Muhalefet, mafya babasını “çatı aday” göstermeye yaklaştı

Açıp dinlemedim. Merak bile etmedim. Bu hususu iftiharla belirtmek isterim. Evet, merak bile etmedim. Zira usul, esasa mukaddemdir. Ortada bir usulsüzlük varsa, itibar edemeyiz. Bir mafyözün sözlerine ayıracak kadar vaktim yok. “Hayat kısa” diyorlar…

EVVELCE Hazreti Peygamber’i rüyada görürlerdi.

Dizilerinde Efendimiz’i kamyonete bindirmeleri, halkaya dâhil olmayanlar tarafından duyulduğu anda hayret ve öfkeyle karşılanmıştı ama onlar inanmaktaydılar.

Efendimiz’in (aleyhisselâm) düzenledikleri olimpiyatlara geldiğini söylediler.

Arada bir, cezaevindekileri ziyaret ettiğini de duyardık iki dudakları arasından.

Elebaşı, söylediğine göre, Peygamber Efendimiz ile görüşmekteydi.

Yüz yüze sohbet ettiğini söylüyordu kendi diliyle.

Daha sonra bir kademe daha ileri gidildi, elebaşının Allah ile görüştüğü iddiası kulaklarımıza ulaştı.

Her aşamadaki iddiaların, mensupları tarafından sessizlikle, hayranlıkla karşılandığı ve itirazsız kabullenildiği görülünce, bir adım daha ileri gidiyorlardı.

“Nasıl oluyor?” diyen yoktu.

Şüphe duyana rastlanmıyordu.

Zaten olması gereken buymuş gibi değerlendirmekteydiler.

Öyle ki, kendisini peygamber ilân etmesini bekleyenler sabırsızlanıyordu.

*

En son duyduklarımız, hız kesmedikleri yönünde.

Yakalananlar, cezaevine gönderilenler ve yurt dışına kaçanların çokluğuna bakarak örgütün çöktüğünü düşünenler, fena hâlde yanıldıklarını görmeye başladı.

Örgütü yeniden toparlamak, canlandırmak için harekete geçmişler.

Yine eski taktikler…

Faaliyetler yine büyük gizlilik içinde yürütülüyor.

Paralar toplanıyor, ihtiyacı olanlara dağıtılıyor.

Örgütün dağılmasını önlemek için bütün gayret.

Hafızayı canlı tutmak, bağlılıkları devam ettirmeye çalışmak için kolları sıvamışlar.

Bütün faaliyetleri kimseye sezdirmeden yürütme mecburiyeti var tabiî.

Açıktan, göstere göstere yapacak hâlleri yok.

Kendilerine en fazla güvendikleri, özgüven patlaması yaşadıkları dönemlerde bile “çok sıkı bir tedbir” içindeydiler.

Örgüt, şimdi daha fazla titizliğe ihtiyaç duymuş olmalı.

Yine de ensede bir sıcaklık hissediyorlar gibi.

Bu kimin nefesi?

O nefesin sahibi, örgütün bütün çalışmalarını yakından takip ediyor.

Ne yaptıkları ve ne konuştuklarından haberdar.

Eskisinden daha fazla.

Akıllarından geçeni bile okuyor olabilir.

Ancak…

Örgüt çıtayı öyle bir yükseltmiş ki…

Nefesin sahibi, bu aşamayı fark ettiğinde, inanmakta zorlanmış olabilir.

Olabilir değil, mutlaka zorlanmıştır.

“Yanlış mı gördüm, yanlış mı duydum?” diye kendinden şüphe etmiştir.

O çok ileri bir aşama.

Çok çok ileri…

“Her il’e bir peygamber” diye bir formül bulmuş örgüt.

Duyduğumda inanamadım.

“Yanlıştır” dedim.

Gidip kulakları bir temizletmeli, gözleri kontrol ettirmeli…

Hayır, hiç gerek yokmuş kontrole.

*

Akıl hastanesinde yatan biri, kendisinin peygamber olduğunu iddia ediyormuş.

Doktor, bir başka hastaya, “Bak” demiş, “Şu ilerideki var ya, peygamber olduğunu iddia ediyor”

Öteki başını çevirip bakmış…

“Yalan söylüyor” demiş, “Ben öyle birini peygamber olarak göndermedim”.

Biz böyle fıkraları duyunca güler geçeriz.

Anlatanın da maksadı odur.

Gerçek hayatta karşımıza çıkınca, yine deli saçması diyerek gülüp geçebilir miyiz?

*

Abla, ağabey, hoca, efendi, hocaefendi, himmet gibi pek çok kelimeyi kirleten örgüt, şimdi aynı taktikle yeni kelimelere tecavüz etme eğiliminde.

Cezaevinde yatanları “Yusuf” ve “mağdur” diye isimlendiriyorlar.

Bu şekilde anılan tutuklu ve hükümlü örgüt üyeleri ile ailelerine maddî yardım yapılmakta.

Yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında, hakkında yakalama kararı bulunan örgüt üyelerine konaklama ve barınma imkânı sağlanıyor, o kişiler “gaybubet evlerine” yerleştiriliyor.

“Muavenet organizasyonu” kurulmuş. Bununla hem ülke içinde bulunanlara, hem de yurt dışındaki örgüt üyeleri ve ailelerine toplanan paralarla muavenet ediliyor.

Bunları iddianamelerden öğreniyoruz.

Yeniden yapılanma terminolojisi oluşmuş kendiliğinden.

İddianameye göre örgüt ile yapılan mücadele, finans kaynaklarını ciddî ölçüde ortadan kaldırmış bulunuyor.

Yönetim organizasyonu da epeyce zayıflamış.

Yine de güncel yapılanma söz konusu. 

Yurt dışına çıkan örgüt üyelerinin, oralarda geliştirdikleri ağın finansmanı ile varlığını sürdürme çabası gözleniyor.

“Örgüt” diyoruz; adı üstünde…

Örecek, güdecek.

İşi bu.

Güdülmeye istekli, güdülmeye gönüllü olanları emre amade bulduktan sonra, niye boş dursun?

Dahası, sahipleri hedeflerinden niye vazgeçsin?

Üst üste yenilgi alsalar bile, hedef yerinde öylece duruyor.

Allah’ın izniyle hep duracak.

İlelebet payidar kalması için çalışanlar var.

Onlar, hayatını feda etmeyi en yükseğe ulaşmak bildikçe, bizim için mesele basit. Gerisi kılıç kalkan.

*

İddianamede belirtilen hususlara devam edelim.

Yurt dışına çıkan örgüt mensuplarının, daha önce görev yaptığı sahalarda irtibatlı oldukları “yerel bağlantı” adı verilen şahıslar vasıtasıyla, örgütün yurt içinde hafıza ve nüfuzunun diri tutulmaya çalışıldığına işaret edildi.

Maksat, örgütün dağılmasını önlemek.

Güncel yapılanmanın yöneldiği öncelikli amacın örgütün dağılmasını engellemek ve örgüt ideolojisine bağlı kitleyi zinde tutmak olduğu dile getirilen iddianamede, bu amacı gerçekleştirebilecek en önemli aygıtların ise “örgüt üyelerine yakalanmamaları için yer ve imkân sağlanması, tutuklanan ve hüküm giyen örgüt üyeleri ile ailelerinin sahiplenilmesi” olduğu vurgulandı.

Örgütün güncel yapılanmasının kullandığı terminolojide yer alan bazı isimlendirmeler şöyle:

Gaybubet evleri: Örgüt üyelerinin yakalanmadan kurtulmaları amacıyla yerleştirildikleri güvenli ev.

Yusuf: Tutuklanan veya hüküm giyen ve ceza infaz kurumunda bulunan örgüt üyeleri.

Yusuf ailesi: Tutuklanan veya hüküm giyen ve ceza infaz kurumunda bulunan örgüt üyelerinin aileleri.

Muavenet: Örgüt üyelerine ve ailelerine yapılan maddî yardımlar.

Muavenetçi: Örgüt üyelerine ve ailelerine yapılan maddî yardımları ulaştıran kişi.

Mağdur: Yardım yapılan örgüt üyeleri ve aileleri.

Mağdur mesulü: Bir coğrafî bölgede yardım yapılan tüm örgüt üyeleri ve ailelerinden sorumlu olarak görev yapan kişi.

Hicret: Örgüt üyelerinin yerleşmek üzere yurt dışına çıkmaları.

Aile birleştirme: Örgüt icâzeti ile örgüt üyeleri ailelerinin, yurt dışına çıkmış örgüt üyesinin bulunduğu ülkeye ulaştırılması…

*

Şu günlerde bir mafya müdürü, tam gaz saldırıyor.

Hedefinde Süleyman Soylu, Binali Yıldırım, Tayyip Erdoğan ve Hükûmet var görünüyor.

Asıl hedefin Türkiye olduğu çok açık.

Kullandığı malzeme, tam örgüt işi.

Dosyalar aynı, konular aynı, dil ve üslûp bile aynı.

Bir tek ses tonu değişik olmalı.

“Olmalı” diyorum, çünkü açıp dinlemedim.

Merak bile etmedim.

Bu hususu iftiharla belirtmek isterim.

Evet, merak bile etmedim.

Zira usul, esasa mukaddemdir. Ortada bir usulsüzlük varsa, itibar edemeyiz. Bir mafyözün sözlerine ayıracak kadar vaktim yok. “Hayat kısa” diyorlar.

Ayrıca o konuşanın çapını biliyoruz, çevresini biliyoruz. Eniyle boyunun farkındayız. Ne söyleyebilir ki?

Gittiği yere bakmak, nereden seslendiğini görmek bile kanaat sahibi olmak için yeterli.

Ne ciddiye alınacak bir tarafı var, ne elle tutulacak bir tarafı.

Muhalefet kanadı böyle düşünmüyor tabiî.

Bir anda mafya çocuğuna dört elle sarıldılar, sahipleniverdiler.

Neredeyse alıp “çatı aday” yapacaklar. Durmasınlar, hemen bu teklifi değerlendirsinler.

E, böyle muhalefete de öyle bir çatı aday yakışır.

Hiç değilse sinsi değil.

Açıkça, çekinmeden kusuyor içindekini.