
Üçüncü mevzu: Muhammedî
teşkilâtlanma
HAZRETİ Peygamber’e
(sav) önceki kavimlerden soruldu, O onlar hakkında bilgi arz etti. Bu bilginin
altyapı desteği öğrenmek yoluyla değil, vahiy iledir. Bu, beşerî bir durum
değildir.
Biz öğretileni söyleriz, Peygamber vahyedileni.
Fark, çok derin!
Vahiy, öğreti değildir. “Sizinle
aramızdaki fark şu ki, Bana vahiy geliyor” sözü ucuz değildir. Sıradan beşere
gelmez geçmişlerden haber vermek bilgisi.
Geçtiğimiz haftaki mevzuda
belirtmiştik, Peygamber (sav), kendilerine yapılan işkencelerden kurtulmak için
yardım istenilmesini değil, iman etmeye taraf olunmasını (Hazreti Hamza gibi)
istemektedir. Hamza’nın âhiret hayatını kazanç için dünyayı imar hareketine
katılım isteğidir. Hani “devlete” karşı eşkıya tipi kalkışmacılar, Farmatiler,
Sabbahiler, Babailer, El-Kaide, DAEŞ gibi yapılanmaların önünü kesen tavır da
buradadır!
Bu düşüncenin hedefi, iki dünya
mutluluğunu inşâ edecek Muhammedî teşkilâtlanmadır. Muhammedîlik,
mükemmelciliktir!
“Sizin için en güzel örnek, âlemlere
rahmet ve ahlâk ve adâlet membaı” olan Peygamber’dir ve O’na has Muhammedî
tavır, medeniyet inşâ eder, intikam takımı kurmaz. Müslüman, devlet olur,
medeniyet kurar.
***
Dördüncü mevzu: Kur’ân’ın kullandığı
dil açıktır
Kur’ân’da Cennet ve Cehennem tasvirleri, dünya ile benzetme değil, olacakları haber vermeden ileri gelir. Mekke sıcak, kutuplarsa soğuk yaşanan yerlerdir. İnsan, yaşadığı yere göre geçim ve korunma/barınma fonksiyonlarını geliştirir. Sivri sineklere, arılara, örümceğe, karıncaya ibret ve hikmet gözü ile bakılırsa, Kur’ân’ın mevcûdu örnek vermesi bizi şu hükme götürmez: “Arapça yerine örneğin Rusça gelmesi saçma olurdu.” Bu savla hareket edilemez. Kur’ân yaşamaktadır ve Kur’ân bütündür. Doğru öğütler verir. Vaat değil, kazanç olarak Cennet’i müjdeler; ateş ile Cehennem’i haber verip korkutur.
Bu yüzden meselâ şahsen, “Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyiniz, onlar diridirler” âyetinin muhataplarına acıyarak değil, imrenerek bakmak gerektiğine inanıyorum. Bu anlamda hattâ, müşriklerin şehit ettikleri bir yana, Müslümanımsıların katlettikleri Hazreti Hasan’dan Hazreti Hüseyin’e, Ebû Zer’den Ebû Hanîfe’ye, Buharî’den Ebâ Müslim’e, Mansur’dan Taberî’ye, günümüzde Yazıcıoğlu’ndan, Mursi’ye bir çetele çıkarıyorum. Acınılacak olan, kendimiziz.
Selâm olsun şehitlere!