
BİR kişi düşünün… İTÜ Elektronik ve
Haberleşme Mühendisliği Bölümü’nden mezun olacak. Üniversite eğitimi esnasında
Amerika’da University of Pennsylvania’nın (UPenn) GRASP Laboratuvarı’ndan staj
kabulü alacak ve staj kapsamında almış olduğu burs teklifiyle, bu üniversitenin
Elektrik Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisans eğitimini tamamlayacak…
Yüksek lisans
eğitimini tamamladıktan sonra, çalışmaları esnasında göstermiş olduğu üstün
başarılardan dolayı MIT’te (Massachusetts Institute of Technology) burslu
olarak yüksek lisans-doktora teklifi alacak ve buradaki eğitimi sürecinde
İnsansız Helikopter Sistemlerine agresif manevra yapma kabiliyeti
kazandırabilen otomatik uçuş kontrol algoritmaları alanında çalışmalar
yürütecek…
MIT Havacılık ve
Uzay Mühendisliği Bölümü’nden ikinci yüksek lisans diplomasını alacak…
Sonra millî ve
özgün insansız hava aracı teknolojileri geliştirme faaliyetlerine destek olmak
maksadıyla doktora çalışmalarını yarım bırakarak ülkesine dönecek…
Bu süreçte
İnsansız Hava Aracı Sistemleri’nin aviyonik sistem mimarisi, uçuş kontrol,
seyrüsefer algoritmalarının geliştirilmesi, sistem kinematiği ve dinamikleri,
elektronik donanım ve gömülü yazılım geliştirme konularında çalışacak…
Teknoloji Takımı
Vakfı adında (T3 Vakfı) bir vakıf kurup burada yetenekli gençlerin ve her yaş
grubundan insanın teknoloji geliştirilmesi süreçlerine katılmalarını sağlamak
için çalışacak…
Havacılık
rekorlarına imza atan İnsansız Hava Aracı Sistemlerinin güdüm ve kontrol
sistemi tasarımını yapacak…
Ülkesinin Silahlı
Kuvvetler envanterine giren ilk İHA’sının tasarımını yapacak…
İHA Sistemi ile füze
atışlarını başarıyla tamamlayıp bu konuda patent alacak…
Ülkesinin ilk
döner kanat İHA Sisteminin tasarımını yapacak…
Ülkesinin ilk millî
“SİHA Sisteminin mimarı” unvanına sahip olacak…
Hava Araçları İçin Otomatik İniş-Kalkış Sistemi, Değişen Çalışma Şartlarını Algılayabilen Elektromekanik Servo Motor Kontrollü Eyleyici Sistemi ve Kontrol Metodu, Üç Yedekli Uçuş Kontrol Sistemi ve EKG Cihazı konularında ayrı ayrı patentlere sahip olacak…
Koronavirüs
salgını nedeniyle solunum sistemi cihazları üretecek ve bunlar için de patent
alacak…
Ülkesinin
ordusunun giriştiği bir operasyona katılarak 4 ay bir hangarda yatıp bizzat
ürettiği İHA ve SİHA’ların başında duracak…
Heyecanlandınız,
değil mi? Öyle ya, “Kimmiş bu babayiğit?”
diye sormakta haklısınız.
“Kimdir bu adam?” sorusunun cevabı, Selçuk
Bayraktar’dır!
Böyle bir kişi
hangi ülkede olsa millî kahraman ilân edilir, değil mi?
Evet! Ama vallahi bizde
değil!
Nasıl mı?
***
Meselâ Cumhuriyet’in
ilk döneminde ürettiği silahlarla İsrail’e karşı savaşan Müslümanlara destek
olduğu için 1949 yılında fabrikasıyla beraber havaya uçurulan Nuri Killigil
gibi…
Bizzat Cumhuriyet’in
kurucusu Mustafa Kemal tarafından silah sanayii işine girip uçak bombalarını
yaptığı ve yaptığı bu bombaları satarak ülkeye döviz getirdiği için “Amerika
istedi” diye tesislerini soba fabrikasına çevirmek zorunda kalan Şakir Zümre
gibi…
Türkiye’nin 10 bin
kilometrelik demiryolu ağının bin 250 kilometrelik bölümünün inşâsını
gerçekleştirdiği için kendisine Mustafa Kemal tarafından “Demirağ” soyadı verilen;
Türkiye’de ilk uçak fabrikasını kuran, ilk sigara kâğıdı üretimini yapan, ilk
yerli paraşüt üretimini gerçekleştiren; İstanbul Boğazı üzerine köprü ve
Keban’a büyük bir baraj yapılması düşüncelerini ilk kez gündeme getiren; uçaklar
yapan ama çalışmaları engellenen, yaptığı uçakları gömülen Nuri Demirağ gibi…
Yine yaptığı
icatlar, buluşlar ve çalışmaları yüzünden hayatlarından olan ASELSAN
mühendisleri gibi…
Bütün bunlar
bizdedir!
***
Koronavirüs hâlâ
gündemin ilk maddesi olmaya devam ederken, yapılan başarılı mücadeleyi gölgede
bırakmak ve dikkatleri başka yönlere çekmek için arada bir darbeciler ve
müfteriler sahneye fırlayıveriyorlar. Algı operasyonları konusunda dünya
çapındaki dehâlarımız(!), bütün mesailerini bu meselelere hasrediyorlar. Ülkede
başlatılan millî teknoloji hamlesine ayak bağı olmak ve bunu akâmete uğratmak
için çaba sarf eden kuyruk intikamcıları var.
Birçok sağduyulu insan bu tezvirata kulak asmasa da kimi çevrelerse mal bulmuş mağribi gibi bu iddialara yapışıyorlar.
İşte yazımızın
başında özelliklerini saydığımız Selçuk Bayraktar’ın bunca başarısı, bir anda
yok sayılmak ve kendisi iftiralarla linç edilmek istenmektedir.
Neden mi?
Öncelikle o, aynı
zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dâmâdıdır. İkinci olarak,
emperyalizmin Orta Doğu’daki oyunlarını bozacak hamlelerin, SİHA’ların
mimarıdır. Suçu büyüktür(!)…
Ülkesi için bu
kadar cansiperâne çalışıp üretmesi, birkaç yüz yıl sonra bizim de isteyince bir
şeyler yapabileceğimizi ispatlamıştır. Selçuk Bayraktar, sürekli narkoz vererek
yatağa mahkûm ettikleri hasta adamın gözünü açmıştır.
Suçu çok büyüktür,
çok büyük(!)…