
SÖZLÜKTE “haddi aşma, hata, cehalet, gaflet” gibi anlamlara gelen “seref” kökünden türetilmiş olan israf, genel olarak inanç, söz ve davranışta dinin, akıl veya örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmayı, özellikle mal veya imkânları meşru olmayan amaçlar için saçıp savurmayı ifade eder.
Modern zamanların işleyişi ve gün geçtikçe değişen yaşam şekilleri israfın var olan anlamını ve boyutunu -epeyce sınırlarını zorlayacak kadar- da dönüştürmektedir. Modern zamanları sadece kavramsal olarak ağza alınca bile bu, ardında israf edilen bir şeylerin olduğunu fark edebilmeye yetiyor.
Modern ve post-modern dönemlere geçiş ile birlikte tüketim ürünlerinin çeşidinin artması ve ürünlere kolay ulaşılması nedeniyle harcamalar ve ihtiyaçlar arasındaki denge bozulmaktadır. Özellikle teknolojik gelişmelerin hızla artması tüketim değerlerini de değiştirmektedir. Bir anlamda ölçülü ve kanaatkâr tüketici toplumu doyumsuz, istek ve arzularının peşinde koşan tüketici toplumuna dönüşebilmektedir. Dolayısıyla böyle bir düzen içinde insanlar tüketimle var olmaktadır. Bu var olma tüm insanî özelliklerin ötesinde ihtiyaç fazlası, bilinçsiz ve sınırsız tüketimlerin ortaya çıkmasına sebep olmakta ve en sonunda akıl almaz bir israfı getirmektedir.
Endüstri devrimiyle birlikte doğan ekonomi bilimi, insanların sınırsız ihtiyaçlarının kıt kaynaklar tarafından azamî şekilde tatmin edilmesinin yollarını araştırır. Endüstri toplumu, sürekli yenileri icat edilen ürünlerin talebini arttırabilmeye yönelim oluşturmuştur. Tasarrufun bir erdem sayıldığı 19’uncu yüzyılın aksine 20’nci yüzyılın ana meziyeti tüketimdir. Çağdaş kapitalist sistemde üretim, tüketimi yönlendirir. Aşırı derecede masraflı ve gereksiz ambalajlama, pazarlama, reklâm ve moda faaliyetleriyle tüketim sürekli olarak kamçılanır. Aşırı tüketim bir yandan doğal kaynakların israfına yol açarken, öte yandan çevre kirliliğine de sebep olur.
Diğer bir anlamda da günümüz tüketim anlayışı sadece maddî ekonomik kaynakların tüketimine indirgenen bir insan anlayışı ile insanı diğer tüm manevî ve ahlâkî özelliklerinden ayırmaktadır. Yani insanı ekonomik boyutuna indirgemekte, tüketim bağımlısı yapmakta, yardımlaşma, dayanışma, israf etmeme ve gösterişten uzak durma gibi ahlâkî değerleri yok etme noktasına getirmektedir.
Dinimizde ise israf sadece ekonomik anlamda değil, Kur’ân ve Sünnet’te farklı ahlâkî anlamlarıyla ele alınmıştır. Kur’ân’da israf konusu Karun, Firavun ve Lut kavminin taşkınlık ve savurganlığı örnekleri üzerinden anlatılır. İnkâr ve şirkte aşırıya gitme, insanları yoldan çıkarma, masum bir cana kıyma, ahlâksızlıkta sınır tanımama, lüks ile yaşadıkları toplumu helake sürükleme, yetim malı yeme, günah işlemekten öte günahlarla hem dem olma, yeme içmede ve giyinmede itidali kaybetme ve hatta ibadette aşırılığa gitmeye kadar pek çok husus israf kategorisindedir.
İsraf malla sınırlı değildir. Ömür, sağlık, gençlik ve ilim gibi Allah’ın lütfettiği her bir nimet için israf söz konusudur.
Dolayısıyla dinî bağlamda incelediğimiz israf, her anlamda bir haddi aşma olarak verilir. İnsan hayatında haddi aşan her eylem israf olarak kabul edilmektedir. Allah’ın verdiği sayısız nimete şükürle karşılık vermek yerine onları değersizleştiren bir savurganlık ve tüketim, günümüz modern toplumlarına da baktıkça bunun sebeplerini açıkça bize göstermektedir.
Bu anlamda insanları hastalık derecesinde israfa iten sebeplerden en belirgin olanı taklit ve özentidir. Bireyler çoğu zaman kendilerine başkalarını rol model alma ve onların yaşam tarzına özenti şuuru içinde davranır ve bu şekil üzere hayatlarına yön vermeye çalışırlar. Bu yönüyle tüketerek benzeme ve bir başkasına benzeyerek var olma mücadelesine yönelik bir savurganlık oluşmaktadır.
Tüketim toplumlarında insanın ne bildiğine değil, nerede oturduğuna bakılmaktadır. Bu yüzden tüketim kültürü insanın dış dünyasını zenginleştirirken iç dünyasını yoksullaştırmaktadır. Devasa bir bilgi akışı içinde bilgisiz insanların sayısı daha fazladır. Hâlbuki bu tüketim akışı içinde olmamak için bilgiden öte, onu kavrayabilmiş insanlar lâzımdır. Dolayısıyla bilgiyi de hızla tüketebilen ve onu anlamsızlaştıran bir zamandayız.
Modern anlamda tüketim, geleneksel anlamdaki sadece mal ve ihtiyaçların tüketimi değil, aksine değerlerin tüketimidir. Böyle bir toplumda insanın ne olduğuna değil, neye sahip olduğuna bakılıyor. Hiç kimse sahip olduğu ev ve arabadan daha değerli kabul edilmemektedir. Böylece insanlar malların kullanım ve market değerinden daha fazla sembolik değerlerine önem vermeye başladılar. Aslında sahip olduğu servetle kendisini değiştirmek ve bu mal ile gösteriş yapmak yeni olmayan bir durumdur fakat modern toplumlarda değerlerin de yok sayılması ile bu bambaşka bir hâl almıştır.
İsrafa sebep olan bir diğer etken dünyevileşmedir. Kısaca dinî değerlere karşı kayıtsızlaşma ve yabancılaşma anlamına gelen dünyevileşme; dinî düşünce, uygulama, inanç ve kuralların kişisel ve toplumsal anlam ve önemini yitirme sürecidir. Sosyal, kültürel, ekonomik, siyâsî ve benzeri sebeplerle insanların hayatı sadece dünya, gerçeği ise algılanan, görülen ve tecrübe edilen ile sınırlamaları, varlığı tek boyutlu algılamaları, kendilerini Allah’tan bağımsız ve kendilerine yetebilen olarak görmeleridir.
Tamahkârlık, hırs, savurganlık, cimrilik ve dikkatsizlik ile israfa mahkûm olmak, ciddî bir ahlâkî bozulmanın sonucudur. Gösteriş gibi alışkanlıkların zorunlu ihtiyaç olarak algılanması, ihtiyaç dengesinin kaybolmasına ve arzuların esiri olan insanın aşırı tüketim peşinde koşmasına neden olmaktadır.
İslâm iktisadı, bu alışkanlıklara karşılık sorumluluk bilinci, kanaat, şükür ve yardımlaşma gibi ahlâkî değerlerin önemli olduğunu ifade etmektedir. Söz konusu ahlâkın geliştirilmesi israf ve onun sebep olduğu olumsuzlukları ortadan kaldırabilir.
Kapitalist sisteminin temeli olan bencillik, materyalizm, çıkarcılık ve her şeyin daha fazlasını isteme arzusu, insanların israfın dikkate alınmadığı bir yaşam tarzına yönelmelerine nedendir. Fakat İslâm iktisadının temelleri olan tevhit, diğerkâmlık, toplum önceliği, itidalli olma, orta yollu yaşama, bereket, şükür ve infak anlayışı, insanların daha sade ve israfı dikkate alan bir yaşam tarzı benimsemelerine imkân tanımaktadır.