-ÇALIŞIYOR musunuz?
-Hayır, çalışmıyorum. Ev hanımıyım…
***
Bu
iki cümle, olabilecek en anlamsız soru ve cevabını oluşturuyor.
Ben
de tüm ev hanımları adına herkese soruyorum: Evde birçok mesleği tek başına
icra eden bir hanım, “çalışmıyor”, öyle mi?
Bir
ev hanımının 24 saatini burada uzun uzun yazmak istemiyorum. Yorar çünkü yazanı
da, okuyanı da. Bunun yerine şu cümle işin özeti: Çocuk bakımı, aşçılık,
bulaşıkçılık, temizlikçilik, terzilik, ütücülük, hattâ bakım-onarım ve tadilat
işleri, dışarıda yapılması gereken işler güçler…
Bunları
yapsa bile mi çalışmıyor “ev hanımları”?
Bu
hizmetler dışarıdan alındığında ödenmesi gereken ortalama ücretleri alt alta
yazıp topladığınız zaman, ev hanımının alacağı maaş toplamına ulaşırsınız
elbet. Yalnız ortaya çıkan rakama şaşırmayın derim.
Ha
bu arada, yıpranma payını eklemeyi unutmayalım!
***
Ne
zaman yorgunluğunu kelimelere dökmeye kalksa ev hanımı, “Sen yine evdesin, ya bir de çalışsan?” lâfıyla sözü yarıda
kesilir. Çamaşır, bulaşık işine hiç girmeyeyim... Onları zaten makine yıkar, ev
hanımı yıkamaz. Sanırım bir kesim tarafından ev hanımlığı mesleği, sabahtan
akşama bir elinde kahve, bir elinde çay, dünya umurunda olmayan bir ortam
olarak sanılmakta. Hemen söyleyivereyim ki, en azından benim çevremdekiler için
böyle bir dünya yok!
Hele
pandemi döneminde katlanan çalışma saatleri ve buna bağlı katlanan yorgunluklar…
Maksimum hijyen için kapı kollarını çamaşır suyuyla sil, market alışverişinden
sonra eve gelen bütün ürünleri yıka, yıkanmıyorsa sil, ekmek ve lahmacun yap… Ev
hanımlığı, mesleğin icra edilmediği bir günün sonunda, mesleğin öneminin daha
da anlaşıldığı bir gerçek. Acaba, “Saldım çayıra, Mevlâ’m kayıra” mı desek?
Ev
hanımlığı, zaman kavramı olmayan, yedi gün yirmi dört saat süren ağır bir
işçilik. Mesai kavramı yok, sigorta yok (idi ev kazaları arasında ölümcül
olanlar olmasına rağmen), hafta sonu tatili yok… Tatile giden fakat tatil
yapamadan eve dönenler, ev hanımlığı mesleğindekilerdir. Eve döndükten sonra, “Tatilde ne güzel dinlendik” cümlesinin
karşılığı yoktur ev hanımında. Mesleğin en yıkık yanı ise, ev hanımının yaptığı
üretimin görünmüyor oluşudur.
2020’nin
Ocak ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelen ve yasalaşması beklenen
düzenlemelere göre ev hanımlarına isteğe bağlı sigortalılık hâli ile emekliliğin
yolu açılmış gibi görünse de, hem emeklilik, hem de sigortalılık için istenen şartların
esnetilmesi taraftarıyım. Dikkat çeken şartlar şunlar:
·
En
az 25 yıllık evli olmak
·
50
yaş ve üzeri olmak
·
7
bin 200 iş günü primi borçlanarak SGK’ya ödemek
Bu
düzenleme maddeleri yerine, kişinin evlendikten hemen sonra (çalışmayan eş
için) devlet tarafından emeklilik hakkı veren sigorta kapsamına alınmalı ve
primler (asgarî tutar üzerinden bile olsa) devlet tarafından karşılanmalı. Ayrıca
her bir çocuk için prim seviyesi yükseltilmeli ve asgarî ücret üzerinden
belirlenecek oranla maaşa bağlanmalı.
Yanlış
duymadınız! Evet, “Ev hanımları maaşa bağlanmalı” diyorum. Ev hanımlığı mesleği
somut bir değer hâline gelmeli. Aile, toplum ve devlet nezdinde değer bulmalı
ve kıymetlendirilmeli!
Ev
hanımlarına maaş bağlanması demek, toplumun mânevî temel yapıtaşına yatırım
olması bir yana, sanılanın aksine, ekonomiye yük değil, aksine canlılık
getirmek demektir.
Geçtiğimiz
Temmuz ayı içerisinde, çalışan annelere sağlanan bakıcı desteği yüzde 50
arttırıldı. Ankara, İstanbul ve İzmir’de kadın çalışanlara sağlanan aylık
destek tutarı 2 bin 400 liraya yükseltildi. Uygulamaya itirazım yok. Fakat
niyet, çalışan kadının desteklenmesi ise, yazımın başında da ifade ettiğim gibi,
birçok işi bir arada yapan ev hanımlarının desteklenmemesi büyük bir eksiklik.
Oysa
ev hanımlarına sağlanacak desteğin bundan sonraki seçim için önemli bir adım
olacağı kanaatindeyim.
Tüm
ev hanımlarına kolaylıklar diliyorum…