Millet İttifakı’na neden “altılı ganyan” yaftası vuruluyor?

Dikkat ederseniz, listede “Erdoğan’ı devirmek” yok! Çünkü bunu gerçekleştirmeye partilerin güç ve oy oranları yetmiyor. Hatta HDP bile katılsa yetmiyor! Sadece halkı ikna etmeleri gerekiyor. Yani Cumhur İttifakı seçmeni ancak Erdoğan’dan vazgeçerse bu sonuç olabilir. Bu nedenle oy kaybı olduğu varsayımı üzere koşuyor atlar. Hatta Millet İttifakı’nın yandaş medyası, “Kimi koysan Erdoğan karşısında kazanır” diye kendini avutmakla meşgul.

SİYASETTE mizah önemli. “Altılı ganyan” yaftasında bir ciddiyetsizlik havası var fakat bu ciddiyetsizlik iklimini bizzat Millet İttifakı paydaşları oluşturuyor. Çünkü aylardır “Ortak aday kim olacak?” sorusu ile “Hangi ata oynayalım?” kültürü arasındaki benzerlikler arttı.

Dolayısıyla vatandaş, günlük konuşmasında, “İktidar olamayanlar kendilerini mizaha vururlar” tecrübesini dikkate alarak kendi aralarında bazı betimlemeler yapar. Sahi, kim aday olacak?

Bir sefer, Millet İttifakı’nın “kesinleşmiş kararlar” listesi var. Bu listeyi doğru okumak lâzım. Peki, listede sırasıyla neler var? Parlamenter sisteme dönüş, adayın sistem değişikliğini koordine edecek “cumhurbaşkanlığı sistemine atanacak kayyum” olması, geçiş sürecinde parti genel başkanlarının “kabine üyesi” olmaları ve en önemlisi de “sürecin kazaya uğramaması için bir politik tedbirler sözleşmesinin” oluşturulması...

İşte bu son maddede tam bir “at yarışı” var!

Dikkat ederseniz, listede “Erdoğan’ı devirmek” yok!

Çünkü bunu gerçekleştirmeye partilerin güç ve oy oranları yetmiyor. Hatta HDP bile katılsa yetmiyor!

Sadece halkı ikna etmeleri gerekiyor. Yani Cumhur İttifakı seçmeni ancak Erdoğan’dan vazgeçerse bu sonuç olabilir. Bu nedenle oy kaybı olduğu varsayımı üzere koşuyor atlar. Hatta Millet İttifakı’nın yandaş medyası, “Kimi koysan Erdoğan karşısında kazanır” diye kendini avutmakla meşgul.

Neyse, biz listeye dönelim…

Listede bir de özel madde var: “Parlamenter sisteme geçerken altı partiden hangisi yok olacak?”

Yani bu geçiş sürecinde partiler kendi geleceklerini hesaplıyorlar. Dolayısıyla parlamenter sistemin doğası gereği bazı partiler büyüyecek ve bazıları küçülecek. Altı partinin hepsinin büyüyeceğini düşünmek, demokratik aldanmanın en klas örneği olur.

Örneğin Akşener, “Ben başbakanlığa adayım” diyerek bu süreçten en fazla büyüyen parti olma hesabı içinde. Hatta Akşener, Kılıçdaroğlu’na şu teklifi yapıyor: “Siz Cumhurbaşkanı adayımız olacaksanız, sizin jübileniz olsun bu. CHP’nin başına başkası geçsin. Benim de geçiş sürecinde cumhurbaşkanının icra yetkilerinin çoğunu bana ‘yardımcı’ statüsünde verin” şeklindeki stratejiyi uyguluyor.

Oysa Cumhur İttifakı’nın, “Cumhurbaşkanı yardımcısını da halk seçsin” şeklinde bir sürprizi olabilir. O zaman ortalık karışacaktır. Finale yaklaşırken, altı attan biri tökezleyip düşecek ve diğer atların da finale az kala tökezlemesine sebep olacaktır!

Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başkan” seçilmesinin önündeki iki büyük riski atlattı: Uluslararası irade ve devlet aklı...

Geriye tekrar bir risk kaldı: İletişim krizine sokulan halkla ilişkileri hızla düzenlemek ve güven tazelemek!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçime yakın, bir ekonomik iyileştirme yapabileceğinden emin. Dolayısıyla kendinden emin. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası bu ihtimâlin daha da yükseleceği varsayımına dayanıyor tüm plânlar. Bu ihtimâl yüksek. Ancak devletin nefesi buna yetebilecekken, vatandaşın nefesinin yetmeyebileceği ihtimâli de var. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik savaşı ancak enformatik taktiklerle aşabilir.