Mazlumken zalimliğe düşüş

Mursi döneminde İsrail’e hiç ihtiyaç duymayan Gazze halkı, Sisi döneminde tamamen İsrail’e mecbur hâle düştü. Bu süreçte İsrail tarafından öldürülenlerin yüzde 81’i sivil olsa da bu durum İsrail’in hiç vicdanını sızlatmadı.

SÖZ ve eylem tutarlılığı, kişi ve toplumların medeniyet anlayışlarını ortaya koyar. Çinli yazar Harro Von Senger her ne kadar hedefe ulaşmak için “Savaş Hileleri”ni anlatsa da, bu durumun medeniyet açısından ne derece ölçüsü olduğu tartışılır.

Sosyal ve siyasal niteliklere haiz “medenî” terimi, siyasal oluşumların sosyal olguları zirveye taşıdığında hakikî mânâsına erişir. Düşünce tarihi boyunca insan olmak ve medenî toplum oluşturmakta mihenk olan medeniyet; entelektüel, kurumsal, teknik ve ekonomik alanlarda şehirli olmanın bir ölçüsüdür.

Mısır’dan çıkıp şimdiki coğrafyaya yakın bölgedeki ilk devletlerinden sonra Yahudiler, ikinci defa başarılı olmuş bir proje devlette yaşıyorlar. Türkiye’den de bazısı buraya gitmiş ve 2-3 yıl kadar yaşadıktan sonra tekrar Türkiye’ye gelmişti. Çünkü aradıklarını bulamamışlardı.

Yahudiler, ilk devletlerinden sonra dünyanın çeşitli bölgelerine dağıldıklarında, bulundukları ülkelerin hemen hepsinde çok önemli çalışmalara imza attılar. Özellikle ekonomi ve bilim açısından yaşadıkları ülkelerde itibar gördüler. Almanya’da bir dönem ezilen Yahudiler, ABD’de ciddî söz sahibi oldular.

Bulundukları ülkelerde sıkıntı çektiklerinde ilk yardım elini uzatan ülkelerden biri de Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. Ciddî çalışmalara imza atan Yahudiler, Osmanlı’da çok rahat bir hayat sürmüşlerdir. Ancak sadece kendilerine odaklanmanın dışına çıkamamışlardır. Bulundukları ülkelerde saygınlık edinince, ülkelerin beklentilerine cevap vermek yerine o ülkelerin aleyhinde de çalışmışlardır. Bunu yaparken hep gizlenmeyi tercih etmişlerdir.

Yahudiler, bulundukları ülkelerde katkılarını öne çıkarırken, 1948 yılında ikinci defa devlet kurduktan sonra ise farklı bir yol izleyerek, dünyadan kendilerini ayrıştırma ve tekelcilik yoluna gitmişlerdir. Ayrıca bulundukları ülkeleri artık yeni kurdukları devletin lehinde çalıştırmak için bütün güçlerini kullanmaktadırlar.

Türkiye’den yeni kurulan İsrail Devleti’ne gidip de oraya alışamayıp geri dönenlerin iki gerekçeleri bulunmaktadır. Birincisi, Yahudilerin bencillikleri ve diğer dünya ülkelerine ikincil bir devlet gibi bakmaları; diğeri ise, Anadolu’nu kadim samîmi idrakini İsrail’de bulamamalarıdır. Çünkü Almanya’da mazlumken İsrail’de zalim oldular…

Yahudilerin en azından idarî olarak İsrail’de Hazreti İshak (as) ve Hazreti Yakûb’un (as) çizgisinde gittikleri söylenemez. Bugün İsrail, sadece alfabe olarak İbranice kullanmanın ötesine geçememektedir.

İsrail, Mısır ile Suriye arasında altı gün süren savaş sonunda (1967) Gazze’yi işgal etmiştir. Günümüzde de konumu, işgalci bir devlet statüsündedir. Uluslararası hukuka göre işgalci devletin sorumluluklarını yerine getirmemekte, devekuşu misâli davranmaktadır.

Filistin’de yapılan 2006 yılındaki parlamento seçimlerinde Hamas’ın seçimleri omuzlamasıyla İsrail zulmü şiddetlenmiştir.

Bu seçimler sonucunda İsrail, bazı Arap ülkeleri ve İsrail’i destekleyenlerle birlikte Gazze’yi bir açık hapishaneye çevirmiştir. Seçimlerin yaşandığı Hamas ve El-Fetih arasındaki durumu da fırsat bilerek, deniz, kara ve hava yolunu tamamen kontrol altına almıştır.

İşgalci bir devlet olarak buna hakkının olduğunu iddia eden İsrail, yürütmekle görevli olduğu sağlık ve eğitim gibi genel vazîfelerin hiçbirini yerine getirmemenin yanında bir de zulmetmektedir. Gazzeli askerî oluşumun önünde ne varsa hepsini yok etmek istemektedir.

2006’dan sonra 2008, 2012 ve 2014’te daha da artan bir şiddetle Gazze’ye askerî operasyon düzenleyen işgalci İsrail, yüzde 70 oranında sağlık, eğitim ve yakıt ihtiyacını çökertmiştir.

Gazzelilerin kendi paralarıyla aldıkları ihtiyaç için ticarî mallarının sadece yüzde 38’lik kısmına izin vermektedir. Şimdilerde ise Gazze’ye gelen yardımlar 2007’ye göre yüzde 78 azalmıştır.

Gazze’de sırf İsrail’den dolayı sağlık alanındaki ilâçların yüzde 40 kadarı bulunmamaktadır. Kanser ilâçlarının sadece yüzde 17 kadarının Gazze’ye girişine izin verilmekte, Gazzeliler bir şekilde ölüme terk edilmektedir. Bu, zulüm değil de nedir?

Gazze’de altyapı projeleri durdurulmuştur. Yurtdışı ile ticaret asgarî ölçüde tutulmaktadır.

Diğer bir ifadeyle, Gazze’de İsrail izni olmadan kuş bile uçmuyor. İnsanlar yurtdışından gelecek yardımlara muhtaç hâle getiriliyor.

Bilindiği üzere 16 farklı ülkeden 40’tan fazla insan, İsrail’in ablukasını kırmıştır. İHH Vakfı da yardım elini uzatanlardan... Vakıf, gıda maddesi, giyecek ve diğer ihtiyaçları Gazze’ye ulaştırdı. Aynı amaçla Türkiye’den giden bir geminin uluslararası sularda İsrail tarafından saldırıya uğradığına bütün dünya şâhit olmuştu.

Mısır-Gazze arasındaki hayat tünelleri İsrail tarafından vurulmuştur. Mursi zamanında Gazze’nin nefes alma boruları olan bu tüneller sayesinde Mısır ile ticaret yapılmış ve Gazze, füze yapmayı başararak Tel Aviv’i vurmuştur. Ardından Sisi getirilmiş ve Gazzelilerin Mısır ile iletişimi kesilmiştir.

Mursi döneminde İsrail’e hiç ihtiyaç duymayan Gazze halkı, Sisi döneminde tamamen İsrail’e mecbur hâle düştü. Bu süreçte İsrail tarafından öldürülenlerin yüzde 81’i sivil olsa da bu durum İsrail’in hiç vicdanını sızlatmadı.

Şimdilerde çok zor şartlarda, Sisi, Gazze-Mısır geçişine kısıtlı izinler veriyor. Bunların hiçbiri yeterli derecede değil. Şu an itibariyle dünyanın en bakımsız ve yaşanmaz yeri hâline gelen Gazze’de binlerce insan İsrail tarafından öldürülüyor.

Ancak Gazze’de hiçbir ölüm, ABD’de Beyaz bir polis tarafından öldürülen Siyahî George Floyd’un hayatı kadar ses getirmemiştir. İsrail kulaklarını tıkamıştır, tüm dünya gözlerini kapamıştır. Gazze halkı yüzde 80 yardımlar ile hayatta kalmaya çalışmaktadır. Yardım gelmemesi hâlindeyse yüzde 70 civarında halk, açlıkla karşı karşıya kalacaktır. Bu zulüm değil midir?

İsrail, Gazze’yi kendi hâline bıraksa ve Mısır ile tüneller açılsa yine hayat bulacak. Fakat Batı buna kör, sağır ve dilsizdir. Yahudiler, mazlumken zulmeder hâle düşmüşlerdir. İsrail toplumu, sözüyle özünün uyuşmadığı bir topluluk hâline bürünmüştür. İsrail’de yaşayan bazı mazlum Yahudi halkının bu durumun dışında olduğunu özellikle belirtmek gerekir.

Ancak tarihte eşine az rastlanır şekilde, mazlumun zalim olmasına dünya şâhit olunmaktadır.