Modernite ve iletişim

Modernite, insanların gündelik yaşamında alışık oldukları durumu tamamen değiştirmiş, teknolojiyle beraber insanın refah seviyesini arttırmayı vaat etmiştir. Yani “Eskiye oranla çok daha kısa sürede, daha çok kazanç sağlayabilirim” düşüncesiyle insanları kandırmıştır. Modernite artık bize birbiriyle alâkalı olmayan şeyleri satma eğilimindedir. Modernitenin insana olan bakışı, insanın da içinde yaşadığı çevreye olan tavrını değiştirmiştir.

HIZLA değişen ve hızına yetişemediğimiz bir zamanda yaşıyoruz. Buna ister modern çağ, ister bilgi çağı, ister teknoloji çağı, ister iletişim çağı ya da tüm bunları içine alan uzay çağı diyelim, her ne dersek diyelim, ilerleyen bu çağda gelişen teknolojiye, bunlarla birlikte var olan gelişmelere kimse “Dur!” ya da “Ben bu ilerlemeye karşıyım” diyemez. Çağın gereği neyse, onun içinde barındırdığı her gelişmeye açık olmak durumundayız.

Fakat bu ilerlemeyi gerçekleştirirken bir önceki dönemden kalan bilgi birikimini de göz ardı edemeyiz. Gelenekten kopmadan geleceğe emin adımlarla ilerlemeliyiz. Geçmişi yok sayarsak, geleneksel kavramları yitirdiğimiz gibi yeni oluşumların da üstesinden gelemeyiz.  

Çağın getirdikleri ve götürdükleri herkes tarafından kabul görmüş olacak ki, hem şikâyetçiyiz, hem de uyum sağlamak için bir çaba içerisindeyiz. Olumlu veya olumsuz kavramları birbiri içinde barındırırken, ilerleme kendi ekseninde devam etmektedir. Geleneksel kavramlar ve geleceğe yönelik kavramlar içerisinde insanlar birey olarak bir kimlik kazanma, oluşumun içinde var olma savaşına girdiler.

Bu girizgâhtan sonra kapak konumuz olan modernite ve iletişimin tanımından yola çıkarak bu konu hakkındaki bilgileri kısaca paylaşalım.

Modernite düşüncesine dair

Modernite ve onunla bağlantılı süreçler (aydınlanma, rasyonalizm ve teknolojik ilerleme gibi), gerek kamu yönetimine, gerekse iletişim bilimlerine dair kültürel çözümlemelerin arka plânını derinden etkileyen ana temalardır. Modernitenin tarihsel kökeni Batı dünyasında Rönesans, dinsel alanda Reform, sınaî kapitalizmin hazırlık fazlarını (Merkantilizm, Coğrafî Keşifler, kolonyalizm, liberal düşünce sistemlerinin gelişimi vb.) içerecek biçimde 16 ve 17. yüzyıllara kadar gitse de, yüzyılların birikiminin bir sonucu olarak 19. yüzyıl sonları ile Batı kültür hayatını tamamıyla kuşatan ve tanımlayan bir değerler dizisi hâline dönüşmüştür (Rosenau, 1992; Norris 1995; Wagner, 2008, 83–103).

Modernite en temel anlamda “giderek artan sekülerleşme, araçsal ussallığın evrensel geçerlik iddiası, yaşam dünyalarının değişik kısımlarının farklılaşması, ekonomik, siyasî ve askerî pratiklerin bürokratizasyonu, değerlerin metalaşması” ile karakterize edilen bir döneme işaret etmektedir (Baker, 2001; Anderson, 2000).

Modernite, en genel anlamıyla kaynakları Rönesans düşüncesine kadar uzanan bir felsefî akımın ve düşünce paradigmasının yansımasıdır (Bertens, 1995). Terimden bugün anladığımız şey, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı Alman sosyoloji teorisinin bakış açısıyla, geleneksel düzenle karşıtlık içinde toplumsal dünyanın adım adım iktisadî ve yönetsel olarak rasyonelleşmesine, farklılaşmasına, kapitalist endüstriyel devletin ortaya çıkışına işaret etmektedir (Featherstone, 2007: 3). Bu kapsamda modernite, geleneksel olmayanı vurgulamakta ve yeni bir evreye geçişselliği ifade etmektedir. Bu geçiş aşamasının belli başlı iddiaları ve ilkeleri de bulunmaktadır. Bir üst yapı unsuru olarak modernizm, rasyonel ve pozitif bir ideoloji ile evrensellik iddiasında bir perspektif ileri sürmektedir (Blackburn, 1994).

Modernite mantığı, toplumsal yaşamı tutarlı tek bir fikri, yasal çerçeve içerisinde anlamaya ve kontrol etmeye girişen entelektüel ya da yönetsel sistemlere göndermede bulunur (Smith, 2007: 315). Bu çerçevede ilerlemeci bir çizgiye sahip olan modernizm, tek tipleştirici ve homojenleştirici bir misyona sahiptir (Barker, 2005). Metodolojik olarak determinist bir yönteme sahip olan kavram, dinsel olanı dışlamakta, seküler dünyevî olanı ön plâna çıkartmaya çalışmaktadır (Kennington, 2004). Sistematik bir düşünce tarzı olarak modernizm, amaçlı düşünce silsilesi ortaya koyarak insanlık için adalet, eşitlik, özgürlük ve mutluluk hedefli büyük projeler vaat etmektir (Giddens,1998).(1)

Moderniteye göre toplum bilinci bireyin bilincinin önüne çıkarken, kimlik ile ilgili görüşlerse daha ziyade bireyin bilinci konusunda açıklamalar getirir. Bu aşamada, bireyin kendi bilinçliliğini tesis eden "benlik", bireyin kendi farkındalığını ortaya koyan "kimlik" ile ortak bir şekilde çalışır. Calhoun, kimlik söyleminin bariz bir şeklide modern olduğunu ve modernitenin kimlik meselesini problematik hâle getirdiğini ifade eder (Calhoun; 1994, s.10). Kimlik bireysel boyutta "benlik", tekil-evrensel boyutta "çok kültürlülük" (Parens; 1994, s.169), kültürel ve siyasî boyutta millî kültür, etnik kültür, yerel kültür vs. modernitenin ürettiği farklılık, marjinallik ve haricilik unsurları arasında "marjinallik", modernitenin ürettiği özcü anlayış yerine post-modern düşüncenin kalbini teşkil eden "tanıma" üzerine oturur.

Modernitenin üretmiş olduğu kimlik sorunu, en genelde Weber'in demir kafesinden çıkıp Geliner'in lastik kafesine yerleşen ve benliğini arayan insanın dramına işaret eder. Total bir modernite kavramsallaştırmasından çok, moderniteyi bir idea ve bir süreç olarak incelemeye alan ve “rasyonalitenin algısal birikimi” şeklinde yorumlayan, "çok yönlü bir fenomen" olarak değerlendiren ve modernite ruhunun evrenselci bir hukuk sistemi olan seküler kültürden oluştuğunu belirten Çiğdem, sürece ilişkin açıklama biçimiyle Weber'i, "idea" olarak açıklama biçimiyle Habermas'ı örnek gösterir. (Çiğdem; 1997, s. 51, 52, 69, ve 13.)

İletişim araçlarının, medyanın fayda ve zararlarını hepimiz az çok farkındayız; buna mukabil, ne onsuz yapabiliyoruz, ne de vazgeçebiliyoruz.

Moderniteyi yalnızca kavramsal bir oluşum, felsefî bir teşebbüs, toplumsal bir ütopya olarak görmeyen Çiğdem, onu aynı zamanda bireysel ve toplumsal varoluşumuzun zemini olarak da değerlendirir (s.74).(2)

Bir başka bakış açısıyla değerlendirildiğinde, insanlar üzerindeki olumlu ya da olumsuz davranışlar bıraktığı ve üzerindeki etkileri görülmektedir.

Modernite, insanların gündelik yaşamında alışık oldukları durumu tamamen değiştirmiş, teknolojiyle beraber insanın refah seviyesini arttırmayı vaat etmiştir. Yani “Eskiye oranla çok daha kısa sürede, daha çok kazanç sağlayabilirim” düşüncesiyle insanları kandırmıştır. Modernite artık bize birbiriyle alâkalı olmayan şeyleri satma eğilimindedir. Modernitenin insana olan bakışı, insanın da içinde yaşadığı çevreye olan tavrını değiştirmiştir. İnsan, bilgisi sayesinde doğa üzerindeki egemenliğini ve ona yönelik faydacılığını geliştirebilmiştir. İnsanın doğa üzerinde egemen hâle gelişi ve onu kendi istek ve ihtiyaçlarına göre değiştirebilmesi, bilimsel bilginin hayata geçirilmesi demek olan teknoloji sayesinde mümkün olmuştur (Şaylan, 2002). Modernitenin en önemli olumsuz getirisi, belki de gelecek beklentisi yüksek bir toplum yetiştirmesi olacaktır. Bu yüzden kişi, yaşamını bu beklentileri karşılamak üzere şekillendirir, aklı ve bilimi silah olarak kullanır.(3)

Bunlara baktığımızda, dediğimiz gibi “ne modern öncesini, ne modern dönemi, ne de modern sonrasını yok sayamayız”. Tanımlar ve kavramlar bizleri her ne kadar etkilese de, çağın gerektirdiği gerçeklik ve oluşumları, kişilik kavramlarımızı, ruhsal döngümüzü ve bununla birlikte yaşama kalitemizi kapitalist düşünceye feda etmeden korumalıyız. “Modern olalım” derken kendi özümüzden kayıplara da sebebiyet vermeyelim.

İletişime dair

“En basit iletişim, iletişimsizlikten iyidir” diyerek, “İletişim nedir?” tanımından yola çıkarak, iletişimin hayatımızdaki yerini ve önemini, iletişimde kullanılan argümanları aktarmaya çalışalım.

İletişim kavramına ilişkin literatür taramalarından da görüleceği üzere, kavramın tek bir tanımlamasının olduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak iletişim, en yakın şekliyle “en az iki kişi arasında duygu, düşünce ve bilginin farklı araç ve yöntemler kullanılarak paylaşılması” olarak tanımlanabilir. Bu araçlar, örneğin bazen kişinin bedenidir. Kişi bedeninin duruşu, bakışları, jest ve mimikleriyle, hatta giysisi ile karşısındaki kişiye/kişilere duygu ve düşüncelerini bir mesaj olarak gönderebilmektedir ki bu, sözsüz iletişimin de önemli bölümünü oluşturan iletişim biçimidir. Bununla birlikte, kullanılan ses ve sözcükler, eş deyişle “dil”, iletişimde en önemli simge sistemlerinden biridir.

İnsanoğlu, toplumsal bir varlık olarak çevresiyle iletişim kurma ihtiyacı ve mücadelesi içindedir. Bu nedenle birey, içinde bulunduğu zaman, mekân ve fizikî koşullara uygun olarak farklı yöntem, araç ve sistemler geliştirmiş ve bunun sonucunda da 21. yüzyılın uzağı yakın eden modern iletişim teknolojilerine sahip olmayı başarmıştır. İnsanoğlunun dumanla ve mağara duvarlarına basit figürler çizmesiyle başlayan haberleşme macerası, aslında her dönemde ve kullanılan her yöntem ve teknikte bireyin kendini anlatma, duygu ve düşüncelerini dile getirme, görüş ve kanaatlerini paylaşma ve diğerlerini anlama ihtiyacının doğal sonucudur.(4)

İletişim türlerini sıralayalım: Sözlü iletişim, sözsüz iletişim ve yazılı iletişim… İletişim biçimleri de “toplumsal ilişkiler sistemi”, “bireyin kendisi ile iletişimi”, “bireyler arası iletişim”, “grup iletişimi”, “örgütsel iletişim” ve “kitle iletişim” olarak gösterilebilir. Kitle iletişime örnek verecek olursak, gazete, dergi, kitap, radyo, televizyon, internet, sinema aracılığıyla geniş ve bilinmeyen bir kitleye (okuyucu, dinleyici, izleyici kitlesi) iletimi gösterebiliriz. Kitle iletişim araçlarının “bilgilendirme, haber verme, etkileme, kamuoyu oluşturma, toplumsallaştırma, kültürün nesilden nesile geçişine ve gelişmesine katkı sağlama, eğitme, eğlendirme” gibi çeşitli işlevleri bulunmaktadır.(5)


Çağımızın sanayileşmiş toplumlarında gençlik, modernite ve post-modernitenin değerlerinin iç içe girdiği bir sosyalleşme süreci yaşanmaktadır. Sosyal medya, bu sürecin hayat bulduğu önemli mecralardan biridir. Dünyada yüz milyonlarca kişinin kullandığı, başta Twitter, Facebook, Instagram, WhatsApp, Google Plus olmak üzere bireylerin ilgi alanlarına göre farklılaşan onlarca sosyal medya aracının, gençliğin hayatının bir parçası hâline geldiği gözlenmektedir. Yazılı, sesli ve görüntülü iletişim, çoklu/grupça iletişim, dosya ve konum paylaşımı gibi farklı etkileşim modellerine imkân veren sosyal medya araçları, araştırmalara göre ülkemizde internet kullanıcısı gençlerin yüzde 96'sı tarafından kullanılmaktadır. Çoğunlukla post-modernitenin belirsiz, geçici, pragmatik, öznel, özgürlükçü, melez, heterojen değer ve becerilerinin dolaşımda olduğu sosyal medya mecraları, çocukların ve gençlerin sosyalleşmeleri açısından geleneksel olandan farklı yöntem, araç, ortam ve içerikler sunmaktadır. Bu yönüyle ve bir toplumsal olgu olması hasebiyle bireyleri belli bir şekilde davranmaya zorlayan sosyal medya, hedef kitlesi için yeni fırsatlar ve tehditler içermektedir.(6) 

İletişim araçlarının, medyanın fayda ve zararlarını hepimiz az çok farkındayız; buna mukabil, ne onsuz yapabiliyoruz, ne de vazgeçebiliyoruz.

Günümüze tanıklık eden bireyler olarak artık bir mekânda yaşadığımız kadar bir ekranda da yaşıyor gibiyiz. Bir toplumda yaşadığımız gibi bir ağda da yaşıyor gibiyiz. Bu ağ, her şeyin birbirine bağlı olduğu ama aynı zamanda her şeyin bir kaynağa bağlı olduğu bir ağdır. Söz konusu kaynak, Google, Microsoft, Apple ve benzerleridir. Geçmişte külüne muhtaç olduğumuz komşularımız vardı, şimdi ise ekranlardan etkileşimde bulunduğumuz netdaşlarımız, ağdaşlarımız var. Yazının, barutun, matbaanın keşfi derken, gelinen noktada insanlık “sanal dünya” denen yeni bir varlık alanını keşfetti. Birçok duyu alanımıza hitap eden bu dünya bizi içine çekiyor, kimliğimizden dilimize kadar hayatımızın her alanını yeniden inşa ederek dönüştürüyor. Özellikle yeni kuşaklar üzerinde daha güçlü etkisi görülen bu olgu, çocukların ve gençlerin sosyalleşme süreçlerini de derinden etkilemektedir.(7)

Artan teknolojik yenilikler, özellikle kitle iletişim araçlarındaki gelişim, toplum içerisinde daha fazla bireyin etkileşimini gerektirmiştir. İletişim araçlarının artışı, internet ile birleştiğinde daha yaygın kullanımlara sebep olmuştur. Günümüzde bireyler, sadece izleyici değil, katılımcı-izleyici konumundadırlar.

Tarım ve Sanayi Devrimi'nden sonra insanlığı etkileyen en önemli değişimlerden biri olarak görülen bu teknolojik/dijital gelişimin oluşturduğu bu döneme çeşitli adlar verilmektedir. Bunlar “Bilgi Toplumu/Çağı, Enformasyon Toplumu/Çağı (Information Society/Age), İnternet Toplumu/Çağı (Internet Society/Age), Bilişim Çağı (Computing Age), Elektronik Çağ (Electronic Age), Siber Toplum/Çağ (Cyber Society/Age), Dijital Çağ (Digital Age), Sanayi Ötesi Çağ (Post-Industrial Age), Post-Modern Çağ (Post-Modern Age), Yeni Çağ (New Age)” gibi çeşitli tanımlamalarla adlandırılan iletişim-bilişim devridir.(8)

Yazımızı, iletişimle ilgili sektörel verileri gösteren TÜBİSAD 2015 raporuyla sonlandıralım.

Sektör Verileri TÜBİSAD Bilgi Merkezi’nin paylaştığı bilgilere göre, bilişim sektörünün diğer verileri şu şekildedir sıralanmaktadır: 

·       Toplam sektör büyüklüğünü oluşturan iki ana unsurdan biri olan bilgi teknolojileri, Türk lirası bazında yüzde 19’luk büyüme ile 27,4 milyar TL’ye, iletişim teknolojileri ise yüzde 17’lik büyüme ile 55,7 milyar TL’ye ulaştı. Böylece bilgi teknolojilerinin toplam pazar içindeki payı yüzde 33 oldu.

·       2015 yılında 27,4 milyar TL’lik büyüklüğe ulaşan bilgi teknolojileri sektörünün alt kategorilerindeki büyüklük şöyle oldu: Bilgi teknolojileri donanım “13 milyar TL”, bilgi teknolojileri yazılım “9,7 milyar TL”, bilgi teknolojileri hizmet “4,7 milyar TL”; bilgi teknolojileri kategorisinde bir önceki yıla göre en yüksek büyüme yüzde 25,1 ile hizmet kategorisinde gerçekleşti. Böylece yazılım ve hizmet sektörünün toplam bilgi teknolojilerindeki payı yüzde 53’e oranına ulaşmış oldu. Tekno-kentlerin nicelik ve niteliğindeki artış, yazılım sektörünün büyümesine olumlu katkıda bulundu. 

·       İletişim teknolojileri sektörü 2015 yılında 55,7 milyar TL büyüklüğe sahip oldu. Alt kategorilerin dağılımı ise şöyle oldu:  İletişim teknolojileri donanım “16,1 milyar TL”, iletişim teknolojileri elektronik haberleşme “39,6 milyar TL”; 2015 yılında bilgi teknolojileri hizmet ve yazılım kategorilerinde yerlilik oranı ortalama yüzde 83 iken, bu oran bilgi ve iletişim teknolojileri donanım kategorisinde ortalama yüzde 18 olarak gerçekleşti. İhracat 2,2 milyar TL. Sektörün toplam ihracat rakamı ise Türk lirası bazında bir önceki yıla göre iki kat artarak 2,2 milyar TL’ye ulaştı. Toplam ihracatın yüzde 60’ı 1 milyar 360 milyon TL ile yazılımdan geldi. Yazılım ihracatı 2014’e oranla yüzde 49 büyüdü. Yazılımdan elde edilen cironun yüzde 14’lük kısmı ihracattan geliyor. Toplam ihracatın yüzde 30’u ise tekno-kentlerden yapılıyor.

·       Rapora göre en fazla ihracat yapılan ülkeler Azerbaycan, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti, İngiltere ve Birleşik Arap Emirlikleri… Dolar bazında incelendiğinde ise 2015 yılı toplam ihracat büyüklüğü 788 milyon Amerikan doları oldu. Amerikan doları bazında da en fazla büyüme, yüzde 29 ile iletişim teknolojileri donanım, yüzde 20 ile yazılım kategorilerinde gerçekleşti.(9)


Kaynaklar

 (1)Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, Yıl: 2012, C:4, S:1, s.39-52

 Buğra ÖZER

Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Siyaset ve Sosyal Bilimler ABD, (bugraozer@gmail.com)

Serhat BAŞTAN

Yrd. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Kentleşme ve Çevre Sorunları ABD, (bastanserhat@gmail.com)

(2)Sosyoloji Konferansları Dergisi- Edibe Sözen, “Modernite ve Kültürel Kimlik” başlıklı makalesi

(3)Akademik Persfektif Arzu Altun Erciyes Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 26 Eylül 2014

(4)Medya ve İletişim-Anadolu Üniversitesi Yayınları

(5)Medya ve İletişim-Anadolu Üniversitesi Yayınları

(6)Gençlik ve Kültürel Mirasımız Uluslararası Kongre 16-18 Mayıs 2014 Samsun raporundan alıntı yapılmıştır.

(7)Gençlik ve Kültürel Mirasımız Uluslararası Kongre 16-18 Mayıs 2014 Samsun raporundan alıntı yapılmıştır.

(8)Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi Cilt 2 Sayı Sayı 1 Mart 2013

(9)TÜBİSAD 2015 Veri Raporu