MUHALEFETİN, yazılı ve görsel
medyanın yanı sıra sosyal ağlar üzerindeki hesaplar üzerinden tekzibe muhtaç
haberlerle halkın aklını bulandırmaya çalıştığı malûmumuz.
Bu
haberlerin gerçek olmadığına, inkâr ve iftira barındırdığına dair belgelerin
basına yansıması ve söz konusu haberlerin orijinal verileri ile kamuoyuna
sunulması da bir o kadar malûmumuz.
Ancak,
halkın haberi hangi kaynaktan ve kanaldan aldığı, siyâsî tercihi ve fanatik
yaklaşımı, alınan haberin ne’liğini ve kimliğini değiştirmekle kalmadığı gibi
düzeltme ve tekziplerin tesirinin ilk alınan yanıltıcı haberle yarışamayacak
kadar zayıf kaldığı da kaçınılmaz gerçeğimiz.
Evet,
muhalif kanallardan edindiğimiz bilgiler hakkında “asparagas, sansasyonel, fake
haber, manipülasyon” ifadelerini kullanmadığımız gün olmuyor. Aslına bakarsak,
tüm medya terminolojisine ait bu kelimelerin tek bir tercümesi var ki, o da “yalancılık”!
Bu
tür yalan haber tutkunu kanallardan aldığımız haberlerin neredeyse tamamının ya
çarpıtılmış, ya kendilerine mâl edilmiş yahut tamamen başkalaştırılmış olduğunu
görüyoruz. Bu durumun altında yatan nedenleri kimler sorgular, kimler merak
eder, bilmiyorum. Ancak, bu satırlara gözü ilişen birkaç siyâsî muhalifin
varlığından haberdar olduğumdan (gelen e-postalar ile) ve sair merak edenler
için yalancılığın yani yalan söyleyenlerin hangi nedenlerle bu ucuz, bu
kimliksiz, bu ihtiyaçlı duruma kendilerini indirgediklerinin gerekçelerine
şöyle birkaç satır ile değinelim istiyorum...
Tabiî,
tam burada “İnsan neden yalan söyler?” sorusunu sormamız gerekiyor. Pardon, “Muhalefet
neden bu kadar çok yalan haber yapıyor?” diye düzeltelim bir önceki satırımızı.
Çünkü tek bir bireyin psikolojik sorunları nedeni ile yalana başvurması ile bir
kitlenin, bir siyâsî tabela altında birleşmiş topluluğun aynı yalanı söylemesi
arasında ciddî farkların bulunduğunu düşünüyorum.
İnsan
tekinin kendine mahsus rahatsızlığı ile sürü psikolojisiyle gayr-i ahlâkî bir
tavrı siyâsî kimlik olarak taşımak arasındaki fark, pek çoğumuzu şaşkına
çevirdiği gibi parmak izi imhasına varan bu yalancılığın toplumumuz için bir
hastalık, habis bir ur olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.
Dirilerle
iletişimini ölü bir isim üzerinden ikâme eden, yalancılığı kimliğini
hiçleştirecek kadar siyâsî bir vasıf hâline getirip onunla dillenen muhalefetin
neden yalan söyleme ihtiyacı duyduğuna şimdi bakabiliriz…
Aslında
soru gayet basit; öyleyse bu basit sorunun bir de basit cevabı olmalı, değil
mi? Fakat yok! Çünkü insan, sorulan soruların basitliği kadar basit
olmadığından ve kendi muazzam varlığını ucuzlattığında daha da karmaşık ve
psişik dengesizlikleri normale saydığından bu soruya basit cevaplar bulmadan
önce koskocaman bir bilim dalı olan psikoloji biliminden yardım almak
gerekiyor.
Evet,
psikoloji bilimine ve nöroloji uzmanlarına göre insanlar farklı farklı
nedenlerle yalan söylüyorlar. Yaptığım kısa araştırma sonucunda edindiğim
nedenlerin içinde sadece bir tanesinin elle tutulur tarafı olduğunu, onun da
İslâm dininin muhteşem prensiplerinden birine işaret ettiğini gördüm.
İlkin,
beni hamda sevk eden gerekçeye bir bakalım…
İşte
o yalanın güzel sonuçlar doğurduğu tek neden: Müslim’den rivayettir ki, Ümmü Külsûm
dedi ki, “Peygamber’in (aleyhisselâm) halkın söyleyip durduğu yalanlardan
sadece üçüne izin verdiğini işittim. Bunlar; savaşta (düşmanı aldatmak için),
iki kişinin arasını bulmak maksadıyla, kocanın karısına ve karının da kocasına
(aile düzenini korumak düşüncesiyle) söylediği yalandır”.*
Bunun dışında, İslâm dininde yalan söylemek büyük günahtır!
Şimdi
de gelelim pek çok nedenden başlıcalarına ve tamamından Allah’a sığınıp
muhalefetin ahvaline bir bakalım…
Yalan söylemenin ilk gerekçesi, cezalandırılma korkusu: Kendi yeti ve
yetenekleri ve de birikimleriyle kolayca erişemeyeceği bir şeyi (kariyer,
mâkâm, ödül vesaire) elde etmek için söylenen yalan…
Şimdi
bu gerekçeye bakınca, muhalefete neredeyse hak veresim geliyor. Kolay değil, 71
yıldır tek başına iktidar olamayınca ve halkın cezalandıracağı kâbusu ile
uykularından olunca yalana başvuruyor olmalarını anlamayacak ne var?
Zarar tehdidinden korumak için söylenen yalanlar: Sahip olduğu maddî-mânevî değerlerin yeterliliğine
kendilerini ikna edemeyenler, olduğundan daha güçlü, daha farklı ve emin bir
duruş sergilemek için yalana başvurabiliyorlarmış. Popülaritesini arttırmak,
takdir kazanmak için uydurma bir kimlik ile yeni bir kişilik yaratma çabasına
kadar uzanan kompleks bir yalancılık türü bu tip. Yani sahip olduğunun zıt hâline
bürünmek... E tevekkeli değil, yapmadıkları yolların, açmadıkları tünellerin
açılışında kurdele kesiyor, her projeye, her açılacak havalimanına, yapılacak
köprüye muhalif oluyorlar…
Tuhaf bir sosyal durumdan kurtulmak için: Kişinin kendisinden başkalarının bakışlarını üzerinde
hisseden, kendi yetileri ile onları tatmin edemeyeceğine inanan ve kendisini
seyredenlerin düşüncelerinden ve yargılarından korkan kimselerin başvurduğu
yalan türü… Tabiî, devlet yönetmeye talip olmanın kendi bahçelerinde yalandan
çelik çomak oynamaya benzediğini bilen muhalefetin bu yalan türüne başvurması
kaçınılmaz görünüyor.
Utançtan kaçınmak için söylenen yalanlar: Mahremiyet
duygusu barındıran bu yalan türüne tutunanlarda bir parça meziyet, insaniyet ve
hassasiyet olduğunu söyleyebiliriz. Hattâ iyi niyetle biraz zorlarsak, bir
çocuk saflığını bile yakalayabiliriz. Çünkü altını ıslatan bir çocuğun yatağına
ısrarla su döküldüğünü iddia etmesine benzeyen yalan türüdür bu -ki “Eğer
böylesi bir hissiyat ile söylenen yalanın bir parçası oluyorsa kişi utancındandır”
deyip yalandan kurtulacağı umudumuzu yüksek tutabiliriz-.
Ve
işte geldik son gerekçeye!
Başkaları üzerinde güç kullanmak için söylenen yalan: Eğer bu yalana başvuruyorsa bir kişi, alenen güçsüzlüğünün
farkındadır ve bunu örtbas etmenin derdine düşmüş demektir. Bu, aslında bir
meziyet olabilir; ancak güçsüzlüğünü tedavi etmenin yolu bu değildir. Halkı bir
güç gösterisi ile manipüle edebilen muhaliflerin, iktidar rüyalarında bile
halka hizmet götüremeyeceklerini anlamak gerekir.
Evet, yalan söylemenin bir psikolojik
rahatsızlık olduğunun altını çizelim ve yalancıların tez tedavi edilmeleri
gerekliliğini hatırlatarak muhalefete şifa dileyip yalancılardan Allah’a
sığınalım…
Kaynak: Riyazüs Salihin, Hadis-i Şerif Tercümesi, Erkam Yayınları