Muhalefet macera peşinde

Halk, olayları görüyor. Yani birilerinin sadece macera peşinde olduğunu görüyor. Muhalefetin iktidara alternatif olması, ancak yeni projelerle, yeni fikirlerle, daha iyi ve daha güzelini yapmak için samimî şekilde çalışması ile mümkün olabilir. Bizim muhalefet, hâlâ eleştirerek, krizlerden medet umarak, kaos çıkartarak, kavga ederek, ortak değerleri kullanarak siyâsî iktidar iddiasında bulunmaya devam ediyor. Daha çok beklerler!

GEÇTİĞİMİZ hafta Afyonkarahisar’ın Sinanpaşa ilçesine bağlı Güney beldesinde belediye başkanlığı seçimleri yapıldı.

“Durduk yere neden seçim yapıldı?” diye merak edenler olabilir, şöyle izah edelim:

Efendim, normalde belde statüsündeki yerleşim, 2012 yılında çıkarılan ve nüfusu 2 bin kişinin altında olan beldelerin kapatılmasını öngören yasa gereğince merkeze bağlı köy statüsüne düşürülmüş. Daha sonra batısında kalan Çalışlar köyüyle birleşince, nüfusu yeniden 2 bin kişinin üzerine (2020 sayımlarına göre 2 bin 82 kişi) çıkmış. Bunun üzerine belde sakinleri soluğu Danıştay’da almış. Talebi değerlendiren Danıştay, 23 Aralık 2020’de Güney köyünün “Güney beldesi” olmasına karar vermiş. Bu kararın İçişleri Bakanlığı tarafından onaylanmasıyla birlikte 2021 yılında Güney yeniden belde olmuş.

Hikâyenin aslı bu. Geçtiğimiz hafta ise bu yeni beldenin belediye başkanı seçildi.

Aslında adını çoğumuzun duymadığı ve bilmediği küçük bir belediye Güney Belediyesi. Peki, neden bu seçimle ve bu kadar gündeme geldi? 

Efendim, muhalefetin, özellikle de Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun iddialı çıkışı üzerine bu seçime bir anlamda Hükûmet için bir güvenoyu algısı yüklenmiş oldu.

Muhalefet özellikle son aylarda klasik erken seçim çağrılarını hızlandırmaya başlamıştı. İktidar partisinden ayrılan ve sahneye yeni çıkan DEVA ve Gelecek Partileri ile bu çağrılar artmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, aslında bu çağrılara net bir şekilde, “Hiç boşuna uğraşmayın, seçimler normal takvimine göre, 2023 yılında yapılacak” diye noktayı koymuştu. Aynı şekilde, Cumhur İttifakı’nın ortağı olan MHP lideri Devlet Bahçeli de muhalefetin “erken seçim” çağrılarına 2023 yılını işaret ederek Cumhurbaşkanı’na destek çıkmıştı.

Ancak muhalefet partileri ısrarlı şekilde erken seçim çağrılarına devam ediyorlar.

Her muhalefet lideri klasik olarak erken seçim çağrısı yapar. Bu, evrensel demokrasinin rutini ve muhalefetin de en doğal hakkıdır. Ancak her seçim sonrası, “yenilen pehlivan güreşe doymaz” misâli, yenilgi alıp, buna rağmen en kısa sürede ve ilk fırsatta yeniden seçim istemek, bu ülkeye ve seçmene en basit tabiri ile saygısızlık demek değil midir?

“Başkanı olduğu günden beri girdiği her seçimi kaybetmiş, halk tarafından kabul görmemiş, üstelik hâlâ doğru dürüst bir proje, fikir, düşünce ortaya koyamayan bir muhalefet partisi lideri çıkıp, kusura bakmasın, ‘utanmadan’ neden ve nasıl bir erken seçim isteyebiliyor?” diye düşünüyor insan.

Maalesef ülkemizdeki muhalefetin durumu bu. Bunların beslendikleri en önemli olay ise, aslında tüm dünyayı derinden etkileyen pandemi ve sonrasında oluşan ekonomik kriz.

Pandemi tüm dünyayı etkiledi. Her devlet ciddî ekonomik kayıplara uğradı. Ekonomik istikrarsızlık her sektörü etkiledi. Maalesef bu sağlık krizinden bile medet umar duruma düştü muhalefet. Zira ellerinde somut bir şey yok.

Aynı şekilde, iktidar partisi ve Erdoğan ismi sayesinde tanınmış, onun sayesinde bir yerlere gelmiş, onun sayesinde mâkâm mevki sahibi olmuş bazı isimlerin, en nihayetinde üstelik de böyle bir lidere ihanet edip kafa tutması, rakip olması, bir başka çirkin muhalif garabeti değil mi?

Maalesef ülkemizdeki siyasetin durumu da bu. AK Parti’yi terk eden veya dışlanan siyasilerin düştüğü durum hakikaten ibret verici. Bugün çıkıp iktidarı ve Tayyip Erdoğan’ı suçladıkları konuların temelinde aslında yine kendileri var.

“Efendim, Tayyip Erdoğan da siyâsî partisini bırakıp yeni bir parti kurdu. Aynı durum değil mi?” diye soranlar olabilir. Durum aynı değil. Hatta alâkası bile yok. Tayyip Erdoğan’ın çıkıp bir kere bile rahmetli Erbakan hakkında ileri geri konuştuğunu, iftira attığını gördünüz mü? En önemlisi, Tayyip Erdoğan’ın Refah Partisi’nin içindeyken Erbakan Hoca’ya karşı gizlice başka bir isim adına çalıştığını, başka tezgâhlar plânladığını duydunuz mu?

Duyamazsınız! Çünkü öyle bir durum, en basit tabiri ile siyâsî ahlâksızlıktır. Ama DEVA Partisi lideri Ali Babacan, AK Parti içindeyken böyle bir iş yaptığını yanlışlıkla itiraf etti. Bu skandal bile başlı başına yeterli aslında!

Ahmet Davutoğlu’nun Başbakan olduğu dönemlerde ve sonrasında ayrılırken söylediği sözlerine, partililere ve dâvâya karşı verdiği ahide şahitlik ettik. Ancak maalesef Ahmet Hoca da birilerinin gazına ve şahsî hırsına yenik düşerek sonunda AK Parti ve dâvâsına ihanet etti.

Sonuç olarak Ahmet Hoca’nın nasıl bir yanlışa düştüğünü/düşürüldüğünü, onu yeniden siyasete döndürenlerin durumunu ve şahsî hırsının neticelerini bu son seçimde herkes net olarak gördü.

Güney’deki seçim öncesinde en iddialı açıklama, Ahmet Davutoğlu’ndan gelmişti. Hoca, “Bu bizim ilk seçimimiz, ilk zaferimiz olacak. Nihayette zaferin adı Ankara’da olacak Ankara’da” diyerek basının önünde çok iddialı konuşmuştu.

Nihayetinde seçim yapıldı. 2 bin 304 nüfuslu beldede bin 830 seçmenden bin 704’ü oyunu kullandı. Oylama işleminin ardından yapılan oy sayımı sonrası, resmî olmayan kesin seçim sonuçlarına göre AK Parti adayı “bin 21” oy (yüzde 63,9) ile birinci, BBP adayı “504” oy (yüzde 31,53) ikinci oldu.

Muhalefete gelince… CHP adayı “29” oy (yüzde 1,81), İyi Parti “23” oy (yüzde 1,43), Saadet Partisi “5” oy (0,31) aldı.

Seçimlerde çok iddialı olan Gelecek Partisi adayı ise “17” oy (yüzde 1) alabildi.

Yani Ahmet Hoca’nın adayı, toplam 17 oy alabildi. Yani yüzde bir!

Ne gerek vardı böyle rezil olmaya? Ne gerek vardı birilerinin kayığına binmeye? Ne gerek vardı dâvâya ihanet etmeye? Ne gerek vardı kibre, hırsa, mâkâm sevdasına?

Yapılan genel seçim anketlerinde de benzer durum söz konusu. Büyük reklâmlarla şişirilen Ali Babacan ve DEVA Partisi yüzde 1 civarında görünürken, Ahmet Davutoğlu’nun partisi yüzde 1’in de altında görünüyor. AK Parti yüzde 40 civarı, CHP yüzde 24-25 civarı, MHP yüzde 11-12, İP yüzde 10-11 ve HDP yüzde 9-10 civarı… Yani muhalefetin de oyları aşağı yukarı değişmemiş. Yani halk, olayları görüyor. Yani birilerinin sadece macera peşinde olduğunu görüyor.

Muhalefetin iktidara alternatif olması, ancak yeni projelerle, yeni fikirlerle, daha iyi ve daha güzelini yapmak için samimî şekilde çalışması ile mümkün olabilir. Bizim muhalefet, hâlâ eleştirerek, krizlerden medet umarak, kaos çıkartarak, kavga ederek, ortak değerleri kullanarak siyâsî iktidar iddiasında bulunmaya devam ediyor. Daha çok beklerler!