BUNDAN birkaç yıl
önceydi, şöyle bir haber okudum: TBMM’nin emeklilik vakti gelip de geçiyor olan
personellerine TBMM Başkanlığı’ndan emekli olmaları yönünde baskı yapılınca,
muhatap alınan personeller toplandılar ve Başkanlığa, “Biz emekli oluruz, ancak
yerimize çocuklarımız alınsın” şeklinde bir talepte bulundular...
Haberi
okuduğumda kanım çekilmişti. FETÖ ile mâkâm mevki sahibi olanların ailelerinin
zihniyetini o personellerde gördüm.
Fakat
bunun daha acısının ülke siyasetinde sadece AK Parti iktidarlarında olmaksızın
on yıllardır, neredeyse Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşıyla denk bir süredir
yaşadığını kabul edeceksinizdir.
Filanca
bakan olur, oğlu başkan olur, yeğeni genel müdür olur, öbür yeğeni vekil olur,
torunu bilmem ne olur vesaire… Olabilir, işinin ehlidir, o da mümkündür. Ama değilse…
AK
Parti, özelinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kadro atamaları hakkında
kendisine gelen eleştirileri derhâl dikkate alan bir tavır sergiliyor bu
konuda. Son olarak Ticaret Bakanı iken Ruhsar Pekcan’ın görevden alınması buna
örnek.
Hamza
Yerlikaya’nın Vakıfbank Yönetim Kurulu üyeliğine getirilip daha sonra alınması
da bu minvâlde…
Ancak
kötü bir atama örneği gerçekleştirip daha sonra bu örneğe benzeyen bir icraata
imza atmak çok da olumlu karşılanacak bir durum değil. AK Parti iktidarları
döneminde en çok isim değişikliği yaşayan bakanlık olan ve şu an sadece “Aile
Bakanlığı” diyerek zikredeceğim kurumun başına ilk Cumhurbaşkanlığı
Kabinesi’nde getirilen Zehra Zümrüt Selçuk, Kardemir Demir-Çelik AŞ Yönetim
Kurulu üyeliğine atandı.
Sayın
Selçuk ile bir saatlik görüşme nedeniyle hukukum olmuş ve hakkında ciddî bir
olumlu intiba edinmiştim, ancak bu intiba, daha önce kadın ve aile konuları
üzerine çalışmış ve bu nedenle bu konunun işlendiği kuruma getirilmiş birinin
daha sonra o konudan alâkasız bir alanda görevlendirilmesi hakkında yazmamı
engelleyemez. Çünkü bu atama hem onu atayanın kayıp hanesine yazar, hem de
Sayın Selçuk’un hanesine…
Denilebilir
ki, “O sadece aile değil, çalışmadan da sorumlu bakandı”. O zaman derim ki,
“Hangisinde başarısız oldu da görevden alındı?”. Öyle ya, bakanlık yeniden
ikiye ayrıldığında birinde devam edebilirdi ama iki zor görevi bir kişinin
üstlenmesi istenmişti.
Ancak
bu matematik, AK Parti’nin âdeta huyu olmuş durumda. Bir isim bir yerden alınır,
başka bir yere konulur. Herkes her yerde bir şekilde bulunabilir. Bir ismin
kendisi yoksa oğlu veya kızı bir süre sonra o isme vekil olurcasına bir yere
getirilebilir. 367 krizinde Meclis Genel Kurulu’na girmeyerek bir garabeti
yaşatan komplonun figüranlarından Mehmet Ağar’ın oğlu meselâ, nasıl bir ihtiyaç
hâsıl olduysa birden AK Parti’den milletvekili yapılabilir. Yahut Arınç’ın,
fark etmez… Zehra Zümrüt Selçuk da AK Partili eski Kültür Bakanı Attila Koç’un
kızı bu arada…
Bu
yanlış matematiğin nereden kaynaklandığını düşünmek üzere AK Parti’nin resmî
internet sitesine girerek partinin dünden bugüne bütün isimlerine bakmak ve
bugünkü yönetimde bulunan isimleri yeniden gözden geçirerek AK Parti’nin 19
yıllık serencamı boyunca Türkiye’deki hangi alanlarda “görev aldıklarını” tekrar
görmek istedim.
Ne
isimler gelip geçmiş, ne isimler nerelerde görev alıp bugün nerelere savrulmuş
veya ne isimler dün AK Parti’de neredeyken bugün yine AK Parti’de nerede olmaya
razı olmuş, dikkatle okudum.
Bu
sayfa ziyaretleri sırasında, aklıma daha önce bir AK Parti yönetimi eleştirisi
olarak kaleme aldığım ve genel sekreterlik mâkâmının önemini vurguladığım
birkaç makalem geldi.
Hani
şu meşhur bir fotoğraf var ya… Bir müdür, iki müdür yardımcısı, bir şef, bir
şef yardımcısı ve bir mühendis çukurun başında bekliyor da bir işçi çukurun
içinde çalışıyor, işte o fotoğraf geldi gözümün önüne…
AK
Parti’nin son olağan kongresinde, AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu’na 75
isim girdi. O da tüzükte değişikliğe gidilip 50’den 75’e çıkarılarak…
25
de yedek MKYK üyesi…
75
ile 25’i toplayınca 100’ü elde ediyoruz.
AK
Parti Merkez Yürütme Kurulu’nda ise 14 genel başkan yardımcılığı (AK Parti buna
da “başkanlık” diyor) mâkâmı var. İki adet genel başkan vekili, bir parti
sözcüsü, bir genel sekreter, 6 da grup başkan vekili ile MYK’nın toplanmasında
(bir de genel başkan ile) 25 kişi bir araya geliyor.
14
genel başkan yardımcılığı birimi ile genel sekreterlik birimine de tek tek
baktım. İki genel başkan vekilinin (ki bunların da yardımcıları var ama sitede
yer verilmemiş henüz) ardından genel başkan yardımcılarının da yardımcılarının
sayılarını hesapladım. Toplamda iki genel başkan vekili, 6 grup başkan vekili,
bir parti sözcüsü, genel sekreter ile yardımcıları ve de genel başkan
yardımcıları ile onların da yardımcıları ile AK Parti’nin Merkez Yürütme Kurulu
117 kişiden oluşuyor.
Merkez
Karar Yönetim Kurulu, 75 kişi…
MYK,
partiyi idare etme anlamında MKYK’dan üsttedir. Bunu biliyoruz. Ancak AK
Parti’de bu, sayı olarak da böyle.
Yedek
MKYK üyelerini de katıyorum hesaba, 117 sayısı 100’den de büyük!
Küçük
bir ayrıntı da vereyim: Burhan Kayatürk, hem Dış İlişkiler Başkanlığı Başkan
Yardımcısı, hem de Ekonomi İşleri Başkanlığı Başkan Yardımcısı… Bu sadece
Kayatürk için böyle, MKYK üyelerinin başkan yardımcısının yardımcısı olduğu
durumlar da var, başkan yardımcılarının kendilerine yardımcı atadıkları
durumlar da. Başkanların yani genel başkan yardımcılarının kendilerine
dışarıdan yani MKYK’nın dışından yardımcı atadıkları durum sayısı çok çok daha
fazla. Yani Kongre bir MKYK belirlemiş ama başkanlar kendi MKYK’larını, hatta
kendi MYK’larını oluşturmuşlar.
6
tane genel sekreter yardımcısının olduğu bir parti, genel sekreterlik sorunu
çekmemeli ancak seçim esnasında gördüğümüz manzaralar böyle demiyor.
Yerel
Yönetimler Başkanlığındaki başkan yardımcısı sayısı 17, Dış İlişkiler
Başkanlığındaki ise 13… Başkan yardımcısı olmayan (belki de sitede görünmeyen)
iki başkanlık, Mali İşler Başkanlığı ile Bilgi ve İletişim Başkanlığı…
Turgut
Özal gibi partinizi hayırsızlara kaptırmamak adına mücadele edebilir ve bir
iken genel başkan vekilliği sayısını 2’ye çıkarabilirsiniz ancak ortadaki
manzara, size partinizin sizin tarafınızdan yönetilmesine izin vermediğini
gösterir.
2020 yılının En İyi Film Oscar Ödülünü kazanan “Parazit” adlı Kore yapımı filmi izlemenizi tavsiye ederek raporumu, pardon yazımı burada şimdilik bitireyim…