Merhamet iklimi (1)

Merhameti var eden Allah, Peygamberini merhamet duygusu ile bezemiş, müminlerin de bu meziyetle süslenmelerini ve şefkati birbirlerine tavsiye etmelerini emretmiştir. Kur’ân ahlâkını benimseyen ve Rasûlullah’ın örnek kişiliği ile kendi tavır ve davranışlarına yön veren müminler, birbirlerine karşı merhametli olmalıdırlar.

KÜRRE-i arzı yaşanmaz kılmaya çalışan materyalizmin hâkim olduğu bu zaman diliminde, tuğyanların zulmü arş-ı âlâyı titretiyor.

Yetimlerin, gözü yaşlı çocukların ve bîçare kalmış milyonların ah u zârı tağutların, zalimlerin karnını doyurmuyor. İnsaf ve merhamet yoksunu bu taifeye denilecek şey şu: “Zalimler için yaşasın Cehennem!”

Merhamet ikliminin berhava edildiği vahşi kapitalist sistemde yaratılış sırrına muhalefet eden zalimler, Allah-u Teâlâ’nın beşeriyete lütfettiği hasletlerin çoğunu yok ettiler. Şüphesiz bu sonsuz İlâhî nimetin en mühimlerinden biri de “merhamet” duygusudur. Gelin, yazıya giriş yapmışken bu kelâm-ı kibarın tarifini yapalım…

Sözlükte “acımak, şefkat göstermek, acıma duygunun etkisiyle yapılan iyilik, lütuf” anlamında kullanılan merhamet ve aynı mânâdaki “rahmet” kelimeleri, öncelikle Allah’ın (cc) bütün yaratılmışlara yönelik lütuf ve ihsanlarını ifade etmekte, bunun yanında insanlarda bulunan, onları hemcinslerinin ve diğer canlıların sıkıntıları karşısında duyarlı olmaya ve yardım  etmeye sevk eden histir.

İslâmî kaynaklarda “merhamet” kavramı genellikle “rahmet” kelimesiyle ifade edilir.

Rabbimizin yaratılışa ve yaratılan varlıklara dair, hayat rehberimiz Kur’ân’a ve en büyük mübelliğ Hazreti Muhammed’in (sas) biz kullara (ümmet-i Muhammed) bıraktığı mirasa bir bakalım.

“O ki, birbiri ile ahenkli yedi göğü yaratmıştır. Rahmân olan Allah’ın yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir bak. Göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) aciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.” (Mülk, 3-4)

Kur’ân-ı Kerim’de “merhamet” kelimesi tek ayette geçerken (Beled, 17), “rahmet” kelimesi 114 defa tekrar edilmiştir. Ayrıca 260 kadar ayette Allah’ın Rahmân ve Rahîm isimleriyle aynı kökten olan çeşitli fiil ve isimler yer almaktadır. Bu ayetlerin büyük kısmında Cenab-ı Hakk’ın müminlere, genel olarak insanlara ve diğer varlıklara yönelik lütuf ve ihsanlarından söz edilmektedir.

Merhamet, “esirgemek ve şefkat etmek, acımak ve insaflı davranmaktır, kalp inceliği ve gönül yumuşaklığıdır”. Merhamet, Allah’ın “Er-Rahmân” isminin bir yansımasıdır. Bütün varlıklar Allah’ın engin rahmetiyle çepeçevre kuşatılmış, yokluktan varlığa çıkışları ve ilk yaratılışları Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın rahmetinin tecellisi ile olmuştur. Allah, “sınırsız ve sonsuz rahmet ve merhamet sahibi” anlamında “Rahmân ve Rahîm”dir. O, “Rahmetim gazabımı geçti” buyurarak merhametinin celâlinden önde geldiğini açıkça bildirir.

Yüce Rabbimiz, Zâtına ilke edindiği bu rahmet ile yarattığı tüm canlılara acır, şefkatle muamele eder ve nimetler vererek ihsanda bulunur. İnsanlığın en mükemmel ferdi olan Hazreti Peygamber’in (sas) en belirgin özelliği, O’nun “merhamet ve şefkat peygamberi” olmasıdır. İnsanların O’nun etrafında toplanmalarına sebep de yine bu duygudur.

Merhameti var eden Allah, Peygamberini merhamet duygusu ile bezemiş, müminlerin de bu meziyetle süslenmelerini ve şefkati birbirlerine tavsiye etmelerini emretmiştir. Kur’ân ahlâkını benimseyen ve Rasûlullah’ın örnek kişiliği ile kendi tavır ve davranışlarına yön veren müminler, birbirlerine karşı merhametli olmalıdırlar.

Peygamberimizin anlatımıyla, “müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer”.

İman ile merhamet arasında doğrudan bir ilişki vardır. Allah’a imanı olan kişi, Allah’ın yarattıklarına karşı merhamet duygusu besler. Merhametli olmak dar bir alanla sınırlı değildir. Hazreti Peygamber (sas), Allah’ın ancak merhamete değer veren kullarının kalbine merhameti koyacağını hatırlatınca, sahabeler, “Ey Allah’ın Elçisi! Hepimiz birbirimize karşı merhametliyiz” derler. Hâlbuki Hazreti Peygamber, buradaki merhametten maksadın sadece kişinin arkadaşlarına olan merhameti olmayıp bütün insanlara karşı gösterilmesi gereken merhamet olduğunu ifade etmiştir.

Allah’ın insanların kalplerine koymuş olduğu merhamet sermayesi değerlendirilmez ya da yerli yerinde kullanılmazsa, sonu zarar ve ziyan ile bitecek bir ticarete dönüşebilir. Hazreti Peygamber, Allah’ın bir insanı helâk etmek istediğinde ondan önce utanma duygusunu, sonra güvenilirliği, peşinden de merhameti aldığını söylemekte ve kalbinden merhameti alınan bir kimsenin Allah’ın rahmetinden mahrum kalacağını bildirmektedir. Nitekim bir seferinde çok sevdiği torunlarını öperken Peygamberimizi gören bir bedevinin “Biz çocuklarımızı öpüp okşamayız” demesi üzerine Allah Resûlünün verdiği cevap dikkat çekicidir: “Allah senin kalbinden merhameti çekip almışsa senin için ne yapabilirim ki?”

Aynı şekilde Peygamberimiz, “Yalnızca şaki (bedbaht) olan kimse merhametten yoksun bırakılır” buyurarak gönlündeki merhamet damarını kurutanların gün gelip bu nimetten mahrum bırakılacaklarını belirtmektedir.

Haftaya, ariflerin ve ehl-i dilin merhamet ikliminden ne anladıklarına bakarak konumuza devam edeceğiz…