Metropolde kar

Biraz beyaz, biraz sadelik ve güzellik, herkes için şifâydı. Toprağa değemeseler bile çoğu insanın kalbine değip asıl evlerine kavuşan kar taneleri, bir sonraki seneye devrolunmak için gözlerini sessizce kapattılar…

AĞAÇLARDAKİ hazırlık, yerini gökteki hazırlığa bırakmıştı. Yapraklarını rüzgârın ses ve nefesine emanet edip yollayan ağaçlar, şimdi onları başka bir renge boyayacak bir mevsime kucak açıyorlardı. Kopanların yerine âdeta bir merhem gibi sürülüyordu bu kar taneleri. Kar; doğa, hayat ve onu sevenler için beklenendi…

Gökte hummalı bir hazırlık başlamıştı. Kar tanelerinin hiçbiri birbirine benzemiyor fakat aynı tınıda güzelleştiriyorlardı dünyayı. Her biri toprağa düşüp çiçeklere yeni bir baharı müjdeleyecek can suyu olmak istiyordu. Onların gözünden dünyayı görmeye, akşam olduğunda yıldızları seyretmeye meraklılardı. Tâ ki, o heyecanlı gün gelip de dünyayı yaklaşan gözlerle görmeye başladıkları zamana kadar…

Her kar tanesi toprakla buluşup yeniden gökyüzüne, evlerine dönmek istese de -ev, her zaman dönülmek istenen bir yerdi- bunun mümkün olmadığını gördükleri manzara karşısında hayretle izlemişlerdi. Beton binaların, AVM’lerin, asfalt kaplı yolların ve şemsiyelerin üstüne düşerken ve binaların arasına sıkışırken, hiçbirinin kurduğu hayâl bu değildi.

Her kar tanesi tek tük görünen ağaçların yanına gitmek ve onlara merhem olmak istiyordu. Bunun için rüzgârla anlaşmaya çalışıyor, hepsi “Beni o ağaca, o toprağa” üfle diye bağrışıyordu. Fakat rüzgâr hiç oralı olmadan yoluna devam ediyordu. Bu sefer kar taneleri birbirleriyle kavgaya tutuşuyorlardı. Her biri toprağa düşmek için acele acele yağıyor, oradan oraya kendisini atıp ikinci bir doğuşa hazırlanmak istiyordu. İnsanlar, “Hava âniden bastırdı, tipi oluyor” deyip adımlarını yetişmek istedikleri yer için hızlı hızlı atıyorlardı. Tıpkı kar taneleri gibi onların ulaşmak istedikleri de vardı ve hiçbiri toprağına ve yeşiline yağamayan karlar kadar acı hissetmemişti.

Karlar insanların bu güzel dünyayı nasıl bu hâle getirdiklerine şaşıyor, onların gözlerine ve ağızlarına doğru hızlı ve sert darbelerle çarpıyorlardı. Kendilerince bir intikam şekliydi bu. Ama hiçbir insanın durup bunu anlayacak vakti yoktu. Bu hareketleri insanların daha fazla söylenmesine yol açıyor ve kar taneleri daha çok hücûm ediyorlardı.

Bazı kar taneleri yağmıyor, âdeta ağlıyorlardı. Büyük rezidansların, fabrikaların, yüksek binaların üzerinden geçerken üste doğru yükselen sıcaklıkla yeryüzüne ulaşamadan eriyor ve yağmur olarak düşüyorlardı. Gözyaşları rögar kapaklarından taşıyor, şehri kar tanelerinin sessiz ağıtları kaplıyordu.

Anılar biriktiriyorlardı kar taneleri. Eğer tekrar gökyüzüne çıkma fırsatları olursa, dokuz ay boyunca bunları birbirlerine anlatacaklardı ve heyecanlı bekleyişleri her daim sürecekti.

Akşam vakti soğuk yüzünü daha da arttırmışken, bir simitçinin “Taze, sıcak akşam simidi!” bağırışıyla kendilerine gelen kar taneleri yavaşlamış ve bu sese kulak vermişlerdi. Ama simitçinin önünden geçen bazı insanların, “Akşam akşam tazelik, sıcaklık mı kaldı?” diye alaylı ifadelerle geçerken simitçinin bunları duyup ne kadar üzüldüğüne şâhit oldular. Bu sözlerin ardından kar taneleri, birbirlerinden yardım alarak simitçinin omzuna doğru dokunmuşlar ve birbirlerine son kez bakarak paltosunda kaybolmuşlardı. Önceki arkadaşlarının anlattıklarına göre insanlar, birbirlerini teselli etmek istedikleri zaman o kişinin omzuna dokunur ve dokunaklı birkaç söz söylermiş. Onların belki dokunaklı sözleri yoktu ama omzuna dokunabilecek güçleri vardı.

Zaman hayli ilerlemişti, kar taneleri çarşıdan istediği alınmamış çocuk gibi arkada ayaklarını sürüye sürüye yağmaya devam ediyorlardı. Bütün gece betonların, bankların, parkların ve birçok yerin üstüne yağdılar. Bu sefer hızlı değillerdi; şehri değiştiremeyeceklerini anlayınca sessizce belli ettiler istediklerini. İstedikleri şey, sabah kalkan herkes için telâşlarından sıyrılıp karın tadını çıkartacak kadar güzeldi. Biraz beyaz, biraz sadelik ve güzellik, herkes için şifâydı. Toprağa değemeseler bile çoğu insanın kalbine değip asıl evlerine kavuşan kar taneleri, bir sonraki seneye devrolunmak için gözlerini sessizce kapattılar…