Millet İttifakı neden adayını ilân etmiyor?

Millet İttifakı için geriye tek ve en etkili strateji kalıyor: Parlamentoya çok milletvekili sokmak… Yani hangi partinin ne kadar vekili olursa Meclis’te, o partinin siyaseten de o kadar geleceği olacak. Yerel yönetimlerdeki seçim başkanlık seçiminden sonra olacağı için, süreç tamamen Cumhurbaşkanlığı Seçimi tablosuna göre şekil alacak. O zaman şu detayı da hatırlayalım: CHP’nin yüzde 20 ve HDP’nin yüzde 5’lik sosyolojisi, artık Millet İttifakı’yla bütünleşmiş ve ortak kadere girmiştir. Yani CHP ve HDP ittifakı sosyolojiktir. Bu sosyoloji İyi Parti’yi ezmeye de kararlıdır!

MİLLET İttifakı, öncelikle “ittifak” tarifinde uzlaşmış değil. Yani ittifakın bileşenleri, hangi konularda, hangi hedef ve sınır içindeki bir ittifak noktasında olduklarında uzlaşmış değiller. Hatta henüz ittifakı gündem bile yapmış değiller.

Öyleyse bu “ittifak” nasıl bir çatı? Veya aslında bu ittifakta ne oluyor?

Birincisi, Türkiye’de siyâsî partilerin varlık sebebi, varoluş süreçleri ve gelecek hedefleri, özü itibariyle sistem olarak parlamenter sistem dokusu ile örtüşür. Dolayısıyla Millet İttifakı’ndaki tüm partiler, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde hızla erimekte ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Doğal olarak partiler, ayakta kalmak için artık “parti tabanı” değil, “sosyoloji tabanı” içinde var olmak zorundalar. Yani Cumhurbaşkanlığı Sistemi, sosyolojide karşılığı olmayan partileri yok edecek!

Bu bağlamda CHP, sosyolojik tabanı olan bir parti ve sistem ne olursa olsun, CHP lideri kim olursa olsun, her koşulda yüzde 20 seçmen tabanına sahip. Bu taban ne uzar, ne de başka yerden kopan seçmen buraya angaje olur. HDP de artık sosyolojik bir taban edindi ve kendini CHP gibi Türkiye sosyolojisinin parçası görüyor. HDP’nin de artık yüzde 5 ve üzeri bir sosyolojisi var.

Kritik soru şu: Cumhurbaşkanı Erdoğan, vefat ettikten sonra geride bir sosyoloji bırakacak mı? Ve bu sosyolojide kim lider olursa olsun, AK Parti kalır mı?

Aynı soru, MHP ve lideri Devlet Bahçeli için de geçerli…

Kesin olan bir şey var; AK Parti iktidarı ve Erdoğan liderliğindeki dönemde seçmenin yüzde 60 civarı, oturmuş muhafazakâr ve milliyetçi sosyoloji ile kemikleşmiştir. Erdoğan’ı yüzde 50 ve üstünde yıllardır lider tutan da bu sosyolojidir.

Bunları üst üste koyduğumuzda, Millet İttifakı, özü itibariyle yani sosyolojik olarak bir ittifak olamaz!

“Erdoğan düşmanlığı”, “parlamenter sisteme geri dönüş”, “Daha iyi bir Türkiye” gibi “ortak ağız” ve “geçici savunma cephesi” de bu ittifakın sosyolojisine hizmet etmez. Dolayısıyla Millet İttifakı, dün, bugün ve yarın birbirinin hasmı olacakların “aynı cepheye düşmek” gibi “talihsiz” (talihi olmayan anlamında) bir ittifaktır.

Nitekim İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Ben Başbakan olacağım!” diyerek bu talihsiz ittifaktan kendine bir talih oluşturma peşindedir. CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Geliyor gelmekte olan” gerçeğinde, artık CHP lideri olarak kalamayacağı kesinleştiğinden “Cumhurbaşkanı adayı” olarak kendini ittifaka dayatmakla bir “afili jübile” yapma peşinde. HDP ise Kürt farkındalığı ikliminde tek parti kalarak yoluna etme devam derdinde.

Tüm bunlar şu gerçeği Millet İttifakı’na dayatıyor: “Cumhurbaşkanı adayı kime hizmet edecek?”

Örneğin İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı yerine potansiyel en güçlü CHP liderliğini konsolide ediyor kendince. Mansur Yavaş bu denklemde, sadece “jübilesi gelen siyasetçi” pozisyonunda kullanılmak istendiğinin farkında. Yani Cumhurbaşkanı adaylığı noktasındaki gündemin, aslında siyaseten kullanılmak olduğunun farkında.

Millet İttifakı için geriye tek ve en etkili strateji kalıyor: Parlamentoya çok milletvekili sokmak… Yani hangi partinin ne kadar vekili olursa Meclis’te, o partinin siyaseten de o kadar geleceği olacak. Yerel yönetimlerdeki seçim başkanlık seçiminden sonra olacağı için, süreç tamamen Cumhurbaşkanlığı Seçimi tablosuna göre şekil alacak.

O zaman şu detayı da hatırlayalım: CHP’nin yüzde 20 ve HDP’nin yüzde 5’lik sosyolojisi, artık Millet İttifakı’yla bütünleşmiş ve ortak kadere girmiştir. Yani CHP ve HDP ittifakı sosyolojiktir. Bu sosyoloji İyi Parti’yi ezmeye de kararlıdır!

İyi Parti ise sol gösterip sağ vurmak istiyor. Yani CHP’nin yanında görünüp az yumruk yiyerek yüzde 60’lık sosyolojinin merkezine yönelmek arzusundadır İP. Akşener’in, “Benim 2023 Seçimleri ile ilgili bir plânım yok” dili de buna hizmet içindir.

Yüzde 60’lık sosyoloji ise Erdoğan sonrası sadece lider krizine değil, bir de parti krizine girecek. CHP, bu sosyoloji krize girdiğinde iktidara gelmek ve eski dönemlerde olduğu gibi muhafazakâr milliyetçileri yöneten sol, sosyal demokrat ve de ulusalcı kokteyliyle tekrar toplum mühendisliğine soyunmak istemektedir.

Oysa tüm ittifakları büyük bir sürpriz bekliyor: Yeni sosyoloji!

Yeni sosyoloji ne mi? O da başka bir yazının konusu…