Mesafeler ve kanılar

Psikolojik bütünlük bozulduğunda, insan, sudan çıkmış balık gibidir ve bozulan psikolojik bütünlüğü toparlamak hiç de kolay değildir. O nedenle insanların çok büyük kısmı, böyle bir durumda sadece reddetme eğilimine girmezler. Kanıları tahkim etme yolunu da seçerler. Böylece psikolojik bütünlüklerini sağlamlaştırırlar.

BİR tabloya ya da bir nesneye biraz uzaktan baktığınızda, seyrettiğiniz şeyin sınırlarını görebilirsiniz. Bir şeyi sınırlandırmak, o şeyi tanımlamayı kolaylaştırır. Dolayısıyla bir şeye biraz uzaktan bakınca, o şeyin sınırlarını görebilirsiniz; bu da o şeyi tanımlamanıza yardımcı olur. 

Fakat mesafeniz biraz uzak olduğu zaman detaylardan mahrum kalırsınız. Detaylardan mahrum kaldığınızda, tanımlamanız eksik ya da bir başka deyişle “tam” olmaz. Bu da bütünlüğü bozar.

Bir şeye fazla yaklaştığınızda ise sınırlar yerine detayları görmeye başlarsınız. Detayları görmek, baktığınız şeye dair çok fazla şeyi fark etmenizi sağlar. Fakat bu sefer baktığınız şeyin sınırlarını göremezsiniz. Sınırlarını göremediğiniz ve bilemediğiniz şeyi ise tanımlayamazsınız. 

Böyle durumlarda detaylar gereksiz, fazla, anlamsız, hatta absürt bile gelebilir. Bunları anlamlı kılabilmek ise ancak sınırları görmekle mümkündür. O yüzden en ideali, yeterli bir mesafede durmaktır.  

Yeterli mesafede durursanız hem sınırları görmeniz ve dolayısıyla o şeyi tanımlamanız kolaylaşır, hem de detayları görebilir ve o şeye dair derinlikli bir gözlem ve değerlendirme yapabilirsiniz. Ya da o şeye dair daha derinlikli çıkarımlarda bulunabilirsiniz. 

İnsan kendi kendini manipüle eder

Zihin, her iki durumla karşılaşılan eksik görüntüyü tamamlar. Yani detayları görüp sınırları göremediğinde, insan zihni, o detaylara bir sınır çizer. Tam tersi durumda yani sınırları görüp detayları göremediğinde ise, zihin bu kez detaylar oluşturur. Yani zihin, bütünlüğü bir şekilde tamamlar. Bu, insanın kendi kendini manipüle etmesi de demektir. 

Zihin, eksik kalan bu kısımları tamamlarken kanıları kullanır. Bu kanılar, çoğu zaman hakikatten ve gerçeklikten uzak, önyargıların sonucu oluşur. Yani bu alan, yanılsamaların ağırlıklı olduğu bir alandır. 

Psikolojik bütünlüğü korumak ve hakikate tutunmak

İnsanın kanılarını terk etmesi sanıldığı kadar kolay değildir. Çünkü insanda benlik, kimlik, kişilik, kendilik algısı, inançlar, değerler, ideolojiler, yaşamı anlama ve anlamlandırmaya dair var olan her şey, çoğu zaman kanılar üzerine inşâ edilir. Bu nedenle kanılar, düşüncenin ve davranışın yönünü anlama ve anlamlandırmayı da belirler. 

Bazen gerçeğin kendisi kanılarla taban tabana zıt olduğunda, insanların çoğu, kanılarını terk edip hakikate tutunmazlar. Tam tersi, onu reddetme eğilimine girerler. Çünkü hakikate tutunup kanıları terk etmek, o kanılar üzerine inşâ edilmiş her şeyi yıkar. Bu da psikolojik bütünlüğü bozar ve yok eder. 

Psikolojik bütünlük bozulduğunda, insan, sudan çıkmış balık gibidir ve bozulan psikolojik bütünlüğü toparlamak hiç de kolay değildir. O nedenle insanların çok büyük kısmı, böyle bir durumda sadece reddetme eğilimine girmezler. Kanıları tahkim etme yolunu da seçerler. Böylece psikolojik bütünlüklerini sağlamlaştırırlar. Bu kez de hakikatten mahrum kalırlar. 

Etrafınıza baktığınızda çok sayıda böyle insan görürsünüz. Detayları göremediği için bütünü eksik anlamlandıran ya da sınırları göremediği için bazı detayları saçma, absürt ve gereksiz gören…