Medeniyetler beşiği Bursa’dan gezi notları

Tarihe gönülden ve yürekten bağlı bu şehirde gezip görülecek daha nice yerler bulunmaktadır. Osman Gazi ve Orhan Gazi gibi yiğitleri Tophane Meydanı, Sultan 1. Murad’ı ise Çekirge’de bağrında yaşatmaktadır bu tarihî memleketimiz. Sözün özü, medeniyetler beşiği Bursa’yı anlatmaya kelâm yetmemektedir. Bu şehri yaşayıp gönülden hissetmek gerekmektedir.

ANADOLU’da tarihe ışık tutan güzide bir şehirdir Bursa. Derin tarihinin yanında doğa güzelliği ile de bir cenneti andırır. Yeşilin bin bir tonundan mavinin kucaklayıcı o temiz ruhunu can-ı gönülden hissetmek mümkündür Bursa’da. Bir haftalık Bursa turumuz neticesinde, sizlerle bu güzide şehrin can alıcı, tarihe meydan okuyan mekânlarını az da olsa paylaşmış olacağız.

İlk olarak Bursa’nın sembolü olup tarihe âdeta meydan okuyan Ulu Cami ile başlayalım. Tarihin gizemli sokaklarından geçip Koza Han’dan yukarı doğru yavaş yavaş adım attığınızda karşınıza heybetli tarihi ile gerçek bir Osmanlı şaheseri çıkmış olacak. Bu muhteşem şaheserin diğer camilerden birçok farklı özelliği bulunmakta. Başta yirmi kubbesi ile şehrin birçok yerinden göz alıcı bir manzaraya sahip. İçerisinde birçok hikâyeye mahzar olmuş bir şadırvanı barındırması da ikinci bir özelliği. Osmanlı’da yapılan “ilk cami-i kebir” olması ise tarihî zenginliğinin ayrı bir bütünlüğü. Tabiî son olarak da çok zengin hat sanatı örneklerine ev sahipliği yapması ki gören herkesi gönülden etkilemekte… Bu hatlar 9 ayrı yazı karakteri ile 21 hattat tarafından bizzat yazılmış ve Ulu Cami’ye ayrı bir maneviyat katmıştır.

Mimarı Ali Neccar olan bu tarihî caminin dikkat çeken yönlerinden biri de şüphesiz ortasındaki şadırvanı. İçindeki bu gizemli şadırvan, İstanbul’dan Bursa’ya siyasî sürgün olarak gelen Kara Çelebizade Abdulaziz Efendi tarafından yaptırılmış. Gönülleri ferahlatan içindeki su damlaları en tepeden ve tek bir merkezden akıp havuza doğru dökülürken, âdeta Allah’ı tespih edercesine 33 ayrı yere doğru yine tespih taneleri gibi dağılmaktadır.

Cami içindeki bir diğer gizemli yer de şüphesiz minberdir. Bu tarihî minber bütünüyle kâinatı sembolize edercesine inşa edilmiştir. Hemen giriş kapısında da Osmanlıca “Yıldırım Beyazıt Han tarafından Hicrî 804 (M. 1402) yılında yaptırılmış” diye bir not yazılmıştır. Güneş sisteminin daha o tarihlerde sembolize edildiği bu gizemli minberde Osmanlı biliminin müthiş bir örneği sergilenmektedir.

Bir diğer tarihî mekânımız ise -ki o da Osmanlı mimarisinin bir diğer eşsiz örneğidir- Yeşil Türbe Külliyesi’dir. Yıldırım Beyazıt’ın oğlu Çelebi Sultan Mehmet tarafından yapılan bu türbenin çini işlemesinin muazzam bir örneği olduğu ortadadır. Timur’un saldırısından sonra Osmanlı’da yeniden dirilişin sembolü olan bu eserde ses akustiği muhteşem seviyededir. Bu akustik sayesinde hoparlöre gerek olmaksızın müthiş bir ses dengesi sağlanmıştır. Tek bir kelâmın zeminden kubbeye ânında yankılandığı bu güzide mekân, insanoğlunu hayrete düşürmektedir.

Üçüncü mekânımız da UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne giren Cumalı Kızık köyüdür. Şehir merkezinden yaklaşık yarım saat uzakta olan ve âdeta tarih kokan bu güzel köye ulaştığınızda, Osmanlı’nın sivil mimarisi bütün güzelliği ile sizi karşılar. Aslında bir “vakıf köyü” olarak kurulan bu tarihî yerde yedi yüz yıllık Osmanlı mimarî örnekleri sergilenmektedir. Unutmadan hatırlatalım, adını Kurtuluş Savaşı’nda bir hikâyeden de alan “Cin Aralığı” mekânı da Cumalı Kızık’a ayrı bir gizem katmaktadır.

Dördüncü mekânımız da Bursa’nın Yıldırım ilçesinde yer alan “Emir Sultan Türbesi”dir. Türbenin yanında Emir Sultan Külliyesi ve Camisi de yer almaktadır. İstanbul’daki Eyüp Sultan Türbesi’nden sonra Türkiye’de en çok ziyaret edilen türbeler arasında ikinci sıradadır. 1368 yılında Buhara’da doğan Emir Sultan, Hz. Peygamber neslinden geldiği için “Emir” adını almış, soyu da Hz. Hüseyin’e dayandığı için “Seyyid” olarak adlandırılmış. Buhara’da doğmuş olmasından dolayı da “Emir Buharî”, aynı zamanda “velilik” makamından olması ve Sultan Beyazıt’a damat oluşu da “Emir Sultan” olarak anılmasına sebeptir. Hac vazifesini yaparken Medine’de gördüğü rüya üzerine Bursa’ya gelip yerleşmiş ve burada veba hastalığından vefat etmiştir.

Tarihe gönülden ve yürekten bağlı bu şehirde gezip görülecek daha nice yerler bulunmaktadır. Osman Gazi ve Orhan Gazi gibi yiğitleri Tophane Meydanı, Sultan 1. Murad’ı ise Çekirge’de bağrında yaşatmaktadır bu tarihî memleketimiz. Sözün özü, medeniyetler beşiği Bursa’yı anlatmaya kelâm yetmemektedir. Bu şehri yaşayıp gönülden hissetmek gerekmektedir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” adlı şiirinden birkaç mısraa yer vererek yazımızı tamamlamış olacağız. Gönülden yazmış ve bizzat yaşamış Üstat:

“Bursa’da bir eski cami avlusu/ Küçük şadırvanda şakırdayan su/ Orhan zamanından kalma bir duvar/ Onunla bir yaşta ihtiyar bir çınar/ Eliyor dört yana sakin bir günü/ Bir rüyadan arta kalmanın hüznü/ İçinde gülüyor bana derinden/ Yüzlerce çeşmenin serinliğinden/ Ovanın yeşili, göğün mavisi/ Ve mimarilerin en ilâhisi...”