Miktar ve vasıf sıfatlarında dürüstlük kavramı

Ölçülebilir miktarda dürüstlük, çevresel saygınlık için ne kadar gerekliyse, saptanabilir olmayan ama vasıfça yüksek değerli dürüstlük mefhumu da insanlık ve kulluk mevkileri için aranan (olmazsa olmaz) niteliklerdir.

VARLIĞI farklı tasniflerle yeniden düşünmek, zihinde tasarlamak ve alt makulelere ayırmak gibi geniş ufuklarımız var. Kemiyet ve keyfiyet zaviyesinde bir sınıflandırma yaparsak yalnız varlığa değil, varlığı besleyen her duygu ve duruma işaret edebiliriz. Fikirde ve temayülde es geçilemeyecek bir özellik olarak “dürüstlük” mefhumunu da böyle iki değerde incelemeli: Ölçülebilir dürüstlük ve ölçülemez dürüstlük…

Şah damarını da en başta açık etmeli. Hakikî bir dürüstlük kimliği, ölçülebilen ve ölçülemeyen bütün değerler için geçerlidir. Ölçülebilir dürüstlük, sıklıkla mecburîdir. Bu da varlığın değerini bir miktar korumakla birlikte, aslolan, ölçülemeyen değerleri yüceltmek olduğundan, dürüstlüğü de en ince detaylarda aramak zorunluluğu duyuyorum.

O hâlde başlayalım…

Dürüstlüğün miktar olarak ölçülebildiği ve kişinin eylemi neticesinde sayılabilir ve saptanabilir olduğu durumlar birebir “dürüst” kimliğine erişim sağlamaz.

Daha da açmak gerekirse… Tane üzerinden satış yapan bir tüccarın, tanesini 5 liradan verdiği malın 10 tanesini 70 liradan vermemesi (verememesi), onu dürüst bir esnaf yapamaz. Ama yine de bu esnaf bir değer kazanır ki o da işini doğru yapmak, nizama uymak ve matematiği katletmemek gibi yine ölçülebilir minvalde olacaktır.

Bir başka misalle süjeyi desteklemek gerekirse… 100 lira borcu olan bir insanın kâr elde etmek adına 50 lira ödeme yapması pek mümkün değildir. Ama yüz lira borcunu yüz lira olarak ödemesi onu miktar üzerinden değilse de anlam bakımından borcuna sadık ve böylece dürüst sıfatlarına eriştirebilir.

Yine de insan bu sayılabilir, sınırlandırılabilir, azaltılıp çoğaltılabilir değerlerin dışında, daha derinlerde daha detaycı bir dürüstlük arayışına düşüyor. Fikirde, mânâda ve zahirin ötesinde; kalpte, ruhta ve bilinmezlikte yaşatılıp yüceltilebilecek bir dürüstlük hareketi gerek. İşte ancak o zaman tam bir dürüstlükten bahsedebileceğiz. Yapılmaması mümkün değilken bir şeyi yapmak, kişiye fazladan değer katmaz. Mecburî eylemler de aynı şekilde değeri fazla artırmazken, değerin düşmemesi açısından son derece elzemdir. Fakat bazı şeyler vardır ki, yapılmadığında kâinatta büyük değişimler meydana gelmez. Yapılması, yerine getirilmesi için zorlayıcı ve dikte edici bir karşı güç de yoktur. Kişi, bunu yapmadığında değeri düşecekse bile kimse tarafından ölçülemeyecek ve saptanamayacaktır. İşte böyle zamanlarda ve böyle durumlarda dürüst olabilmek, ancak Rabbin ölçebileceği değerler içindedir. Ki bu, insanın erişebileceği en yüksek dürüstlük mertebesidir.

Bu kategori içine giren sayısız örnek verilebilir. Bazen bu örnekler herkesin yaşamınca değişebilir. Saptayıcısı da ancak kişinin vicdanıdır.

Birkaç örnekle konuyu tamam etmeli…

Ölçülemez dürüstlük, en yüksek dürüstlük seviyesidir. Miktarca, sayıca ortada olmayan bir şey üzerinden hakkaniyetli olabilmek Rabbin katında da çok daha kıymetli bir insanlık olsa gerek. Bunların en genel ve en basit kompozisyonu şudur ki, kimsenin görmediği ve bilmediği bir mekânda, kimsenin sayamayacağı ve ölçemeyeceği değerleri korumaktır.

Eşler arasında da böyle ölçülemez dürüstlük beklentileri vardır meselâ. Kişinin eşi yokken dilini, gözünü ve her türlü varlığını haramdan sakınması, kimse tarafından nicelikçe ölçülemez. Ama bu dürüstlük şekli, niteliği itibarıyla son derece yüksek olmakla, kişiyi “dürüst” kimliğine kavuşturur.

Sayıyla değil de kiloyla, hatta tonla satılan mallar üzerinden ticaret yapılan bir vasatta, işçinin mal denizinden bir damla bile cebine koymaması da aynı şekilde kâmil bir dürüstlüktür. Cebine koyduğu bir damlanın yokluğu hiçbir mal denizinde ölçülemeyecek de olsa, vicdanda ve Rabbin katında hardal tanesinin bile yok olmayacağı gerçeğini akla mıhlamak gerek.

Dilden çıkanların da böyle ölçülemez olduğu durumlar vardır. Hakkında konuşulanın dâhil olmadığı sohbetlerde, namına söylenenleri ölçme ve değerlendirme yetkisi de yoktur. İşte bu geniş özgürlük alanında, biri hakkında konuşurken ölçülemeyecek kadar ince detaylarda bile doğru sözlü olmak, Allah katında ve vicdanda gerçek dürüstlüğü işaret eder. Söze sadece yalan katmamakla yetinmeyip, bir kişi hakkında konuşurken sarf edilen doğru sözlerin doğru jest ve mimiklerle, aykırı bir etki bırakmayacak şekilde aktarılması da bu kümeye dâhildir. Yoksa doğru söylenen sözlerin bir tek mimikle bile değersizleştirildiği alanda hiç kimse tarafından ölçülemeyecek bir etki bırakılır ki bu, Allah katında son derece açık ve net bir şekilde tartılacaktır. Sözün doğruluğu kanıtlanabilir olsa da mimik ve jestlerle düşürülen değeri de Rabbin katında tespiti mutlaktır.

Ölçülebilir miktarda dürüstlük, çevresel saygınlık için ne kadar gerekliyse, saptanabilir olmayan ama vasıfça yüksek değerli dürüstlük mefhumu da insanlık ve kulluk mevkileri için aranan (olmazsa olmaz) niteliklerdir.