KABUL etmesi ve
birlikte yol yürünmesi zor olsa da “zıtlıklar” bilgiye ciddî katkı sağlar. Bilmek,
aslında fark etmektir. Fark etmek ise kıyasla gerçekleşir. Kıyasın en açık
olduğu makas aralığı ise zıtlığın olduğu alanlardır. İki şey birbirine zıt ise
birbirini en üst düzeyde tanır. Bunun aksine benzerlik ise fark edilmemenin özünü
taşır.
Aynılık insanı sıradanlaştırırken,
farklılık insana değer katar. Toplumda aynılık ve benzerliklerin kabul görmesi gaflete
yol aralayabilir. Zira evrenin özünde farkındalık yatmaktadır. Bu farkındalığın
esasında da öğrenme görülmektedir.
Öğrenmenin bilgiyi açık etmesindeki
temel yapıtaşı, ilk ve son durum arasındaki toplam farktır. Aynı zaman
diliminde farklılıkların yüksek olduğu durumlar aynılıkların fazla olduğu
durumuna galebe çalar. Zira farklılıkların fazla olması, bilimsel bilginin de
fazla olması anlamına gelir. Bu durum aslında evrene dair okunması gereken
bilgileri işaret ediyor.
Her farklı oluşum, okunması gereken
ve Yüce Varlığa işaret eden birer delil olarak görülebilir. Farklılığın
bilimsel anlamda bir kuralı olması, hayata dair sorgulanması gereken esas
soruya ve cevaba yol açmaktadır.
Hayatın dinamik bir yapı olduğu
düşünüldüğünde farklılıklar bu dinamik yapının devam etmesine katkı sunarlar.
Bir sistem en düşük enerjide kalma eğilimi göstermeye başladığında düzensizlik
de artmaya başlar. Bunun makbul ölçüsü, en düşük enerji ile en yüksek düzensizliğin
bir denge durumunda olmasıdır. Bu durum bilimsel anlamda bir fen kuralı olarak
bilinmektedir. Evrende maddelerin çoğu en düşük enerjide bulunmak ister.
Üstelik psikolojide de bunun yansıması vardır. Birey oturma imkânına sahipse
ayakta durmaz, oturur; rahat uzanmak isterse de oturmaz. Bu rahatlık aynı
zamanda aksi istikamette düzensizliği de yanında taşır.
Böyle durumlara sosyal ve fennî
alanlarda rastlamak mümkündür. Sosyal olaylardan örnek seçilip ortaya konulduğunda
genç dimağların öğrenim süreçlerindeki ders çalışma istek veya isteksizlikleri
örnek olarak verilebilir. Benzer şekilde, gençliğin başka özellikleri de örnek
gösterilebilir.
Maddenin tabiatında olan minimum
enerjide bulunma durumunun karşılığı olarak tembellik görülebilir. Aksi yönde
çalışma ve gayret etmede kazanımlar açısından ortaya koyulacaktır. Genç
dimağların en müptelâ oldukları “istediklerinin olması” ve “rahat olmak”
durumları çok makbul olarak görülmemelidir.
İnsan doğası itibariyle dinamik bir
donamımda olduğundan hem bedenen, hem de zihnen bu dinamizmin çalıştırılması
gerekir. Çalışmayan zihin paslanmaya yüz tutacağı gibi, her fikrî ve zihnî
saldırıya da açık hâle gelecektir. Özellikle günümüzde gelişen teknolojiyle
birlikte saldırılara açık olan zihin dünyasının kuşatılması çok kolaydır. Özellikle
sosyal medya ve dünyadaki popüler kültüre erişimin kolaylığı fikir tarlasında
başka filizlerin yeşermesine açık hâle gelecektir.
Açık zihin dünyasının istenmedik
savaş silahlarıyla farkında olmadan dolması kaçınılmaz bir hâl alacaktır. Zira
dinamik yapıda fark oluşturmadan gelişeceğini zanneden zihin odaları saldırıları
fark edemez. Hazır hâldeki rahatlığın geleceğe dönük düzensizliği tetiklemesi
normal bir durumdur. Normal olan bu durumun en azından kültürel, sosyal ve
manevî açıdan başka kültürlerle dolmasını engellemek her geçen gün
zorlaşacaktır. Çok sayıdaki örnek arasından gençliğin bazı şeylere “rahat” ve
“kolay” erişmesi, aslında riskler barındırır. Fark etmeye izin vermeyen bir
hayat anlayışının “rahat” ve “kolay” yüzlü yumuşak karından gençliğe nüfuz eder.
En azından maddî açıdan gençliğin
ihtiyaçlarının karşılanması makbul bir durumken zihnî açıdan jimnastik yapması,
farklı fikirlerle tartışması ve düşünme melekelerinin demir bilyeleri kırarak
yemesi sağlanmalıdır. Böyle bir ortamın olduğunu, ancak çok dar alanda
kaldığını görmek gerekir. Özellikle avucun içine (cep telefonları) sığan koskoca
dünya, gençlerin fark edemediği durumlarda onların zihin ve manevî dünyalarını işgal
girişimi hâlindedir.
Müfredat sorunu
Bu işgal girişimi tehlikeli
boyutlara doğru ilerlemektedir. Yapılacak işin iki yönü görünmektedir.
Birincisi, acil eylem plânı; diğeri ise, sürdürülebilir kalıcı püskürtme
operasyonlarıdır. Püskürtme operasyonunun gençliğin zihin dünyasında kalıcı
olmasının yolu, formel olarak okul öncesi ve ilkokulda yerini almalıdır. Aile
içerisinde ise çocukların en azından farkındalık oluşturacak şekilde manevî
saldırıların özeline girmeden tartışmalarına fırsat verilmeli ve manevî
dünyalarında tezgâhlar kurulmalıdır.
Tertemiz dimağların zihinlerinde
kurulacak tezgâh, bu coğrafyanın ve bu yurdun kadim kültürü, mayası ve
dokusuyla bezenmelidir. Bunun için okul öncesi ve müfredatını gözden geçirmek
zorunludur.
Gençliğin fikir, zihin ve manevî
dünyalarına karşı başlatılan işgal, sömürü ve istilâ girişimlerine karşı mücadele,
teknik destek gerektirecek vaziyete bürünmüştür. Daha çok gençlik üzerinden
başlatılan istilâ ve sömürü savaşları gençliğin fark edemediği ve yanlış olarak
görmediği bir hâl almıştır. Bunun için gençliğin birebir muhatap alınması ve
kendisinin değerli olduğu hissettirilerek işe başlanması önemlidir. Ardından
maya, doku ve değerlere karşı tavırlarının minimalist düzeye indirilerek fark
etmelerinin yolu açılmalıdır. Gençliğin zihin dünyası ve sosyal alandaki
istenmedik oluşumlarından ikinci derecede gençlik sorumlu iken, birinci
derecede aile, okul ve çevre sorumlu görünüyor.
Bu nedenle gençliği sorumlu tutmak
akıllı bir çözüm olmayacaktır. Bu tür yanlış oluşumlar, olaylar olmadan önce
çözüm üretmemenin birer sonucudur. Teknolojik gelişmenin sosyal ve toplum
alanında boş bırakılan yerleri yabancıların işgal etmesi normaldir. Çünkü hayat
boşluk kabul etmez. Her geçen gün, en azından “gençlik ve yeni yetişecek
nesiller açısından kayıp” diyebileceğimiz bir noktaya doğru evirilmiştir. Her
insan, yetiştiği kültüre hizmet eder. Gençliğin yetiştiği kültürün temelinde,
girişte bahsettiğimiz minimum enerji ve maksimum düzensizlik olayı yatmaktadır.
Özellikle minimum enerji düzeyini fırsat bilen işgalci zihniyetin amacı da
zaten maksimum düzensizlik oluşturmaktır. Bunu yaparken de teknolojinin
getirilerini kendi amaçları doğrultusunda kullanmaları kendileri açısından
mantıklıdır. Yabancıların bu işgal girişimine karşı bizim neler yapabileceğimiz
esastır. Yukarıda bahsettiğimiz okul öncesi ve ilkokul sürecinde erkenden resmi
kanalla girişimler yapılmalıdır.
Sürdürülebilir bir çözüm önerisinde
ise istenmedik durumun çok ciddi bir istilâ ve sömürü savaşları olduğunu
görmeli, bu uğurda mücadele başlatılmalıdır. Gençliğin anlam dünyasını anlayıp
yabancı ve istenmedik fikirlerden sıyrılmak için birlikte yol yürümek, birlikte
bir amaç için gayret göstermek, birlikte bir hüküm ortaya koymaya girişmek
gerekir. Yolun sonunda ise bir zaferin olacağına kesin olarak inanmak ve
inandırmak gerekiyor.
Gençliğin kalbine ve aklına eş
zamanlı olarak ulaşmaya çalışılmalı. Erişilen her genç kalbi ve aklı istenmedik
engellerin fark edilmesi için direnç göstermeyecektir. Zira kolay ve rahat bir
tercih üzere erişilmiş oluşumlar, kalbe hitap edilen ve aklı dokuyan olumlu
girişimlere pozitif tepkiler verecektir. Gencin kalbine ve aklına ulaşmayı
mümkün kılacak ortamı hazırlamak gerekir. Aile büyüklerini seviyor olmaları,
kaybedilmemiş çok büyük bir fırsattır. Bu sevgi tomurcuklarına yenilerini
ekleyerek onların güvenlerini taçlandırmaksa ilk yapılacak işler arasında
gelmelidir. Güven kazanılmış ve fikirlere açık her kalp yeni fikirlere de
kapıyı aralayacaktır.
Genç zihne hitap etmek
Belde, şehir ve ülkeler zorla
alınabilir ancak genç dimağlar asla zorla kazanılmaya müsait değildir. En
azından günümüzde böyledir. Güveni kazanılmış genç kalpler ve yeni fikirlere
açık dimağlar, maya ve dokuyla uyumlu ortamlarda filiz verecektir.
Burada gençliğin istenen düzeyde
filiz verip yeşermesi, doğru hüküm ve doğru kazâ mânâsında peyda olacaktır.
Böyle bir anlam yükselişi gençliğin barış, fazilet ve adalet ahengini ortaya
çıkaracaktır.
Gençliğin ötekileştiğini düşünmek
doğru değildir. Boş bırakılan ve sinsice yapılan yabancı işgal girişiminin
olması gerekir. Böyle bir durumla mücadele etmenin kolay olmadığını görmek
gerekir. Zira gençliğin yetiştiği kültür dünyası genç tarafından kabul görmüş
ise, savunmaya da geçebilir.
Hiçbir madde ve canlı, aynı anda ve
aynı doğrultuda birden fazla yerde belirli bir pozisyona sahip olamaz. Bu durum
ne insanlığın yetersizliği, ne de durumun karmaşıklığıdır. Bu sadece madde ve
canlının aynı anda (eş zamanlı olarak) ve aynı doğrultuda belli bir pozisyon ve
hareketliliğe sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. Doğru iletişimle
gönüllerine girilen her genç, barış yoluyla zihin faaliyetlerine olumlu
cevaplar verecek ve yabancı kültürlerin birer mera olarak gördüğü dimağlar,
birer elmas pırlanta şeklini alacaktır. İlmek ilmek dokunulması gereken
dimağlar, farklı fikir oluşumlarını da kartopu gibi büyüterek kabul edeceklerdir.
Bu işin ciddiyeti, zaman alıcı olduğu ve emek istediği unutulmamalıdır.
Genç dimağlar olumlu tepkiler
vermeye başladığında, sevgi, adalet, merhamet ve insaf lezzetleri etrafa da
sirayet etmeye başlayacaktır. Bu tür ilerleyiş, afiyet ve ulviyetin müşahede
edilmesiyle tevhid potasına girecektir. Yabancı zihin, işgalcilerin aksine adaletli,
insaflı, insan hak ve haysiyetine saygılı bir medeniyetin çocukları olduklarını
bizzat görüp, yaşayıp, tadacaktır.
Lezzetin tadına varan her genç dimağ,
bu aziz toplumun değerlerine saygılı, esaslarına ve yüceliğine hürmetkâr ve
adaletli olacaktır. Hak, adalet ve iyilik yapma melekeleri inkişaf ederek yeni
fikirlerin gelecek nesillerde de yayılmasına öncülük edecektir. Gönül
dünyasından çıkılan yolun akıl otağındaki çadırında vatan, millet ve bayrak için
yeni nesil savunma sistemleriyle donanmış olacaklardır. Bu uğurda gerek ebeveyn,
gerekse okullardaki yetişkinlere çok iş düşmektedir. Gönül dünyasına ekilen
tohumların zihin dünyasında filiz vermesi istenen düzeyde ilk defa
başlatılmasıyla sonraki nesillere aktarımı da kolay olacaktır.
Avuç içi kadar dünyadan koskoca
âlemi keşfe koyulan gençliğin dinamizmi ve gençliği idare edecek fikre sahip
çıkıp gelecek nesillere taşıyacak olan, öncü kuşak olacaktır. Doğru yolculuğa
çıkan gençlerin yabancı işgal güçlerini taklit etmekten vazgeçeceği ve onların
yanlışlarına düşmeyecekleri açık ve nettir.
Gençlerin toptancı yaklaşımdan
ziyade bir sorunu analitik yaklaşımla değerlendirme eğilimleri büyük bir
fırsattır. Yabancı zihin işgalcilerinin kültürel girişimlerinin aksine onların
teknolojilerini kendi lehimizde değerlendirmek doğru olandır. Kültürel işgal
girişimini amaç edinen yabancıların sadece gençliği değil, dünya insanlığını
dalalet bataklığında boğma gibi bir amacı vardır. Ancak teknolojik
gelişmişlikleri almak ve kullanmakta bir sakınca yoktur.
Yeniyi oluşturmak
Netice olarak, yapılacak ilk iş,
konusunda uzman ekiplerce okul öncesi ve ilkokul çağındaki çocuklara yönelik
bir program geliştirmektir. Ardından gençlerin gönül ve akıllarına hitap edecek,
onların dünyasına girip olayı saykal yapacak uzman ekiplerce programlar
oluşturulmalıdır.
Geliştirilen ve oluşturulan her bir
program, uzman ekiplerden biri tarafından seminer/konferans şeklinde doğrudan
topluma aktarılmalıdır. Programların birer kitapçık şeklindeki nüshaları da
talep edenlere ulaştırılmalıdır. En azından bilgisayar ortamında (PDF şeklinde)
kaydedilip indirilmesi ve toplumun kullanımına açık hâle getirilmesi gerekir.
Ayrıca bu uğurda TÜBİTAK tarafından bir de proje alanı açılması sürece olumlu
etki edecektir. Proje ekibinin içinde gençlerin istihdam edilmesi de anlamlı
olacaktır.
Türkiye’nin böyle bir fikri eyleme dökmesinde hiçbir engel ve mazeret görülmemektedir. Ayrıca yeteri kadar donanımlı uzman hoca da akademide vardır. Yapılması gereken, akademideki birikimin bir koordinasyon ile eyleme dökülmesidir.