Muhalefet mafyanın eline düştü

Peker’i şer cephesinin kucağına iten, aslında Türk Devleti’nin derin aklıdır. Devlet, Cumhur İttifakı ve devlet kurumları içerisinde faaliyet gösteren kripto yapıların peşindeydi. Bunları bir türlü kesin şekilde teşhis edemiyordu. 12 yıldır FETÖ ile iltisaklı olduğu malûm Peker üzerinden bu yapıların renk vermesini amaçlıyordu. Devlet, Peker’in bazı isimleri zorunlu olarak telâffuz edeceğini, ABD ve BAE’nin, iktidarı video hamleleriyle en etkili şekilde sarsmak için içteki adamlarını harekete geçireceğini, uyuyan hücrelerin sosyal medya üzerinden baş göstereceğini çok iyi hesaplamıştı...

SEDAT Peker adlı bir mafya başının 2 Mayıs’tan itibaren yüklediği sansasyonel videolar, gereğinden fazla abartılarak ülke gündemini işgal etti. Anlaşılıyor ki, bazı aklı evveller bu videolarla Hükûmet’i düşüreceklerini, bu olmazsa en azından birkaç bakan ve önemli ismin kellesini alacaklarını sanıyorlar.

Bu tip bir eylem, Eski Türkiye’de iş gördüğü ve gerçekten de Hükûmet yıktığı için, aynı yöntemin bir kez daha denenmesinin akıl dışı olduğu söylenemez.  

Videolara temel maksat açısından bakınca, ilk hedef olarak arkasında kuvvetli bir halk desteği olan ve kabinenin en başarılı bakanlarından Soylu’yu aldığı görülüyor. Videolarda Soylu’nun hedef alınıp Erdoğan’a hulus çakılmasının bir nedeni var; asıl hedefin Erdoğan olduğunu gizlemek. Bu ustaca örtülmüş ana hedef, videocu mafya bozuntusunun arkasında bazı sinsi siluetlerin olduğunu çok açık ediyor.

Olay, birkaç küçük farkla 7 Şubat MİT kumpasına benziyor. Orada da asıl amaç Erdoğan idi ama görünürde MİT Başkanı hedef alınmıştı.

Peker’in kirli geçmişine hiç bakmadan, sadece servis ettiği videolardan hareketle sahnenin önünde görünen bu zavallı kuklanın bir değerlendirmesini yapacağım…

***

Bu mafya bozuntusunun sesi ve üslûbu, ruh sağlığı yerinde olmayan bir figürle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Hasta ve yaralı bir ruhun bastırılmış bütün sadist duygularını yüklenen iğrenç bir ses!

Gâh bir yılan ıslığı, gâh bir eşek anırtısı, gâh bir köpek hırlamasını andıran bir silsilede ilerliyor. Kontrol etmekte zorlandığı ancak her şeye rağmen sevimli bir eda vermeye çalıştığı, eziklik ve aşağılık duygusunun her yerinden fışkırdığı bir gülüş… El pompasıyla yarı şişirilmiş topa benzeyen, asıl ifadesini ve nurunu çoktan yitirmiş bir surat…

Sunuş biçimine gelince… Sap yiyip saman ifrazat eden bir sunum! “Cahil cesur olur” hükmünce ahkâm kesmeler, erdem dersi vermeler, din ve iman bahsinde fetva emini kesilmeler... Bu tavır bana bir halk deyimini çağrıştırdı: “Her tarladan bir kesek, kıçı başından yüksek.” Tutarsız ve insicamsız bir konuşma, laübali bir eda… Hâsılı, bir pişirim tarhanaya değmez gevezelikler!

***

Beni asıl ilgilendiren, sunduğu dosyaların içeriği ve bu içeriğin hedef kişilerle ilişkilendirilme biçimi. Tam bir FETÖ taktiği! Zaten bu tip iftiralar vakt-i zamanında FETÖ’nün firari elemanlarınca defalarca servis edilmişti.

Bu mafya bozuntusunun iddialarını Devlet, elbette devlete yaraşır bir ciddiyetle irdeleyecektir, orada sorun yok. Zaten Soylu kendi hakkında suç duyurusunda bulunarak rakibin hamlesini “gördüğünü” söylemiş oldu.

Benim bu yazıyı kaleme almaktan asıl maksadım, Peker pokerinin bizim gördüğümüzden çok farklı bir biçimde oynandığına dikkat çekmektir. Bu oyunda Peker’i her iki tarafın da kendi amacı için azamî yönden kullanma gayreti içinde olduğu görülüyor.

Peker’i görünürde kullanan taraf CIA, BAE ve bizim ABD güdümüne girmiş mandacı muhalefettir. BAE’nin başkenti Dubai, Erdoğan’ın meşhur “One minute” çıkışından beri Türkiye aleyhine dozu gittikçe artan bir düşman karargâhı konumu aldı. Anladık ki Dubai, ABD ile İsrail’in Sünnî İslâm dünyasının içine soktuğu en eşkin Truva atlarından biriymiş.

Olayların makarasını geriye doğru sarınca görüyoruz ki, 7 Şubat MİT kumpasının, 17-25 Aralık tezgâhının ve nihayet 15 Temmuz ihanetinin FETÖ’cü hainler tarafından plânlanma üssü de Dubai imiş. Dubai bu olaylara hem yataklık yapmış, hem finansal destek vermiş, hem de medya ve istihbarat kolunda sınırsız imkân sunmuş. Dubai’nin yaptığı bütün faaliyetler de ABD’nin talimatı ve bilgisi dâhilinde cereyan etmiş. Şimdi Türkiye düşmanı bu ikili, bir mafya bozuntusu üzerinden yeni bir saldırı başlatmış görünüyor. Bu ikilinin çabalarını el ovuşturarak bekleyen ise bizim muhalefet.

CHP, İP, HDP, SP, GP ve DEVA Partisi, ABD-BAE ikilisinin dümen suyuna girdiler bir kere ve çıkmaları mümkün değil. Zira kendilerini dizayn eden gizli patronları maalesef ABD ve BAE. Ancak burada bizim güdümlü muhalefeti bekleyen tehlike, mafya ile müttefik yapılmalarıdır. Şu anda Peker, bizim muhalefetin ortak sözcüsü konumundadır. Peker’in lojistiği ise ABD ve BAE’nin kuklası FETÖ’den. Bu durumda bizim muhalefet yedi kocalı Hürmüz’e benziyor. Yarın bu kocaların çıkarları çatışırsa, bizim muhalefetin nereye savrulacaklarını Allah bilir.

Karşı şer cephesinin sahaya süre süre Peker gibi öngörülemez bir ruh hastasını mal bulmuş Mağribî edasıyla sürmesine bakılırsa, içine düştükleri durumun çaresizlik ve kısırlığı açıkça görülür. Şer cephesi, öyle görünüyor ki, bu gibi durumlarda kendilerine zafer kazandıran bütün eski vesayet güçlerini kaybetmişler.

Artık ellerinde ordu yok ki tank yürütsünler, yargı yok ki hukuk kumpasları kursunlar, üniversiteler yok ki gençleri kışkırtsınlar, STK’lar -büyük ölçüde- yok ki ortamı karıştırsınlar. Bir sosyal medyada iyiler, onun patronu da ABD malûm, olacak o kadar. Ana akım medyada da dengeli bir durumdan söz edebiliriz.

Hâl böyle olunca, şer cephesinin elinde işe yarar cephane kalmamış görünüyor.

***

Emekli büyükelçi bildirileri, Boğaziçi’nde Levanten tiplerin kışkırtılması, emekli amirallerle komik gerekçeli muhtıra teşebbüsleri, Kuytul denen Selefi kuklasının elemanlarınca itikaf eylemi gibi bir sürü kepazelik işe yaramayınca, doksanlı yıllardan beri el altında tuttukları mafya bozuntusunu sahneye sürdüler.   

Gelelim yerli ve millî cepheye…

Peker’in artık kabak tadı veren videolarının güya havalı ihbar ve iddia dozu kesilip de lâf olsun torba dolsun basitlikleri başlayınca, yumurtlayacağı hezeyanların dibi görüldü. Bunun üzerine önce Bahçeli, ardından da Erdoğan, Soylu’nun ardında duran birer konuşmayla şer cephesinin bütün beklentilerini berhava ettiler.

Gelelim Türk Devleti’nin oyun içindeki oyununa…

Bana göre Peker’i şer cephesinin kucağına iten, aslında Türk Devleti’nin derin aklıdır. Devlet, Cumhur İttifakı ve devlet kurumları içerisinde faaliyet gösteren kripto yapıların peşindeydi. Bunları bir türlü kesin şekilde teşhis edemiyordu. 12 yıldır FETÖ ile iltisaklı olduğu malûm Peker üzerinden bu yapıların renk vermesini amaçlıyordu. Devlet, Peker’in bazı isimleri zorunlu olarak telâffuz edeceğini, ABD ve BAE’nin, iktidarı video hamleleriyle en etkili şekilde sarsmak için içteki adamlarını harekete geçireceğini, uyuyan hücrelerin sosyal medya üzerinden baş göstereceğini çok iyi hesaplamıştı.

Nitekim bu video hengâmesinde sosyal medya üzerinden baş gösteren onlarca uyuyan hücre uyandı ve böylelikle CIA ve BAE istihbaratıyla irtibatlı içteki hainler tek tek devletin radarına girdiler. Devlet, gerekli takip ve izlemeleri yaptıktan sonra bu hainlerin ilişki ağlarını, gizli kripto liderlerini, işbirliği içerisinde hareket ettikleri siyâsî ve bürokratik isimleri ortaya çıkarmak için düğmeye basacaktır.

Peker oltasına düştüklerinden habersiz olan şer cephesi, ava giderken avlanacak ve Türk derin devlet aklı, oltaya gelen balıklar üzerinden bu cephenin unsurlarını deşifre edecektir. Bundan en büyük zararı ise iktidarı düşürmeye çalışan, ancak patronları tarafından mafyanın kucağına itilen muhalefet görecektir. Bir sürpriz olmazsa kelle avına çıktıklarını sanan bu ucuzcuların gereksiz kelleleri omuzlarından düşecektir.

Gün ola, harman ola! Bekliyoruz...