DURAN Kalkan’ı
dinliyorum gözlerim kapalı. Gözlerim kapalı, zira görmeye bile tahammülüm yok
yüzünü.
Gara
Operasyonu’nda şehit edilen vatandaşlarımızı Erdoğan öldürmüş, kendileri değil.
Bu
operasyon başarılı olsaymış Erdoğan bundan siyâsî olarak faydalanacakmış.
Operasyon
başarısız olmuş, o yüzden Erdoğan siyâsî olarak sonuçlarına katlansınmış. Hesap
versinmiş.
Sanırsınız
Duran Kalkan, bu ülkenin bir siyâsî parti lideri, Erdoğan’ın rakibi. Karşısına
çıkmış da Erdoğan’dan siyâsî olarak hesap soruyor.
Sen
kimsin ulan, soytarı!
Vatansız,
adressiz, ahlâksız, haysiyetsiz, tasması elden ele dolaşan, yalını bile
başkalarının verdiği bir asalaksın sen.
Sen
kimsin ki, Erdoğan’ı ağzına alıyorsun?
***
Sonra
Kılıçdaroğlu’nu dinliyorum gözlerim -yine- kapalı.
Gara
Operasyonu sonrası başsağlığı diliyor halkımıza. Terörü ve terör örgütünü lânetleyemiyor,
PKK’nın adını ağzına alamıyor. “Dostlarını” üzmeden ve suya sabuna dokunmadan
açıklamalar yapıyor.
Bu
operasyon başarılı olsaymış Erdoğan bundan siyâsî olarak faydalanacakmış.
Operasyon
başarısız olmuş, o yüzden Erdoğan siyâsî olarak sonuçlarına katlansınmış. Hesap
versinmiş.
“Operasyonda
şehit edilen vatandaşlarımızı Erdoğan öldürdü” diyemiyor Duran Kalkan gibi, ama
demeye getiriyor. Onlar, Erdoğan yüzünden ölmüşler.
Sesini
tanımasam, Duran Kalkan konuşuyor sanacağım.
Cümleler
aynı, üslûp aynı, suçlamalar aynı, hedef aynı…
Akabinde
Meral Apla’yı dinliyorum gözlerim -hâlâ- kapalı.
Cümleler
yine aynı, suçlamalar aynı…
***
Siyâsilerimiz
tarafından yapılan açıklamaların, verilen beyanatların terör örgütü ile bu
kadar paralellik göstermesine daha önce de şahit olmuştuk.
Bu
“piştiyi” 15 Temmuz’un hemen sonrasında da görmüştük.
15
Temmuz darbe girişimi sonrasında “kontrollü darbe”, “tiyatro” tanımlamaları ilk
önce FETÖ’nün sustalı maymunlarından duyulmuştu.
Peşinden
bu ifadeleri bizim (!) muhalefetimiz satın almıştı.
Hatta
darbe sonrası TSK ve Devlet kurumlarındaki FETÖ’cülerin görevden alınmalarına
FETÖ kanadı “siyâsî darbe” demişti.
Bu
ifade de bizim (!) muhalefetin severek kullandığı ve hâlâ kullanageldiği bir
tanımlama oldu.
***
Bizim
(!) muhalefeti sadece terör örgütlerinin mikrofonu olmak kesmiyor maalesef.
Millî
meselelerde Yunanistan’ın, ABD’nin, Almanya’nın, Fransa’nın, Ermenistan’ın,
hatta Sisi’nin ve Hafter’in sözcülüklerini de epeyce yapmışlıkları vakidir ki
bunları birçok kez bu köşede yazdık çizdik.
Erdoğan’a
muhalefet etmek, muhalefetin sonuna kadar hakkıdır. Zaten bulundukları pozisyon
da bunu gerektirir. Ancak Erdoğan’a muhalefet yaparken kullanılan dilin terör
örgütleriyle ya da problem yaşadığımız ülkelerin dilleriyle bu denli paralellik
arz etmesi ciddi bir problemdir.
Erdoğan’a
muhalefet ile ülkeye muhalefet, birbirinden çok farklı konulardır. Lâkin bizim (!)
muhalefet epeydir bu farkı fark edemeyecek kadar kantarın topuzunu kaçırmış
durumdadır.
Bu
dil, ülkeye bir şey kazandırmaz.
Bu
dil, aslında kendilerine de bir şey kazandırmaz; kazandırmıyor da zaten.
Bunu
göremeyen ve aslında ülkesine muhalefet ettiğinin farkında bile olmayan bu siyâsiler
ülkeyi yönetmeye talipler, iyi mi?
Ne
diyelim, Allah bizleri bu muhalefetin iktidarından muhafaza buyursun! (Âmin.)
Kalınız sağlıcakla efendim…