Millet yutmaz bu teraneleri

Maçası zora girince tornistan etmeyi de yiğitlik biliyorlar. Biz de bunları adam yerine koyup ekranlarda göründükleri zaman karşısına geçiyoruz. Yanımızda kabak çekirdeği, çay… Onlar ise askerimizin, polisimizin velhasıl bütün milletin karşısına geçmekten çekinmiyor. Kırk yıldır aynı terane. Millet yutmaz artık bu ucuz numaraları. En fazla, gargara yapar, tükürür.

TÂRİHE bakıyorum, insanlık rahat bir gün görmemiş. Savaşmaktan, başını kaşımaya fırsat bulamamış atalarımız. Dünya târihi, savaşlarla dolu. 

Bilinen, kayda geçmiş zamanlar incelendiğinde, savaşsız geçen yılların toplamı elli-altmış arasında var yok. 

Biz bu dünyaya yaşamaya değil, savaşmak için gelmişiz sanki. 

Geçmiş, geçmiş gitmiş diyebilsek… 

Ne yazık ki öyle değil. 

Bugünü de şekillendiriyor geçmiş. 

Böyle bakınca, geçmiş, anlıyoruz ki bir türlü geçememiş. 

Gündem her zamanki gibi yoğun. Kenarda köşede kalmış, sakince hayat süren ülkelerin bir yılda yaşadıklarını, biz bir güne sığdırıyoruz. 

O yüzden, bazı haberler gözden kaçabiliyor. 

Bugün, pek çoğumuzun görmediği, görse de üzerinde fazla durmadığı iki habere dikkat çekmek istiyorum. 

“Terör örgütü PKK, 9 yaşında dağa kaçırdığı Hamza'nın yeni fotoğrafını ailesine gönderdi.”

Nasıl? 

Kırk yıldır terör örgütüyle (dibine turp suyu, sayısı da pek çok bu örgütlerin) mücadele eden ülkemiz için sıradan sayılır. 

İlk defa duyduğumuz bir şey değil çünkü. 

Daha önce de pek çok çocuk ya kandırılarak yahut kaçırılarak dağa götürüldü. 

Hamza onlardan sadece biri. 

Vaktiyle ortadan kaybolmuş. Zap suyunda kaybolduğu söylenmiş. Hani şu suyu derin akan Zap. 

Anne Rukeyda Adıyaman, aradan beş yıl geçtikten sonra videosunun geldiğini söyledi. PKK haber göndermiş. Çocuğun burada demişler. 

Dokuz yaşındaki çocuk, beş yıl içinde çok değişir tabii. Delikanlı olur. 

Ne büyük incelik göstermiş terör örgütü. “Bak işte oğlunuz bu” diye fotoğraf gönderiyorlar. Göz yaşartıcı bir davranış!

Bizim için öyle. 

Anasının yüreği ise hep kanar. 

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi 600’üncü gününe yaklaşıyor.

Nöbetin 442'nci gününde eyleme katılan Adıyaman ailesi de küçük Hamza’nın yolunu gözlemekte. 

*

İkinci haber, komedyen görünümlü birine ait. 

Adı Ersin, soyadı Allah müstehakını versin olabilirdi, olmamış, Korkut demişler. 

Diyarbakır için “Başkentimiz” demiş. 

Sosyal medyada yayınlanan kısa videoda biri ona soru sormuş da öyle cevap vermiş. Aynı kişi nereden çıktıysa, “Sen de başkanımız olmak ister misin?” diye bir soru patlatmış. 

Rol yapmadığı zaman seyirciyi kendine daha çok güldüren Ersin Korkut, bu sorudan pek hoşlanmış ki “Başkan ben olayım” deyivermiş. 

Karşısındaki de şöyle takdir buyurmuş: “Belki ülke daha iyi yönetilir.” 

Sonrasında yaşanan gelişmeler ise güldürükçü arkadaşı endişeye gark etmiş. 

“Gark gark” diye sesler çıkarmasından anlaşılmış. 

Zira bu diyalog, sosyal medyada büyük tepki görmüş. Tutuklanmasını isteyenler, hain olduğunu söyleyenler, haddini bildirenler işi gücü bırakıp sıraya girmişler. 

Bakmış ki pabuç pahalı. 

Terlik alsam yeter demiş. 

Netice, çoraba razı olmuş. 

Elindeki ve müktesebatı o kadarına yettiği için. 

Ve açıklama yapma ihtiyacı duymuş. 

“Ben Diyarbakır'ı bu yörenin, bölgenin kültür başkenti anlamında söyledim. Hatta gündüz bunu anlatan bir paylaşım da yaptım. İzmir, Ege’nin kültür başkenti, merkezidir. Bunun gibi... Bu anlamda söyledim ama düşüncemi doğru ifade edemedim. Ben siyasetten anlayan bir insan değilim. Tabii ki bir tek başkentimiz vardır ve Ankara’dır. Çok üzgünüm. Ben Türkiye’de herkesin birlikte mutlu bir şekilde yaşamasından başka hiçbir şey düşünmem. Herkesten özür dilerim” demiş. 

Kemal Tahir olsaydı, “Ulan iyi, ulan aferin” derdi. 

Biz bir şey demeyelim. Sadece “He he” diyelim, yeter. 

*

Dokuz yaşında, on yaşında, on dört on beş yaşında çocukları dağa kaçırarak terörist yapıyorlar. Ellerine silah verip askerimizin karşısına çıkartıyor, canlı bomba yapıp şehirlerde patlatıyorlar. 

Sonra da “Diyarbakır başkent” diyorlar. 

Aynı kişiler mi? 

Fark gören söylesin. 

Görev bölümü yapmışlar, kimine güldürükçülük düşmüş. 

Maçası zora girince tornistan etmeyi de yiğitlik biliyorlar. 

Biz de bunları adam yerine koyup ekranlarda göründükleri zaman karşısına geçiyoruz. Yanımızda kabak çekirdeği, çay… 

Onlar ise askerimizin, polisimizin velhasıl bütün milletin karşısına geçmekten çekinmiyor. 

Kırk yıldır aynı terane. 

Bu meymenetsiz suratlı herif, şimdi vaziyeti kurtarmak için Diyarbakır annelerini ziyaret etse, destek veriyor gibi davransa, inandırıcı olmaz, olamaz. 

Millet yutmaz artık bu ucuz numaraları. 

En fazla, gargara yapar, tükürür.