Meşru yoldan ilerleyen büyük tehlike

Öz yurtta öz evlatlar ile yapılan teknolojiler iç ve dış düşmanlar tarafından istenmiyor. Bu durum gerçekten çözülmesi gereken ender ve zor işlerden biri. Meşru yol ile ilerleyen bir iç tehdidin neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum. İşte bu iç tehdidin meşru yoldan ilerlemesi, Cumhuriyet tarihimizin en tehlikeli tehditlerinden biridir. Bu durum tez elden çözüme kavuşturulmadıkça sorunlar her daim canlı kalacaktır.

TÜRKİYE, saldırılara daima maruz kalan enteresan ülkelerden biri. Bunun iki ana omurgası var: Birincisi, olaylar olmadan önce çözüm üretmede her zaman geç hareket edilmesi; diğeri ise tarih, kültür, maya, doku ve gelenek açısından liderlik yapmış bir ülke oluşu...

Tarihî süreci açısından liderlik yapmış olması gelecekte de liderlik yapacağının delili. Bunun tek başına gerçekleşmesini beklemek olası değil. Bunun tek yolu, dördüncü sanayi devrimini tek başına Türkiye’nin başarmasına bağlı. Türkiye tek başına dördüncü sanayi devrimini ülke açısından başarırsa Pekin-Londra hattındaki lider ülkelerden biri olur. Bunda hiçbir şüphem yoktur.

Bu nokta daha derin ve gelecek yazılar açısından daha derin bir konu. Türkiye ve Çin, iki ana omurga olacak. Bunu gören ABD ve Rusya, Suriye üzerinden Türkiye’yi sıkıştırıyor. Teknoloji açısından çok büyük bir ivme kazanan Türkiye, yılmadan bu noktaya odaklanmaya devam etmelidir. Bu aşamada iki nokta zayıf ilerliyor (ki buna da ilerleyen yazılarda değineceğiz): Birincisi uzay teknolojileri, diğeri ise nanoteknoloji. Bu alanda Türkiye’nin çalışma ve gayretlerini görüyorum ancak çok az olduğunu da belirtmek gerekir. Ancak savunma sanayii teknolojilerinde dünyanın ilk 5 ülkesi arasında yer almak da göğsümüzü kabartıyor.

Türkiye, olaylar olmadan önce çözüm üretmede her zaman geç kalmıştır. Bunun bedelini de ağır bir şekilde ödemiştir. Osmanlı döneminde Yunanların her 20 yılda bir saldırması, Cumhuriyet döneminde de darbeler ve siyâsî kırılmalar bunun bir göstergesidir. Türkiye son 20 yılda çok büyük atılımlara imza atıyor. Bunun tek nedeni istikrar ve Türk gençliğinin bilim ve teknolojiye odaklanmasıdır.

Bu nedenle Türk gençliği en az iki asırdır bilim ve teknolojiden uzak tutulmak istenmiştir. Bütün düşmanlar hep bunun için çalışmıştır. Bu uğurda büyük başarılar da göstermişlerdir.

Türkiye, içeride ve dışarıda düşmanı çok olan bir ülkedir. Bu bilinç yitirildiğinde her zaman yara almıştır. Bugün Kudüs için ağlıyoruz ama İsrail Devleti’ni ikinci tanıyan ülke, Türkiye’dir. M5 tanklarının modernizasyonunu İsrail’e en büyük bütçe ile yaptıran da Türkiye’dir. Zamanında işler böyle olmuş ama şimdi savunma sanayii teknolojileriyle işler öz yurtta öz evlatlar tarafından yapılmaktadır.

İşte bu öz yurtta öz evlatlar ile yapılan teknolojiler iç ve dış düşmanlar tarafından istenmiyor. Bu durum gerçekten çözülmesi gereken ender ve zor işlerden biri. Meşru yol ile ilerleyen bir iç tehdidin neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum. İşte bu iç tehdidin meşru yoldan ilerlemesi, Cumhuriyet tarihimizin en tehlikeli tehditlerinden biridir. Bu durum tez elden çözüme kavuşturulmadıkça sorunlar her daim canlı kalacaktır.

Olaylar olmadan önce çözüm üretmek ciddî akademik çalışmaları gerektirir. Zira birinci olarak meşru yol ile ilerleyen tehlikenin ne derece tahribata yol açacağını kestirmek bile zor. Ancak şundan eminim: Sevr ve 15 Temmuz’da önümüze konulmak istenen harita aynıdır.

Bizde şöyle bir algı var: “Bize bir şey olmaz, Türk milleti canını verir, bir karış toprağını vermez.” Buna aynen katılıyorum, yalnız düşmanın plânını görüp ona göre işlerimizi sağlam kazığa bağlamanın ilk görevlerimizden biri olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir.

Meşru yoldan ilerleyen tehlike hiç olmadığı kadar hedefe yakındır. Bu durumu ne kadar söylersek söyleyelim, aklı dönmüş bir güruha bunları anlatmak zordur. Zira aklı başında olmayanlar, yaklaşık 800 yıllık Endülüs İslâm hâkimiyetinin başına gelenlerin şimdilerde Türkiye’nin başına gelmesi için canhıraş bir şekilde bütün varlıklarıyla çalışıyorlar.

“Türkiye’de bu tür olaylar olması imkânsız” deniliyor ama ne kadar meşru ve gayrimeşru yolla ilerleyen düşman varsa hepsi birbirini tanıyor, koordine olmuş ve tek bir güç olarak hareket ediyor. Bunlar zamanında adı ve soyadı değişenler ile birleşmişler ve üzerimize geliyorlar. Önemli yerdeki bazıları ise bunlara selâm çakıyorlar. Allah’tan (cc) bu durum Devlet’in gözünden ve aziz milletin dikkatinden kaçmıyor.

Dememiz o ki, olaylar olmadan önce çözüm üretmek zorundayız. Büyük medeniyet yürüyüşüne çıkmadan önce Türkiye’ye öldürücü darbeyi indirmek istiyorlar. Gelecek asırların büyük tohumları burada atılıyor, bunların filiz vermesi isteniyor. Savunma sanayii ve diğer büyük yatırımlar gibi dev projelere karşı çıkmalarının tek nedeni bu. Bu durum meşru siyâsî bir şemsiye altında yapılıyor.

Kuantum fiziğini keşfeden Batı’dır. Ancak buna alternatif olarak sosyoloji bilimini de icat eden aynı Batı’dır. Bunu durup dururken neden ifade etmek zorunda kaldım, zira kuantum, hiçbir zaman Doğu medeniyetiyle çelişmezken Batı medeniyeti ile sık sık çelişir. İşte bunu gören Batılılar, sosyoloji olarak klasik ve Skolastik düşünceyi bütün dünyaya enjekte ettiler. Sosyoloji Türkiye’de kuantumdan daha fazla rağbet görmüşse, bunun nedeni İngiliz aklının başarısıdır. 

Şimdi bu durumu meşru yoldan ilerleyen tehlike için de yorumlamak lâzımdır. Meşru yoldan ilerleyen tehlike, Türkiye’ye karşı, dâhilî ve haricî bütün saldırılara beşiklik ediyor.  Endülüs’ün başına gelenlerin İstanbul’un, tüm Türkiye’nin başına gelmesini istiyorlar. DNA’ları böyle istiyor demek ki.

Tehlike o kadar büyük ki, hevâsını ilâh edinenler tek başına bir belâ iken, meşru yoldan ilerleyen tehlike Türkiye’ye son noktayı koymak istiyor.

Unutulmamalıdır ki, Türkiye’de Türkiye’nin maya ve dokusuna rağmen yürünmez. FETÖ silahlı bir terör örgütü iken, hak görünümünde ilerledi. Şimdi de aynısı ve daha fazlası meşru yoldan ilerliyor. 

Orta Asya, Orta Doğu ve Balkanlarda genel kabul görmüş bir Türkiye’yi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Esad ve İsrail ister mi? İlginç bir noktayı daha hatırlatayım: Meşru yoldan ilerleyen tehlike, DNA ve Esad, aynı atanın evlatlarıdır. Birileri neden Esad’a gittiler, sanırım anlaşılıyor.

Türkiye ilerlerken, NATO, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler çatırdayacak. Buradan yekpare çıkacak tek ülke Türkiye’dir. İçerideki ve dışarıdaki hainler işte bunu önceden kesmek istiyorlar. Bizler akıllı olup buna engel olan ne kadar meşru tehlike varsa önceden çözmeliyiz.