Muhalefet, ama kime?

CHP ve CHP’nin tarafsız (!) yayın organları, uzunca bir süredir Erdoğan’a muhalefet etme ile ülke menfaatlerine muhalefet etme arasındaki farkı epeyce karıştırmış durumdalar. Ve bu durum basit bir “kafa karışıklığının” çok daha ötesinde, derinlikli bir problemdir. Üzülerek söylemek gerekirse, bugünün CHP’si ve bu çizginin “militanları”, bir millî güvenlik meselesi hâline gelmiştir.

ERDOĞAN, Libya’nın petrollerinin peşindeymiş ve buna izin vermeyeceklermiş. Türk askeri Libya’da lejyonerlik yapıyormuş. Ayıpmış!

Kim serdediyor bu kelâmları?

Libya’da sömürgeci emperyalistlerin kuklası darbeci Hafter mi? Hayır!

Bölgenin tescilli sömürgeci ülkeleri İtalya ya da Fransa’nın başbakanları, cumhurbaşkanları mı? I-ıh!

Komşumuz Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı yahut resmî yetkilileri filan mı? O da değil!

İsrail’in, Mısır’ın Genelkurmay Başkanları mı peki? Yine hayır!

Zaten yukarıda zikredilen cümleleri bu saydığımız isimler söylemiş olsalardı bizim için haber değeri taşımazdı ve bu yazı da muhtemelen hiç yazılmazdı.

Bu cümlelerin sahibi, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmakla övünen CHP’nin Grup Başkan Vekili Engin Altay!

Gerçi kendisinin, “Bu hükûmet, dünyanın en iyi işini de yapsa bizim bu hükûmeti alkışlayacak hâlimiz yok” demişliği vardır ama görüyoruz ki muhalefet etme (!) çıtasını epeyce yükseltmiş durumdalar. Bundan ötesine Yunanistan, Ermenistan veya İsrail’in hayâl gücü de yetmez, cüreti de.

***

CHP’nin bu çıtasına yaklaşabilen nadir insan evlâdından birisi olması hasebiyle Ayşenur Arslan’a hakkını teslim etmek gerektir.

Kendileri CHP’nin yayın organı Halk TV’nin tarafsız (!) ve bağımsız (!) televizyoncusudur. Kısa çalışma ödeneği alarak tam zamanlı muhaliflik yapmakta olan Arslan, TSK’nın Pençe Operasyonlarından ziyâdesiyle rahatsızlık duymuş.

Hattâ bu konuda haber görmekten utanıyormuş bile! Bu, önemli bir bilgi aslında insanlık adına. En azından bu cümlesinden utanabildiğini (veya utanmayı bildiğini) öğreniyoruz Arslan’ın.

Peki, Arslan’ı utandıran eylemler kapsamında TSK neler yapıyor? Güneyimizde kurulmaya çalışılan bir oyunu, bir oldubittiyi, bir plânı ülkemiz adına bozmaya çalışıyor.

Binlerce kilometre öteden bölgeye tebelleş olan yamyamların ikmâl kanallarını tıkamak, terör örgütüne giden tırlar ve uçaklar dolusu silah ve mühimmatın yolunu kesmek, tedarik zincirini kırmak için mücadele veriyor.

Israrla ve sarsılmaz bir inatla karadan ve denizden çevremize örülmeye çalışan muhkem duvarları yıkmaya yönelik operasyonlar yürütüyor.

Şehitler, gaziler veriyor. Ayşenur Arslan huzur içerisinde uyusun ve Halk TV’de matine suare ülkesine çemkirebilsin diye kelle koltukta gecesini gündüzüne katıyor.

Ayşenur Arslan ne kadar “utansa” yeridir yani!

***

CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın da bu günlerde kafası biraz karışık. Malûmunuz, üç beş gün evvel üst düzey devlet yetkililerimiz Libya’ya sürpriz sayılabilecek bir ziyaret gerçekleştirdiler. Bu ziyaretin amacı ekonomi, sanayi, eğitim ve savunma gibi alanlarda iki ülke arasında iş birliğini geliştirmek ve pekiştirmekti.

Lâkin Öztrak, bazı bakanlarımızın bu ziyarete neden gittiğini anlamakta güçlük çekiyormuş.

Peki, bu heyette kimler vardı? Hazîne ve Mâliye Bakanı Berat Albayrak, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, MİT Başkanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın.

Öztrak, anlamamakta haklı bir yerde…

Öyle ya, böyle bir ziyarete gidilecekse heyette bulunması gereken zevat Barolar Birliği’nin, Mimarlar ve Mühendisler Odası’nın, Türk Tabipler Birliği’nin, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin, hattâ LGBT Derneği’nin yetkilileri olmalıydı. O zaman “dadından yenmezdi” işte!

Ya da bu ziyaret, CHP’nin Esad ve Sisi tercihlerine müsavi şekilde Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti Başkanı Al-Serrac yerine darbeci Hafter’e yapılmış olsaydı, daha anlaşılabilir bir ziyaret olabilirdi, öyle değil mi?

***

CHP ve CHP’nin tarafsız (!) yayın organları, uzunca bir süredir Erdoğan’a muhalefet etme ile ülke menfaatlerine muhalefet etme arasındaki farkı epeyce karıştırmış durumdalar. Ve bu durum basit bir “kafa karışıklığının” çok daha ötesinde, derinlikli bir problemdir.

Üzülerek söylemek gerekirse, bugünün CHP’si ve bu çizginin “militanları”, bir millî güvenlik meselesi hâline gelmiştir.

Az daha gayret gösterseler ve -maazallah, hafazanallah- Devletimiz az biraz zafiyet gösterecek olsa, dün “Devleti kuran” partinin, bugün Devleti yıktığına şâhit olabiliriz.

Yüz yıl boyunca da “Devleti biz yıktık” diye şişine gerine ortalarda dolaşırlar gari!

Allah Devletimize zeval vermesin! Vesselâm...

Kalınız sağlıcakla efendim!