.
Hepsini
kapsayacak nitelikte olduğundan...
Hazret
bir süre önce, erken seçimin gereksiz olduğunu beyan etmişti. Sonra fikir
değiştirdi.
“Başka
çarem kalmadı” diyerek, erken seçimin şart olduğunu söyledi.
Kendisi
tek tek açıklamasa da “diğer çarelerin” neler olduğunu biz biliyoruz.
Bilmekle
kalmıyor, hak da veriyoruz.
Doğrudur,
diğer çareler tükenmiştir.
Kendi
bakışıyla da böyledir, bizim bakışımızla da.
Ancak
seçimin çare olmadığı da ilk tespit edilmesi gereken husus.
Bugüne
kadar hangi seçime girdiyse kaybettiğini hatırlatmak gereksiz.
Her
şeye rağmen erken seçim isteyebiliyorsa, biraz cömert davranıp, bunu da bir
yiğitlik sayabiliriz.
Saymalıyız.
Saysak
mı?
Sayalım
gitsin.
Yiğitliğin
yanında bir miktar da gözü karalık var.
Aynı
zamanda, bir miktar demokrasiye meyil seziliyor.
Ayrıca
dünyadaki gelişmelerden haberdar olmak gibi bir gelişme görünüyor.
Hatırlayalım,
ABD Başkanı Bay Baydın da seçimden söz etmişti.
Muhalefeti
destekleyeceklerini de ağzından kaçırmıştı.
Mustafa
Sarıgül bu beyan üzerinden hareketle, ABD tarafından kime ne miktar destek
sağlandığını sordu ama kimse cevap verme nezaketini göstermedi.
Yok
saydılar.
Kemal
Bey ve saz arkadaşları şimdi seçim diye tepiniyorlar ama henüz adayın kim
olacağı belli değil.
Kendi
adaylığına dair bir gün olumlu, bir gün olumsuz cevap çıkıyor ağzından.
Adaylığa
bir gün sıcak bakıyor, bir gün soğuk bakıyor, bazı günler de ılıştırıyor.
Bu
konudaki en çarpıcı sözü şuydu: “Benim aday olmayacağımı size kim söyledi?”
İşte
bu cümle, ılıştırma denemesi. Ne tam olarak “Aday olacağım” demeye geliyor, ne
de “Hayır olmayacağım” demeye.
Bir
de “Bugünden açıklamak olmaz” türünden bir ifadesi vardı.
Demek
ki erken seçimin gerçekten de yapılacağından pek emin değil.
Daha
epeyce vakit var gibi düşünüyor ki aday ismini bugünden açıklamayı zararlı
buluyor. Hani derler ya, “ismi yıpranmasın”.
Esasen
yıpranmak, en çok iktidara mahsus bir risk.
Erdoğan’ın
aday olacağı çok çok evvelden açıklandı.
Nasıl
bir anlayışsa, muhalefetin adayı şimdiden açıklanırsa yıpranacakmış.
Yoksa
“bugünden” der miydi?
Muhalefet
kanadının gönlünden geçen, Erdoğan’ı bir an önce devirmek.
Öyle
de, nasıl?
Hangi
isimle?
Karşısına
kim çıkacak?
Eskisi
gibi yüzde yirmi veya yirmi iki ile tek başına iktidar olunmuyor.
Yüzde
ellinin üstüne en az bir oy ekleyeceksin.
(Yüzde
elli bir değil. Yüzde elli artı bir.)
Bu
da her babayiğidin harcı değil.
Ama
kimin gönlü cumhurbaşkanı olmak istemez ki?
Bu
muhtevada bir cümle, Meral Abla’dan gelmişti.
Onun
da kalbinde yatıyor aynı aslan.
Eh,
öyleyse sayalım muhalefet kanadının aday adaylarını. Mademki şimdilik tek ortak
aday yok, aday adaylarına bakacağız mecburen.
Kemal
Kılıçdaroğlu
Meral
Akşener
Ekrem
İmamoğlu
Mansur
Yavaş
Faik
Öztrak
Muharrem
İnce
İlhan
Kesici
Murat
Karayalçın
Bu
saydıklarımız, olabilecek isimler. Daha doğrusu, birileri tarafından ismi
zikredilenler.
Ekrem
Başkan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını bir basamak olarak görüyor.
Bunun cümle âlem farkında. “Tayyip Bey buradan gitti, demek ki yol buradan
geçiyor…”
Mansur
Başkan, kenarda bekliyor. İsmi geçtikçe nabzı yükseliyordur. “Bir defa
İstanbul’dan geçtiyse, bu defa da pekâlâ Ankara Büyükşehir’den geçebilir…”
Neden olmasın?
Faik
Bey, son zamanda üstüne başına, saçına kaşına daha bir dikkat eder oldu.
Sözlerine de… Heyecan duymuyorsa ben bir şey bilmiyorum demektir.
Muharrem
Bey, zaten tecrübeli. Evvelce aday olmuştu. Tekrar olacak. Yeter ki şartlar
olgunlaşsın.
İlhan
Bey ve Murat Bey’in adını kendim eklemedim. Konuşuluyor tenha köşelerde.
Bu
kadar aday adayı varken, insan istiyor ki basın camiasından da bazı isimler
listeye eklensin.
Uğur
Dündar
Yılmaz
Özdil
Emin
Çölaşan
Muhalefet
kanadını çok tatmin edebilecek isimler... Hem de aday olarak göz doldururlar. Seçilemeseler
bile nam olur be!
Bunlardan
ilk ikisi şu günlerde kavga ediyorsa da yakında barışırlar. Kimse merak
buyurmasın.
Hazır
listeyi geniş tutmaya başlamışken, eski Genelkurmay Başkanı İlker Paşa’yı da
anabiliriz. Başbuğ, belki soy ismiyle bazı MHP’lilerden bile oy alır. (“Belki”
dedik.)
Hepsi
bir yana, esas lâyık olan ismi unutmayalım…
Tabiî
ki Kemal Derviş! Hem Türkiye’yi kurtarma tecrübesi var, hem saydığımız
isimlerden daha şey…
Ney?
İşte
onu tam çıkaramadım!
Dilimin
ucunda ama çıkarsam, görenler dalga geçtiğimi düşünür.
Hiç
öyle bir niyetim yok. Gayet ciddiyim.