Muhalefet ama kime? (2)

Erdoğan’a muhalefet ile ülkeye muhalefet, birbirinden çok farklı konulardır. Lâkin bizim (!) muhalefet epeydir bu farkı fark edemeyecek kadar kantarın topuzunu kaçırmış durumdadır. Bu dil, ülkeye bir şey kazandırmaz. Bu dil, aslında kendilerine de bir şey kazandırmaz; kazandırmıyor da zaten. Bunu göremeyen ve aslında ülkesine muhalefet ettiğinin farkında bile olmayan bu siyâsiler ülkeyi yönetmeye talipler, iyi mi?

DURAN Kalkan’ı dinliyorum gözlerim kapalı. Gözlerim kapalı, zira görmeye bile tahammülüm yok yüzünü.

Gara Operasyonu’nda şehit edilen vatandaşlarımızı Erdoğan öldürmüş, kendileri değil.

Bu operasyon başarılı olsaymış Erdoğan bundan siyâsî olarak faydalanacakmış.

Operasyon başarısız olmuş, o yüzden Erdoğan siyâsî olarak sonuçlarına katlansınmış. Hesap versinmiş.

Sanırsınız Duran Kalkan, bu ülkenin bir siyâsî parti lideri, Erdoğan’ın rakibi. Karşısına çıkmış da Erdoğan’dan siyâsî olarak hesap soruyor.

Sen kimsin ulan, soytarı!

Vatansız, adressiz, ahlâksız, haysiyetsiz, tasması elden ele dolaşan, yalını bile başkalarının verdiği bir asalaksın sen.

Sen kimsin ki, Erdoğan’ı ağzına alıyorsun?

***

Sonra Kılıçdaroğlu’nu dinliyorum gözlerim -yine- kapalı.

Gara Operasyonu sonrası başsağlığı diliyor halkımıza. Terörü ve terör örgütünü lânetleyemiyor, PKK’nın adını ağzına alamıyor. “Dostlarını” üzmeden ve suya sabuna dokunmadan açıklamalar yapıyor.

Bu operasyon başarılı olsaymış Erdoğan bundan siyâsî olarak faydalanacakmış.

Operasyon başarısız olmuş, o yüzden Erdoğan siyâsî olarak sonuçlarına katlansınmış. Hesap versinmiş.

“Operasyonda şehit edilen vatandaşlarımızı Erdoğan öldürdü” diyemiyor Duran Kalkan gibi, ama demeye getiriyor. Onlar, Erdoğan yüzünden ölmüşler.

Sesini tanımasam, Duran Kalkan konuşuyor sanacağım.

Cümleler aynı, üslûp aynı, suçlamalar aynı, hedef aynı…

Akabinde Meral Apla’yı dinliyorum gözlerim -hâlâ- kapalı.

Cümleler yine aynı, suçlamalar aynı…

***

Siyâsilerimiz tarafından yapılan açıklamaların, verilen beyanatların terör örgütü ile bu kadar paralellik göstermesine daha önce de şahit olmuştuk.

Bu “piştiyi” 15 Temmuz’un hemen sonrasında da görmüştük.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında “kontrollü darbe”, “tiyatro” tanımlamaları ilk önce FETÖ’nün sustalı maymunlarından duyulmuştu.

Peşinden bu ifadeleri bizim (!) muhalefetimiz satın almıştı.

Hatta darbe sonrası TSK ve Devlet kurumlarındaki FETÖ’cülerin görevden alınmalarına FETÖ kanadı “siyâsî darbe” demişti.

Bu ifade de bizim (!) muhalefetin severek kullandığı ve hâlâ kullanageldiği bir tanımlama oldu.

***

Bizim (!) muhalefeti sadece terör örgütlerinin mikrofonu olmak kesmiyor maalesef.

Millî meselelerde Yunanistan’ın, ABD’nin, Almanya’nın, Fransa’nın, Ermenistan’ın, hatta Sisi’nin ve Hafter’in sözcülüklerini de epeyce yapmışlıkları vakidir ki bunları birçok kez bu köşede yazdık çizdik.

Erdoğan’a muhalefet etmek, muhalefetin sonuna kadar hakkıdır. Zaten bulundukları pozisyon da bunu gerektirir. Ancak Erdoğan’a muhalefet yaparken kullanılan dilin terör örgütleriyle ya da problem yaşadığımız ülkelerin dilleriyle bu denli paralellik arz etmesi ciddi bir problemdir.

Erdoğan’a muhalefet ile ülkeye muhalefet, birbirinden çok farklı konulardır. Lâkin bizim (!) muhalefet epeydir bu farkı fark edemeyecek kadar kantarın topuzunu kaçırmış durumdadır.

Bu dil, ülkeye bir şey kazandırmaz.

Bu dil, aslında kendilerine de bir şey kazandırmaz; kazandırmıyor da zaten.

Bunu göremeyen ve aslında ülkesine muhalefet ettiğinin farkında bile olmayan bu siyâsiler ülkeyi yönetmeye talipler, iyi mi?

Ne diyelim, Allah bizleri bu muhalefetin iktidarından muhafaza buyursun! (Âmin.)

Kalınız sağlıcakla efendim…