Modern insanda mekân algısı üzerine bir deneme

Aidiyet hissinin kaybolduğu bir düzende manevî olan tüm unsurlarla bağı kesilen insan teki, toplum olma bilincini kaybettiği gibi, dünya yüzünde tek başına hareket etmenin acınası yalnızlığını da kendi içerisinde yaşamaya mahkûm kalıyor.

SON çıkan haberlere göre, artık büyük şehirlerde sokaklara isim yerine numara verilecek. Bu fikrin öne atılmasındaki sebep gayet sarih aslında: Son zamanlarda ayyuka çıkan posta ve kargolama işlemlerinin daha hızlı yürütülebilmesi ve kullanılan navigasyon uygulamalarında adresin en net şekilde tanımlanarak servisin geciktirilmeden müşteriye ulaşması meselesi… Bir nevi “kapitalizmin mekâna yansıması” da denilebilir.

Kadim şehirlerin bilge insanları bilirler ki, bir şehirdeki yaşanmışlık, kendine en çok sokakların isimlerinde yer bulur. Vakt-i zamanında bir yerde, yörede yaşanmış bir olay, orada hayatını sürdürmüş bir insan, duvarlardan sarkan çiçeklerin, ağaçlarda olgunlaşmış meyvelerin isimleri, unutulmayan nice hâdise ve dahasının geleceğe aktarımını sağlayan muhteşem bir araçtır sokaklara verilmiş adlar.

Topkapı Sarayı’nın arka tarafında yer alan, Arnavut kaldırımları ve heybetli, sessiz sakin yapıları ile beni yavaşça Gülhane Parkı’na vardıran Soğukçeşme Sokağı, ismini yine bu yol üzerinde bulunan, Osmanlı’dan kalma güzelim çeşmesinden almıştır. Bir başka karşıt örnek olarak, Osmanlı İmparatorluğu döneminde fuhşun merkezi olarak görüldüğünden “Melek Girmez Sokağı” olarak adlandırılan ve İkinci Mahmud zamanında bu kötü anımsamayı unutturmak için inşâ edilen camiye “Hidayet Camiî” ismini verdiren de aynı tutumdur.

İnsan tekinin, bir toplum oluşturabilmek için ihtiyaç duyduğu hafızayı sağlayan en önemli unsur, mekân isimlerinde saklıdır. Dünden bugüne aktarılan geleneğin, tarihin ve yaşanmışlığın en kolay ve keskin aktarımını burada buluruz. Çocuk bu hafıza ile büyür, farkında olmaksızın yaşadığı memleketin geleneği kendisine sirayet eder, hayatın ve geçmişin içinden geçer, izinden yürür. İnsan ancak yaşadığı mekânın anlamlandırılması sayesinde aidiyet kazanır. Manevî olarak yüreklenir, kendisini bir topluluğun parçası olarak hisseder, birbirini anlamlı şekilde tamamlayan birden fazla parçanın ortasında yer aldığını duyumsar ve bölünmüşlük yerine tatminkârlık hisseder.

Sokak isimlerimizin rakamlara indirgenmesi meselesi, üzerinde durulması gereken, toplumu ve hafızayı direkt olarak etkileyen ve azımsanmayacak ölçüde önemli bir mesele olarak ele alınmalı.

Günümüz modern hayatında gözü kör eden ekonomik düşkünlüğün hayatın bu alanına da sirayet etmiş olduğunu görüyoruz. Yukarıda bahsedildiği şekilde, özellikle pandemi döneminde artan çevrimiçi alışveriş yaygınlığının mercileri bu kararı almaya ittiği gözetildiğinde, dünden bugüne giderek artan boyuttaki kapitalistik sistemin de bizi içine düşürdüğü durum açıkça anlaşılmaktadır. Diğer yandan, dünyadaki alışveriş çılgınlığının tüketim boyutu düşünüldüğünde, bunun yalnız maddî düzeyde kalmadığı, toplumun manevî değerlerine etki ederek onun geleneğini içselleştirmesinin önüne geçtiği hususu da gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta olarak karşımızda duruyor.

Modern insanın mekân algısında sapmalar meydana geliyor. Aidiyet hissinin kaybolduğu bir düzende manevî olan tüm unsurlarla bağı kesilen insan teki, toplum olma bilincini kaybettiği gibi, dünya yüzünde tek başına hareket etmenin acınası yalnızlığını da kendi içerisinde yaşamaya mahkûm kalıyor.

Açıklanan nedenlerle mekânların insanoğlunun kimlik arayışında kapladığı uzun soluklu konumun günden güne kaybına şahit olmak, dünden bugüne uzanan koridorun loş ışığını dahi kesmek demek olacağından, bu karardan en kısa zamanda dönülmesini büyük bir iştiyakla bekliyoruz.