
MODERN toplumlarda “Anneler
Günü” veya “Babalar Günü” gibi muhtelif özel günler muhtelif tarihlerde
kutlanmaktadır. Bu kutlamaların amaçlarından biri, kutlanılan mefhuma ilişkin
olarak farkındalık oluşturmak ve değer vermek gibi görünse de asıl amaç,
tüketimi tetikleyerek kapitalist sisteme hizmet etmektir. Hâlbuki, anne/baba, her
daim ve hep annedir/babadır. Önemli olan, bu vasıf kazanıldığından son bulduğu
tarihe kadar gerekli değer ve hürmetin verilmesidir. Günübirlik bir kabul ve
şımartma eğilimi Batı’nın hesabıdır.
Anneliğe
her toplumda, kendi inanç ve kültürüne göre değer atfedilmiştir. Annelere
verilen değer ölçüsünde aile, toplum ve millet güçlenmiş veya zayıflamıştır.
Modernizm ve sekülerizm gibi sistemler anneliği âdeta bir meta hâline getirmiş
ve annelik mefhumunu Batı toplumlarında olduğu gibi İslâm, Hint ve Çin
toplumlarında da erozyona uğratarak gerçek mahiyetinden uzaklaştırmıştır.
2018-2019
yıllarında ABD’de aile içi değerlendirme raporlarının sonuç bölümünde, “kadın
için en tehlikeli yer, evi olarak” belirtilmiştir. Türkiye’de de Tanzimat ile başlayan
yenileşme hareketleri toplumsal değerin önemli varlığı olan “anne” ile yol
almayı hedefler. Modernleşmenin ölçütü olarak kadını temel alan sistemler,
anneyi eğitim ve çalışma hayatı ile toplumsal hayatın merkezine almayı amaç
edinmiştir. Evin dışına çıkan ve çalışma hayatına katılan kadın, iktisadî olarak
güç kazanmıştır. Diğer kadınlarla arasında farklılıklar oluşmuş ve böylece
birbirlerini ötekileştirme ve aralarındaki mesafelerin açılmasını sağlamıştır. Kendisi
gibi çalışma hayatına katılan, sosyalleşen kadın, benzer şartlardaki kadınlarla
dayanışırken, sair kesimi pasifize etmiştir.
Kapitalist
sistemin dinamosu olan ABD’nin ürettiği hamilelik, baby shower, bebeğin
cinsiyetini belirleme partileri gibi birçok kutlama töreni, değer öğüten materyalist
değirmenlere su taşımaktadır.
Bu
kutlamalarda milyonlarca dolar harcanarak tüketim teşvik edilmektedir.
Ayrıca,
çocuğunu istediği zaman çeşitli üreme modelleri ile çalışma koşullarına uygun
zamanda doğurma gibi insan fıtratına ve yaratılış gayesine uygun olmayan
davranışlar sergilenmektedir. Söz konusu bu davranış, belli bir amaca hizmet
etse de annenin ruhsal ve bedensel sağlığına verdiği zararı ölçmeye imkân
yoktur. Bu durum, fıtrata yapılan acımasız bir müdahaledir. Başka bir ifadeyle,
kapitalist sistemi ayakta tutmak için anne, bebek ve aile gibi kutsal değerler
bir emtia gibi kullanılmaktadır.
Zaruri
ihtiyaçlar dışındaki bu suni ihtiyaçlar, aile üzerine büyük bir ekonomik yük
getirmektedir. Anne ve aile bireyleri bu yükün altından kalkmak için daha fazla
çalışmaktadır. Bu durum aileye huzur yerine maddî ve manevî külfet getirmektedir.
Dahası, bu suni ihtiyaçlar karşılanmadığında, aile bireyleri psikolojik
sorunlara maruz kalmakta, toplumun çekirdeği olan ailenin etkilenmesi ile birlikte
dolaylı olarak da toplum, sosyolojik olarak etkilenmektedir.
Anneye
hürmet
Anne
ve babalarımız birbirinden ayrı gibi görünse de birbirleri arasında kendi
varlıklarını bütünleyen birer şükür vesilesi, itaat kapısı ve ihsan noktasının
anahtarlarıdır. Ana babanın söylediği bir şeyi yapmak itaat, gönülle, seve seve,
istekle yapmak ise ihsandır. Peygamberimiz (sav), “Onlar (anne ve baba) senin
ya cennetin, ya cehennemindir. Onlara iyilik yaparsan Cennet’e, kötülük
yaparsan Cehennem’e gidersin” buyurmuştur.
Bir
sahabenin, “Kime iyilik yapayım Ya Rasulullah?” sorusu üzerine Efendimiz (sav),
“Annene iyilik yap, annene iyilik yap, annene iyilik yap! Daha sonra babana
iyilik yap!” diye buyurmuştur. “Anneye iyilik yap” ifadesini üç kere tekrar
etmek sureti ile annelik mâkâmının kutsallığını vurgulamıştır.
Medeniyetimizde
annenin yeri
Annelik,
bir kadın için yeryüzünde elde edilebilecek en değerli unvan, en önemli sıfat,
en kıymetli şereftir. Annelik, neslin devamı için elzemdir. Daha önemlisi, Allah-u
Teâlâ’nın emir ve yasaklarına uygun bir annelik vazifesinin icrasıdır.
İslâm
tarihinde anneye hürmetin zirvesini Veysel Karanî’de görmekteyiz.
“Kul
hakları içinde en büyüğü ana baba hakkıdır; Allah ve Resul’üne itaatten sonra
ana babaya itaat gelir.”
“Veysel
Karanî’nin kavuştuğu bütün ihsan ve derece, annesine yaptığı iyilik
sebebiyledir.” (Riyazü’n-Nasihin)
Anneye
hürmet ve itaat noktasında İslâm’a aykırı olmayan örf, âdet ve gelenekler de anneye
ve kadına ehemmiyet veren değer yargılarımızdandır. Allah-u Teâlâ, kadını
annelik fıtratı ile donatarak yaratmıştır. Kula düşen, bu fıtrata uygun
davranmak ve bu husustaki ilâhî emir ve nehiylere uymaktır. Aksi durumdaki tüm
davranışlar kadına ve hususiyetle annelere zulümdür.
Rabbimiz,
Kendisine yapılacak kulluğun en kusursuz ve makbul şeklini Habîbinin şahsında
sergilemiştir. Aile bağları, “sıla-i rahim” ile güçlü ve muhkem hâle gelir. Sıla-i
rahimde Allah’ın (cc) Rahmân Sıfatının tecellileri vardır.
Neslin
devamı anne vasıtası ile sürdürülmektedir. İslâm medeniyetinde kadının saygınlığı
ve toplumdaki değeri, Kur’ân ve Sünnet’te kat’î olarak sınırları çizilen hak ve
yükümlülüklerin yerine getirilmesi ile doğru orantılıdır. Bir kadının anneliği,
akıl, fikir, şuur ve izan gerektiren her durumda kendini ve çevresini muhafaza
eden ve bütünlemek için emek harcayan kadının analık vasfı ile donanmış
olduğunu anlatır. Örneğin bir kadın, çocuk doğurmasına rağmen eşine, evine ve
aile bağlarına gerekli değeri vermiyor ise, annelik vasfı ile donanmış
sayılmaz. Bir kadın çocuk doğurmamış fakat evine, eşine ve akrabalık bağlarına gerekli
özeni göstermiş ise, kadim medeniyetimizde gerçek annelik vasfına haizdir.
Peygamber
Efendimizin (sav) hayatındaki anneler
Peygamberimizin
(sav) annelerimizle olan hukuku ve onlara karşı muhabbetli münasebetleri bizler
için en önemli rehberdir. Öz annesi Âmine Annemizle alâkalı olarak, anne kokusu
ve anne yüzünün unutulmazlığını sözlerinde özlemle andığını görürüz. Sütannesi
Halime ve Süveybe Annelerimize olan hürmetini, Fâtıma Binti Esed Annemize ise
“Annemden sonra annemdir” diyerek hayatında Kendisine annelik yapanları hayırla
yâd ettiğini biliriz.
Efendimizin
(sav) muhterem eşlerine olan muhabbeti, sadakati ve vefalı davranışları bizlere
örnek teşkil etmektedir. Hazreti Hatice (ra) Annemizde fedakârlığı, Hazreti
Sevde’de (ra) yumuşak huy ve cömertliği, Hazreti Âişe’de (ra) ilim sevdasını,
Hazreti Hafsa’da (ra) kültürü ve kuvvetli iradeyi, Hazreti Zeynep Binti Huzeyme’de
(ra) yardım severliği, Hazreti Ümmü Seleme’de (ra) nezaket ve el becerisini,
Hazreti Zeynep’te (ra) saymadan verme ve kibarlığı, Hazreti Cüveyri’de (ra) herkesle
güzel geçinmeyi ve de abid ve zahit olmayı, Hazreti Habibe’de (ra) sabır ve
sebatı, Hazreti Safiye’de (ra) cesareti,
Hazreti Meymune’de (ra) takvayı, Hazreti Mariyye’de (ra) sadeliği görmekteyiz. Annelerimizin
birçok güzel hasletinin yanında ön plâna çıkan belirgin özellikleri, saliha
kadın ve annelik vasıfları ile bir mümin kadının en önemli ziyneti olan güzel
ahlâk ve erdemin en güzel emsalini bizlere göstermeleridir.