Muhalefetin aday adaylarına bakalım

Esasen yıpranmak, en çok iktidara mahsus bir risk. Erdoğan’ın aday olacağı çok çok evvelden açıklandı. Nasıl bir anlayışsa, muhalefetin adayı şimdiden açıklanırsa yıpranacakmış. Yoksa “bugünden” der miydi? Muhalefet kanadının gönlünden geçen, Erdoğan’ı bir an önce devirmek. Öyle de, nasıl? Hangi isimle? Karşısına kim çıkacak?

“İKTİDARA gelince Kanal İstanbul’un parasını ödemeyeceğiz. Kimse oraya boş yere yatırım yapmasın.”

“İktidara gelince yetkilerimizi kullanmayacağız.”

“İktidara gelince derhâl sistemi değiştirecek ve parlamenter sisteme döneceğiz.”

“Erken seçimi daha çok biz iktidara gelmek için değil, bu millet belâdan kurtulsun diye istiyoruz.”

Bu cümleler, ismini yazmasak da anlaşılacağı üzere, ana muhalefet partisinin başındaki Kemal Bey’den.

Her biri inci…

Saçtıkça saçıyor.

Çok bol olduğu için, esirgemiyor.

Neredeyse her gün bu tür inciler ürettiği, derinlerden çıkardığı için eli açık.

Bazı konuşmalarında önceki sözlerinin tersini söylediği de oluyor.

Onun değerli açıklamalarını, eğlenmek maksadıyla bir araya getirenler de var.

İnternette rastlayınca bakıp gülüyoruz ama aslında ağlansa yeridir.

Bu zat-ı muhterem, ana muhalefet partisini yönetiyor.

Şüphesiz bütün sözleri çerçeveye alınıp duvara asılacak cinsten.

Ben en çok “Hangi cümlem yanlış? Hangi cümlem yanlış?” deyişini severim.

Hepsini kapsayacak nitelikte olduğundan...

Hazret bir süre önce, erken seçimin gereksiz olduğunu beyan etmişti. Sonra fikir değiştirdi.

“Başka çarem kalmadı” diyerek, erken seçimin şart olduğunu söyledi.

Kendisi tek tek açıklamasa da “diğer çarelerin” neler olduğunu biz biliyoruz.

Bilmekle kalmıyor, hak da veriyoruz.

Doğrudur, diğer çareler tükenmiştir.

Kendi bakışıyla da böyledir, bizim bakışımızla da.

Ancak seçimin çare olmadığı da ilk tespit edilmesi gereken husus.

Bugüne kadar hangi seçime girdiyse kaybettiğini hatırlatmak gereksiz.

Her şeye rağmen erken seçim isteyebiliyorsa, biraz cömert davranıp, bunu da bir yiğitlik sayabiliriz.

Saymalıyız.

Saysak mı?

Sayalım gitsin.

Yiğitliğin yanında bir miktar da gözü karalık var.

Aynı zamanda, bir miktar demokrasiye meyil seziliyor.

Ayrıca dünyadaki gelişmelerden haberdar olmak gibi bir gelişme görünüyor.

Hatırlayalım, ABD Başkanı Bay Baydın da seçimden söz etmişti.

Muhalefeti destekleyeceklerini de ağzından kaçırmıştı.

Mustafa Sarıgül bu beyan üzerinden hareketle, ABD tarafından kime ne miktar destek sağlandığını sordu ama kimse cevap verme nezaketini göstermedi.

Yok saydılar.

Kemal Bey ve saz arkadaşları şimdi seçim diye tepiniyorlar ama henüz adayın kim olacağı belli değil.

Kendi adaylığına dair bir gün olumlu, bir gün olumsuz cevap çıkıyor ağzından.

Adaylığa bir gün sıcak bakıyor, bir gün soğuk bakıyor, bazı günler de ılıştırıyor.

Bu konudaki en çarpıcı sözü şuydu: “Benim aday olmayacağımı size kim söyledi?”

İşte bu cümle, ılıştırma denemesi. Ne tam olarak “Aday olacağım” demeye geliyor, ne de “Hayır olmayacağım” demeye.

Bir de “Bugünden açıklamak olmaz” türünden bir ifadesi vardı.

Demek ki erken seçimin gerçekten de yapılacağından pek emin değil.

Daha epeyce vakit var gibi düşünüyor ki aday ismini bugünden açıklamayı zararlı buluyor. Hani derler ya, “ismi yıpranmasın”.

Esasen yıpranmak, en çok iktidara mahsus bir risk.

Erdoğan’ın aday olacağı çok çok evvelden açıklandı.

Nasıl bir anlayışsa, muhalefetin adayı şimdiden açıklanırsa yıpranacakmış.

Yoksa “bugünden” der miydi?

Muhalefet kanadının gönlünden geçen, Erdoğan’ı bir an önce devirmek.

Öyle de, nasıl?

Hangi isimle?

Karşısına kim çıkacak?

Eskisi gibi yüzde yirmi veya yirmi iki ile tek başına iktidar olunmuyor.

Yüzde ellinin üstüne en az bir oy ekleyeceksin.

(Yüzde elli bir değil. Yüzde elli artı bir.)

Bu da her babayiğidin harcı değil.

Ama kimin gönlü cumhurbaşkanı olmak istemez ki?

Bu muhtevada bir cümle, Meral Abla’dan gelmişti.

Onun da kalbinde yatıyor aynı aslan.

Eh, öyleyse sayalım muhalefet kanadının aday adaylarını. Mademki şimdilik tek ortak aday yok, aday adaylarına bakacağız mecburen.

Kemal Kılıçdaroğlu

Meral Akşener

Ekrem İmamoğlu

Mansur Yavaş

Faik Öztrak

Muharrem İnce

İlhan Kesici

Murat Karayalçın

Bu saydıklarımız, olabilecek isimler. Daha doğrusu, birileri tarafından ismi zikredilenler.

Ekrem Başkan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını bir basamak olarak görüyor. Bunun cümle âlem farkında. “Tayyip Bey buradan gitti, demek ki yol buradan geçiyor…”

Mansur Başkan, kenarda bekliyor. İsmi geçtikçe nabzı yükseliyordur. “Bir defa İstanbul’dan geçtiyse, bu defa da pekâlâ Ankara Büyükşehir’den geçebilir…” Neden olmasın?

Faik Bey, son zamanda üstüne başına, saçına kaşına daha bir dikkat eder oldu. Sözlerine de… Heyecan duymuyorsa ben bir şey bilmiyorum demektir.

Muharrem Bey, zaten tecrübeli. Evvelce aday olmuştu. Tekrar olacak. Yeter ki şartlar olgunlaşsın.

İlhan Bey ve Murat Bey’in adını kendim eklemedim. Konuşuluyor tenha köşelerde.

Bu kadar aday adayı varken, insan istiyor ki basın camiasından da bazı isimler listeye eklensin.

Uğur Dündar

Yılmaz Özdil

Emin Çölaşan

Muhalefet kanadını çok tatmin edebilecek isimler... Hem de aday olarak göz doldururlar. Seçilemeseler bile nam olur be!

Bunlardan ilk ikisi şu günlerde kavga ediyorsa da yakında barışırlar. Kimse merak buyurmasın.

Hazır listeyi geniş tutmaya başlamışken, eski Genelkurmay Başkanı İlker Paşa’yı da anabiliriz. Başbuğ, belki soy ismiyle bazı MHP’lilerden bile oy alır. (“Belki” dedik.)

Hepsi bir yana, esas lâyık olan ismi unutmayalım…

Tabiî ki Kemal Derviş! Hem Türkiye’yi kurtarma tecrübesi var, hem saydığımız isimlerden daha şey…

Ney?

İşte onu tam çıkaramadım!

Dilimin ucunda ama çıkarsam, görenler dalga geçtiğimi düşünür.

Hiç öyle bir niyetim yok. Gayet ciddiyim.