Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?

Tekbir, “Allah-u Ekber” ifadesi, Müslümanın öldürmek değil, yaşatmak tutkusunun işaretidir. Zira tekbir, yeni doğan bebeğe seda edilir. Ezan, yeni doğan insana seda edilir. Enkazın altından adeta hayata yeniden doğan biri Müslüman ilkesince en güzel tekbir sesleriyle karşılanır. İşte kurtarılan herkes için getirilen tekbirler, otuz yıllık çalışmayı tarumar etmiştir. Öfkeleri bunadır.

TÜRKİYE’de günümüz lisanı üzerinden bir çeviri problemi yaşandığını düşünen biriyim. En basit kelimeleri dahi anlamını değiştirerek çeviriyoruz. Bilmeyerek yapılanları bir kenarda tutarak bile isteye yapılanları tekrar tekrar incelemek gerektiğini savunuyorum.

Meselâ “Allah-u Ekber” tamlamasını “Allah büyüktür” şeklinde tercüme ediyoruz.

Olağanda Arapçadan çeviri böyle bir tamlamayı, meselâ “Kur’ân-ı Kerîm” ismini Türkçeye çevirirken, tamlamanın ikinci kelimesini öne çeker, birinci kelimeyi niteleriz. Deriz ki, “Keremli Kur’ân, Kerîm olan Kur’ân”…

Ancak “Allah-u Ekber” ifadesini, birinci kelimeyi yine öne alıp ikinci kelimeye vurgu yapar şekilde çeviriyoruz. Yani, evet, Allah büyüktür. Bu, şu çerçeveyi getirir önümüze: Büyük olan çok şey vardır, Allah da büyüktür.

Fakat “Allah-u Ekber”, sadece “Allah büyüktür” anlamına gelmez. Zaten böyle çevrilemez. Ya nasıl çevrilir ve bu neden önemlidir?

“Allah-u Ekber”, “Büyük Allah’tır” anlamına gelir. Zira tek büyük olarak Allah’ı niteler bu kullanım. Diğer her şeyi küçük bırakır O’nun indinde.

Yavru doğar, kulağına ezan-ı Muhammedî okunur. İlk ifade yine belli: “Allah-u Ekber.”

Müslüman bir aileye, Müslüman bir yurda doğan kimse, evvelâ bu sedayı duyar. Bu seda onun yazılım kodlarının ilkidir. Duymaz ise bu ifadeyi anlamaz, anlayamaz. Sonradan fark ederse ne âlâ!

Son otuz yıldır dünyada Müslümanı bir terör zeminine oturtmak için türlü terör örgütleri oluşturarak yeryüzünün türlü ülkelerinde “Allah-u Ekber” dedikten sonra insan öldüren tipler var ettiler. Bunu organize şekilde filmlerinde, romanlarında, senaryolarında ve nihayet kurgu plânlarını uygulamaya dökerek El-Kaide, Taliban, DAEŞ, Eş-Şebab ve daha pek çok isimle yerleştirdiler.

Algılar bozuldu. Müslüman, bir tür katil oldu çıktı.

Kahramanmaraş merkezli iki depremin ardından yapılan kurtarma çalışmalarında, ülkemizin arama kurtarma ekipleri buldukları her can için sevinirken tekbirler getirdiler. Yani “Büyük Allah’tır” diyerek “Allah-u Ekber” sesleriyle yere göğe haber saldılar.

Birileri bundan rahatsız oldu. Televizyonlarda, sosyal medyada işi gücü olmayan, sahada hiçbir yaraya merhem olmayan kimseler neden tekbir getirildiğini sorguladılar. Bu tipler insanların nasıl sevinmeleri gerektiğine dahi karışacak kıvamda narsist ve diktatör kişiliklere sahipler, bu çok net!

Peki, neden tekbirleri dillerine doladılar?

Zira otuz yıldır itina ile işledikleri “Müslümanlar insan öldürüyorlar, teröristler” algısını yerle bir edecek manzaralarla karşılaştılar. Tekbir, “Allah-u Ekber” ifadesi, Müslümanın öldürmek değil, yaşatmak tutkusunun işaretidir. Zira tekbir, yeni doğan bebeğe seda edilir. Ezan, yeni doğan insana seda edilir.

Enkazın altından adeta hayata yeniden doğan biri Müslüman ilkesince en güzel tekbir sesleriyle karşılanır. İşte kurtarılan herkes için getirilen tekbirler, otuz yıllık çalışmayı tarumar etmiştir. Öfkeleri bunadır.

Bu tipler, İsveç, Danimarka ve Hollanda’da o aşağılık Kur’ân yakma provokasyonlarını eleştirmek için Fatiha Sûresi’ni ezberleyerek Hollanda sokaklarında bağıra bağıra Fatiha okuyan çocuktan bîhaber, onun hislerinden nasipsizdirler.

Neymiş, enkazdan çıkar çıkmaz tekbirle karşılaşınca korkuyormuş kurtarılanlar. Biz o korku emaresini neden görmedik arkadaş? Haydi sizin kalbiniz ve gözünüz mühürlü, bizim gözümüzle nasıl dalga geçmeye kalkışıyorsunuz?

Tekbir, mermerlerin nabzında çarpıyor.

Buluyor deli rüzgâr o sedayı: “Allah Bir!”

Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler…

Sakarya, kandillere katran dökmeden geceler…

Biz geleceğiz doludizgin atlarla…

Şifa için kepçe olan, bez olan, merhem olan ellerimizle; sekinet kokan dillerimizle, türkülerimizle, ninnilerimizle…

Tekbirlerimizle doğrulacağız.

Her şeyi bir çırpıda elimizin tersiyle iteleyeceğiz.

Biiznillah, yapacağız!