
KUR’ÂN-ı Kerîm’in en
öncü mucize olduğu kabul edilir ki doğrudur; bunun ardında Hazreti Muhammed
Mustafâ’ya (sav) bahşedilen en hikmetli ve en pâk mucize, O’nun Rahmet
Peygamberi oluşunu bütünüyle tasdik eden Mirac’dır…
Her
ismin zıddı vardır, lâkin rahmetin yoktur.
O
rahmet ki, Allah’ın Zâtına ayırdığı tektir. Ve Rahmet Peygamberi, Allah’ın
“Sevgili” olarak Zâtına kıldığı aynadır.
Ve
Mirac, Rahmet Peygamberi’nin kendi fıtratını yansıttığı rengin adıdır.
Neden
mi?
Zira
Kendisine sonsuzluk gösterilip Sidretü’l-Münteha’ya çekilen, önünde bütün
perdeler aşk ile açılan Güzellik Sebebi, onca hüzün ve çaresizliğin içinde
kaldığı sırada bu nimetle karşılaşmasına rağmen geriye, ümmetinin yanına geri
dönmeyi tercih etmiştir.
Geri
dönmek, O’nun fıtratının ezelî ve ebedî yansımasıdır.
Harem
Mescid’den Cennet bineği ile Aksâ Mescid’e uzanan ve oradan aşk bineği ile iki
kaş arası mesafede münacata varan hâdiseye nasıl melekler şahitlik ettilerse,
bize de bu hâdisenin hakikatine erişip o hakikatten nasiplenmek şeref olsun!
Olsun
ya, Ebû Bekr-i Sıddîk’e sorulduğunda hiç şüphe etmeden “O söylediyse doğrudur”
demişti o, gökyüzünde melekler nasipliyken yeryüzünde de bir sadığın bu
hakikatten nasipli olduğuna inanarak bize de sadık ve salih bir şahadet düşsün!
Mirac
Kandilimiz mübârek, duâya kalkacak olan ellerimiz dolu, zihnimiz ve de kalbimiz
geceye dağıtılmış ihsandan alacaklı olsun!