Meral Hanım’ın yanında olunca sorun yok

Onlar, BBP’deymiş gibi görünüp aslında yer almayan, Muhsin Yazıcıoğlu BBP’de siyaset yaparken onu yeni yetme gören, Yazıcıoğlu’nun ideal Müslümanlığını kirli siyasete satmadığı ve bu noktada onların tavsiyelerine uymadığı için iktidar olamayacağına inanan kişilerdi. Dolayısıyla BBP’de olmaya gerek yoktu ama BBP’deki birilerine ağabeylik ederek kendi fikrî iktidarlarını bu partide hüküm sahibi yapabilirlerdi…

TERK edilmek, delikanlı adama çok koyar. Hani terk etme de, çek vur, daha iyi! Neden terk edildiğini sorma ona? Anlatacağı, onu terk edenin en adi fahişeden daha fahişe, en adi alçaktan daha alçak olduğudur.

Onu terk eden, mutlaka onun aşkına ihanet etmiştir. Yani haindir aynı zamanda… Kimse terk edenin neden böyle bir eylemde bulunduğunu sormaz? Zaten terk edilenin yanındakilerdir ona fahişe, alçak ve hain muamelesi yapanlar… Zira biricik ahbapları terk edilmiştir onun tarafından… Öyleyse terk eden, kötü bir kimsedir…

Yıllar önce Şehit Muhsin Yazıcıoğlu ile bir grup arkadaşı, davalarından değil, içinde bulundukları partiden ayrılarak yeni bir siyâsî parti kurdular. Adı “Büyük Birlik Partisi” oldu. Şehit Muhsin Başkan, o günlerden şehadetine dek kendisi için atılan “Muhsin nerede, biz oradayız!” şeklindeki slogana karşılık hep şu cevabı verdi: “Hayır! Hak neredeyse, siz de orada olun!”

Şehit Lider ve yanındakiler, ayrıldıkları siyâsî partinin mensupları tarafından yıllar boyunca “hain, alçak, satılmış” etiketiyle yaftalandılar. Çünkü bulundukları yapıyı “terk etmişlerdi”. BBP’li herkes, MÇP ve sonra MHP mensubu olan herkes tarafından bu etiketlerle karşılandılar: “Hain, alçak, satılmış”…

Hâlbuki basit cebir mantığı, bu durumun öyle ya da böyle doğru olmadığını gösterir. Zira BBP’li olan herkes, eski MÇP veya MHP’li değildi, şu an da değildir. Ancak BBP’liler bu yaftadan hiçbir zaman kurtulamamışlardı.

Ne zamanki “Kutlu Muhsin” şehadet şerbetini içti, MHP, Muhsin Yazıcıoğlu’na iade-i itibar ederek Bahçeli ağzıyla “Demokrasi Şehidi” dedi ve Ülkü Ocakları, tarihçesinde anlatmadan geçtiği Yazıcıoğlu’nu anlatır hâle geldi. Böylece MHP’liler, BBP’lilere “hain, alçak, satılmış” deme pozisyonunu kısmen kaybettiler.    

BBP, 28 yıllık tarihi boyunca birçok insanı bünyesinde barındırdı. Bunlar içerisinde DYP, ANAP, IDP, YDP, RP (FP ve AK Parti) ve hatta kendilerine daha önce “hain, alçak, satılmış” olarak bakan MHP mensubu kimseler de vardı. Hâlâ var… Yani teşkilat, hiçbir zaman aynı isimlerle kalmadı, sürekli hareket hâlindeydi. Zaten böyle olması da gerekirdi. Büyümek için yeni yüzlerin, yeni isimlerin katılması lâzımdı partiye…

Şehit Muhsin Başkan’dan sonraki süreçte BBP’nin ilk büyük imtihanı, Anayasa değişiklik paketinin halkoylamasına sunulduğu referandum oldu. Yalçın Topçu liderliğindeki BBP, “Yetmez ama evet!” diyerek AK Parti’nin yaptığı taslağı destekledi.

Bu referandumda parti büyük bir kırılma yaşadı. Topçu’nun liderliğindeki yönetimin dâvâyı sattığını dile getirenler oldu. Yani o güne kadar başkaları tarafından hainlikle suçlanan adamların bir kısmı, o psikolojiyi unutup kendi arkadaşlarına “satılmış” diyorlardı. Topçu istifa edip de Mustafa Destici Genel Başkan olmuştu ki, onun liderliğindeki ilk büyük imtihan, parlamenter sistem içinde halkın bizzat seçtiği ilk Cumhurbaşkanlığı Seçimi oldu. BBP, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyerek MHP-CHP tarafında yerini aldı. Bu süreçte AK Parti yönetimi ve AK Parti’yi destekleyenler BBP yönetimine sitem etseler de BBP içinde bir satılmışlık konusu konuşulmadı. İşin bu tarafı ilginçti. Acaba Destici’de mi bir şey vardı?

Bu sorunun cevabı çabuk geldi. Türkiye’nin başkanlık sistemine geçişi oylanacaktı ve Şehit Yazıcıoğlu’nun fikrî mirasının ilk imtihanlarından birini verecekti BBP.

Mustafa Destici liderliğindeki BBP, AK Parti’nin yanında yer aldı. Ve kıyamet işte orada koptu!

Bu kez Destici hainlikle suçlandı. Demek ki BBP’de bir grup, zamanında yaşanan psikolojiyi görmezden gelerek, kendi istedikleri sonuç parti yönetiminden alınamadığında her an herkese “hain, satılmış” diyebilirdi. Ve bu ekibin geçmişten gelen bir projeksiyonu vardı. Onlar, BBP’deymiş gibi görünüp aslında yer almayan, Muhsin Yazıcıoğlu BBP’de siyaset yaparken onu yeni yetme gören, Yazıcıoğlu’nun ideal Müslümanlığını kirli siyasete satmadığı ve bu noktada onların tavsiyelerine uymadığı için de iktidar olamayacağına inanan kişilerdi. Dolayısıyla BBP’de olmaya gerek yoktu ama BBP’deki birilerine ağabeylik ederek kendi fikrî iktidarlarını bu partide hüküm sahibi yapabilirlerdi.

BBP’nin Mustafa Destici liderliğinde ikinci fikrî miras imtihanı, Cumhur İttifakı adayı ile Millet İttifakı adayı arasındaki, başkanlık sistemiyle girilen ilk Cumhurbaşkanlığı Seçimi oldu. BBP, Cumhur İttifakı’nda yerini aldı. Birileri, Destici liderliğindeki BBP yönetimini ikinci kez satılmışlıkla nitelediler. Peki, onlar BBP çatısı altındalar mıydı? İşte ağızdaki bakla da burada çıkıvermişti: Onlar için artık İyi Parti vardı. Yazıcıoğlu’nun sağlığında yanında yer almayıp dışarıda büyük abi raconu kesenler, İyi Parti’de bizzat görünür oldular. Yani Meral Akşener, yeni yetme Muhsin’den (rahmetullah-i aleyh) daha kıymetliydi belli ki… Hele bir de “Ben CHP’nin adayı olacağım” diye tutturmasına rağmen lider gördükleri Mansur Başkanları Ankara’nın hükümdarı olacaktı ya, oh!

BBP’de siyaset yapıp da “hain, alçak, satılmış” olarak etiketlenenlerin sadece AK Parti’ye iki seçimde destek çıkanlar olması ilginç değil midir? Oysa bugün Türkiye’de siyaset yapan birçok partide, eskiden BBP bünyesinde siyaset yapan isimler vardır. Örneğin Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, bunlardan sadece biridir ve kimse bu tip isimler için söz konusu etiketleri kullanmaz. Zaten kullanmamalıdır da. Çünkü herkes istediği yerde siyaset yapabilir. Teröre bulaşmamak kaydıyla…

Ancak yazıda anlatılan bütün hikâyeyi yeniden okuyunca, “Bu işte bir uyuzluk var!” diyor insan.

Zira belli ki bazı delikanlılar, kendilerini terk eden güzel hakkında ileri geri konuşmaktan “hoşlanmaya” da başlamışlar. Hatta o güzel onları terk etmeden evvel onu aldatmış, aldattıkları sırada dahi onun hakkında konuşur olmuşlar.

Ne kadar ayıp!

Ne kadar yazık!