“Medenî Bilgiler”

Akşener’in Medenî Bilgiler’i ders kitabı yapma isteğinde bir hâd bilmezlik de vardır. Ezici çoğunluğu Müslüman olan bir halkın dinini “Arap’ın dini” ya da “Muhammed’in kurduğu din” olarak niteleyen bir kitabı ders kitabı yapmak, halka rağmen ancak tek parti döneminin zulümlerinin tekrarı olabilir. Akşener, açıkça o zulüm dönemlerini övdüğü gibi, o dönemleri tekrarlayacağını da söyleyerek hâddini aşmaktadır. “Söyleyene değil, söyletene bak” diyen darb-ı meselde olduğu gibi, Akşener’in bu çıkışının sonuçları da milletin dikkatinden kaçan ya da kaçırılan hakikatlerin bir kısmının anlaşılmasına yol açabilir.

TÜRKİYE’de son yıllarda bazı çevreler, partili bir cumhurbaşkanının ne kadar yanlış olduğunu anlatmakla bitirememiştir. Neredeyse bütün mesailerini buna harcamışlardır. Her nasılsa aynı çevreler, dokunulmaz, tartışılmaz bildikleri tek parti döneminde (1923-1950) partili cumhurbaşkanı olmasını doğal, hatta kaçınılmaz saymaktadırlar.

Seçilmiş cumhurbaşkanı partili olduğu için yargı veya ordu mensupları ile toplantı yaptığında bunu da ülke için büyük bir yanlış olarak takdim etmektedirler.

CHP’nin ilk genel başkanı ve Türkiye’nin ilk seçilmemiş Cumhurbaşkanı adına ilkokuldan üniversiteye kadar “Atatürkçülük” adıyla derslerin olmasını, devlet görevlilerinin ve hatta seçilmiş görevlilerin vazifeye başlarken “Atatürk inkılaplarına (tek parti dönemindeki CHP’nin uygulamalarına) ve ilkelerine (CHP’nin altı okuna) yemin ettirilmesini doğal saydıkları gibi sonra da bu yemine sadakat beklemektedirler.

Türkiye’de yüz yıldan beri okullardaki müfredat CHP’nin ilk Genel Başkanı ve seçilmemiş ilk Cumhurbaşkanı Kemal Paşa’nın “Nutuk” adını verdiği anılarına göre düzenlenmektedir. Okullarda bütün bir yıl Kemal Paşa’nın “emsalsiz bir lider” olduğu anlatılır. Belli ki, bütün bunların kesmediği İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kendi parti teşkilatına Kemal Paşa’nın “Medenî Bilgiler” adlı kitabını dağıtacaklarını ve iktidara geldiklerinde bu kitabı ayrıca “ders kitabı” yapacaklarını bir müjde gibi duyurmuştur.

Seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a partili diye yapılan bütün eleştirilere bu durumda ne olacaktır? Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan benzeri bir işi yaparsa, kendi görüşlerinden oluşan bir kitaba göre okullardaki müfredatı düzenletip ardından da kendi görüşlerinden oluşan bir kitabı ders kitabı yapar, sonra bir de “Tayyipçilik” diye bir ders icat ederse, kim ne diyecektir? “Seçilmemiş partili Cumhurbaşkanı Kemal Paşa’nın buna hakkı vardır ama seçilmiş partili Erdoğan’ın buna hakkı yoktur” iddiasının rasyonel bir temeli yoktur!

Meral Akşener, inkılap tarihi doktorudur. Buna rağmen “Medenî Bilgiler” kitabının CHP Genel Başkanı Kemal Paşa’ya ait olduğunu iddia etmektedir. Kitabı Afet İnan yazmıştır. Elbette kitap içinde Kemal Paşa’ya ait görüşler baskındır. Yine de kitap bu hâline rağmen Afet İnan tarafından yazılmıştır. Kitap, 1931’de “Vatandaş İçin Medenî Bilgiler” adıyla basılmışken, daha sonra “Medenî Bilgiler”, nihayet “Yurttaşlık Bilgileri” ismiyle basılmıştır. Kemal Paşa’nın isteği ile önce bu kitap basıldı, sonra Talim Terbiye Kurulu’nun kararı ile 7 Eylül 1931’de ortaokul ve liselerde ders kitabı yapıldı.

Kitap Kemal Paşa’nın el yazılarından, Afet İnan’a yazdırdıklarından ve CHP Genel Sekreteri Recep Peker’in yazdıklarından oluşmuştur. 1929’da “Türk Çocuklarına Yurt Bilgisi Notları” adıyla risale şeklinde 141 sayfa olarak basılmış, seçim, askerlik, şirketler, bankalar, vergi gibi dört ayrı bölüm ve dört ayrı kitaptan oluşmuştur. 1932’de 191, 1933’te ise 302 sayfa olarak basılmıştır.

Kitabın hazırlanmasında Afet İnan Fransızcadan, Tevfik Bıyıkoğlu ise Almancadan ilgili kitapları çevirmiştir. Kemal Paşa ise bunlardan gerekli gördüklerini düzeltme ve ilâvelerle kitaba ekletmiştir. (Arı İnan, Afet İnan, İstanbul 2005, s.102)

Medenî Bilgiler’de Türk milletinin özellikleri siyâsî birlik, dil birliği, yurt birliği, ırk ve köken birliği, tarihî ve ahlâkî yakınlık olarak sıralanmışken, Kürtlük ve Çerkezlik gibi yanlış adlandırmaların istibdat devrinin sonucu olduğu, dış düşmanın içerideki düşman olan irticanın eseri olduğu anlatılır. (Afet İnan, Medenî Bilgiler, İstanbul 1931, s.13-16)

Medenî Bilgiler’in değişik tarihlerde baskıları yapılmıştır. 1988’de Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulu tarafından yapılmış olan 364-370 sayfaları arasında Kemal Paşa’nın Türk milleti ve İslâm hakkındaki görüşlerine yer verilmiştir:

“Dinin milletin birliğinde etkili olduğu söylenir fakat bizim gözümüzün önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz. Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din ne Arapların, ne de aynı dini kabul eden Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin millî rabıtalarını gevşetti, millî hislerini, millî heyecanlarını uyuşturdu. Bu pek tabiî idi. Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin üstünde bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu.

Muhammed’in dinini kabul edenler kendilerini unutmaya, hayatlarını ‘Allah’ kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeye mecburdular. Bununla beraber, Allah’a kendi lisanında değil, Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadete ve münacata bulunacaktı. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta bir kelimesinin mânâsını bilmediği hâlde Kur’ân’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler.”

Kemal Paşa, Türk milletinin İslâmiyet’ten önce büyük millet olmasına karşılık, İslâmiyet’i kabul etmesinden sonra millî rabıtalarını gevşetip millî his ve heyecanlarını uyuşturduğunu, birçok asır ne yaptığını bilemediğini, sonraki süreci beyni sulanmış bir hafız durumunda geçirdiğini ileri sürmüştür. Türklerin İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonraki dönemlerini böyle özetlemiştir.

Buna karşılık, Atatürk Araştırma Merkezi tarafından 2018’de bastırılmış olan “Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk’ün El Yazıları” adlı kitabın El Yazıları bölümünde, “Arapların dinini kabul ettikten sonra” (s. 438) cümlesi, matbu kısımda “Arapların dini” yerine “İslâmiyet” diye yazılmıştır (s. 29). El Yazmaları bölümünde “Muhammed’in kurduğu dinin gayesi” (s. 438) ifadesi, matbu kısımda “Hazreti Muhammed’in kurduğu dinin gayesi” (s. 30) diye tahrif edilmiştir. Bu tahrifatı Prof. Ali Sevim, Prof. Azmi Süslü ve Prof. M. Akif Tural birlikte yapmıştır. Ancak bu tahrifatın bilinçsizce veya dikkatsizce yapıldığı düşünülmemelidir. Çünkü Kemal Paşa adına sempatiyi azaltacağını düşündükleri kelimeleri/cümleleri ufak tefek ilâvelerle engellemeye çalışmışlardır.

Hatta Murat Bardakçı’nın 14 Nisan 2022 tarihindeki “Meral Hanım ‘İktidara Gelince Ders Kitabı Yapacağız’ Dediği Medenî Bilgiler’i Acaba Hiç Okudu mu?” başlıklı yazısı bile bu tahrifata katkı sayılabilir. Çünkü yazısında Medenî Bilgiler’in Kemal Paşa tarafından değil, Afet İnan tarafından yazıldığını savunmaktadır Bardakçı. Evet, kitap Afet İnan adıyla basılmıştır. Ancak her sayfası Kemal Paşa’nın düzeltme ve ilâvesinden sonra basılmıştır. Üstelik bu düzeltme ve ilâveleri gösteren el yazıları da kitaba konulmuştur.

“Kitapta yazılmış olanlar Afet İnan’ındır” demek, Kemal Paşa’nın bu görüşlerden uzak olduğunu iddia etmekle eş anlamlıdır. Bu yüzden tahrifat, Kemal Paşa’yı ara sıra kendi görüşlerinden soyutlayarak sempatik gösterme çabasının bir sonucudur.

Meral Akşener’in Medenî Bilgiler’i okumadığı, bildiği kadarıyla da anlamadığı söylenebilir. Akşener’in yaptığı, öncelikle siyâsî bir harakiridir. Çünkü Müslüman bir halkın oyunu isteyen bir siyasetçi, İslâm’ı “Arap’ın dini, Muhammed’in kurduğu din” olarak nitelendiren bir kitabı “ders kitabı” yaparak iktidara gelebilir mi? Mümkün değil, gelemez!

Akşener, siyâsî bir cehaletin sonunda böylesi isteklerde bulunmuş olabilir. Ayrıca Medenî Bilgiler’in tahrifsiz/orijinal hâlini parti teşkilatına göndermesi de faydalı olabilir. Kitabı okuyacak teşkilat mensupları da bilerek ve anlayarak bir seçim yapmış olurlar.

Akşener’in Medenî Bilgiler’i ders kitabı yapma isteğinde bir hâd bilmezlik de vardır. Ezici çoğunluğu Müslüman olan bir halkın dinini “Arap’ın dini” ya da “Muhammed’in kurduğu din” olarak niteleyen bir kitabı ders kitabı yapmak, halka rağmen ancak tek parti döneminin zulümlerinin tekrarı olabilir. Akşener, açıkça o zulüm dönemlerini övdüğü gibi, o dönemleri tekrarlayacağını da söyleyerek hâddini aşmaktadır. “Söyleyene değil, söyletene bak” diyen darb-ı meselde olduğu gibi, Akşener’in bu çıkışının sonuçları da milletin dikkatinden kaçan ya da kaçırılan hakikatlerin bir kısmının anlaşılmasına yol açabilir.

Anıtmezara gittiğinde iman tazelediğini açıklayan Akşener’in bu çıkışı, belki bir tazeleme faaliyeti sonucudur. Artık CHP’lilerin bile terk ettiği bu çıkışların kimseye bir şey kazandırmadığını, CHP’nin seçimlerde elde ettiği sonuçlar göstermiştir. Ancak görünen odur ki, Akşener siyaseti inkılap tarihinin etkisiyle yaptığı için, yaşadığı trans hâlinden dolayı seçim sonuçları ona göre haber değeri taşımamaktadır.

Medenî Bilgiler’in ders kitabı olduğu dönemin Türkiye’sinde okul, kışla, adliye, maliye, belediye ve hemen hemen her yer CHP’nin ve Kemal Paşa’nın özel mülkü sayılmıştır. Bu uygulamalara bugün itiraz edenler linç edilirken, o dönemde itiraz edenlerin başlarına neler gelmiş olduğu tahmin edilebilir.

AK Parti iktidarına düşen görev ise, eğitimi ve müfredatı tek parti döneminin vesayetinden kurtarmaktır. Tek parti döneminin bu vesayeti, bayındırlık hizmetlerinden daha önemlidir. Genç kuşakların zihinlerinin hakikate açılması, tek parti döneminin hurafelerinden arındırılarak inşâ edilmesi, yarının Türkiye’si için çok önemlidir. Bugünün kuşaklarına yapılabilecek ilk ve önemli iyilik, düşünce özgürlüklerini bir cendere içinde tutan tek parti döneminin baskıcı hurafelerini hiç olmazsa müfredattan çıkarmaktır.

Devlet imkânları ile zihinleri tek parti hurafeleri/mitolojisi ile malul hâle getirilmiş kuşaklardan girişimci, cesur, korkusuz ve özgüveni yüksek kişiler olmalarını beklemek beyhudedir.